Güneş ışıkları 27 Aralık sabahı Allahuekber dağlarının yamaçlarına vurduğunda, sağa sola serpilmiş on beş bin askerin donmuş bedenini de aydınlattı. Bir gecede on beş bin asker bir tek kurşun atmadan donup gitmişti. Bunlar bir haftada donan askerlerin bir bölümüydü. Aynı güneş Bardız ve çevresinde Sarıkamış’a giden bütün hatlarda bir hafta boyunca donmuş bedenler üzerinde parıldayacaktı. Isı biraz arttığında eriyen karların altında kardelen çiçekleri gibi, askerlerin soğuk bedenleri ortaya çıkıyordu.

Toplam ölü sayısı bilinmiyordu. Ama tümenler, kol ordular artık parmakla sayılacak kadar azalmıştı. Sürekli hücum emirleri veren Enver Paşa, eline ulaşan pusulalardan durumun vahametini anlamıştı. Her şeyin bittiğini kabul edercesine İstanbul’a dönmeye karar verdi.

9 Ocak’ta Ruslar Güllü Dağı yeniden aldılar. Türk ordusu Erzurum’a doğru çekilmeye başladı. Rusların başka bir kolu Ardahan’ı ele geçirmiş, buradaki kuvvetlerimizi imha etmiş ve dağıtmıştı. Enver Paşa, Erzurum’a ulaştı. Buradan otomobille Refahiye - Suşehri üzerinden İstanbul’a ulaştı. Ardında yalnız ağıtlar kalmıştı:

“Sarıkamış içi meşe / Urus yaktı
hep ateşe / Bizi koydun eli bağlı
/ Nere gittin Enver Paşa ...”

Sarıkamış Harekâtı Türklerin ağır yenilgisiyle sona ermişti. On beş gün süren savaşın sonucunda, İçinde general ve subayların da bulunduğu yedi bin asker esir düşmüştü. Bu savaştan 12 bin asker sağ kurtulmuştu. Savaşa katılan yüz yirmi bin askerden bu rakam düşülünce, Sarıkamış harekâtında yüz bir bin kişi kayıptı. Bunlardan kaçı salgın hastalıklardan, kaçı çatışmalardan, kaçı donarak şehit olmuştu? Yine bu rakamın içinde kaç firar vardı? Bilinmemektedir. Sarıkamış bozgunundan kurtulan çoğu yaralı 12 bin asker, Erzurum’a ve çevre il-çelere getirildi. Ancak askerlerde bir tuhaflık vardı. Yüksek ateş, kaşıntı ve mide bulantısı görülüyor, vücut aniden bitleniyordu. Bu bitlerin neden olduğu hastalık, tarih boyunca or-duları yeyip bitiren tifüs hastalığıydı. Askerler, günledir yıkanmamış, üstlerindeki çamaşırlar temizlenmemişti. Sıcak bir ortama geldiğinde vücutlarındaki bitler ortaya çıkıyor, her yanı kaplıyordu. Sonunda tifüs mikrobu askerin bedenine giriyor, ateşler içinde yanıyor ve can veriyorlardı.. Sarıkamış’ta donmaktan kurtulan askerler, bu kez tifüs salgınından ölüyorlardı.

Sarıkamış Harekâtı zamanlama açısından yanlış oluşu yüzünden başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Doğu Anadolu’nun kapıları Ruslara açılmıştı. Ruslar, yerli Ermenilerle de işbirliği yaparak, Anadolu’da ilerlemiş, Erzurum, Van, Erzincan, Muş, Bitlis ve Trabzon’u işgal etmişlerdi. Rusların desteklediği Ermeni çeteleri, Türklere karşı insanlık dışı davranışlar sergilemişlerdi. Karlar altında kalan 90 bin Anadolu çocuğu gibi binlerce yiğit, Çanakkale’de, Süveyş’te, Avrupa’da savaştı. Bir milyon vatan evlâdı bu dünyadan göçmüştü. İşte bu esir kampındaki askerlerin, şehit olan arkadaşlarına söylediği ağıt:

Sarıkamış’ta var maşın
Urus yığmış ağır koşun
Bizim uşak açık, cılbak
Dağlarda buyudu kışın

Sarıkamış içi meşe
Urus yaktı hep ateşe
Bizi koydu eli bağlı
Nere gitti Enver Paşa

Sarıkamış al kan oldu
Zalım Urus murat aldı
Kimsesiz kız, dul gelinler
Kara giyip saçın’yoldu

Enver Paşa hücum dedi
Yarıldı Moskof’un ödü
Zalım Allahüekber dağı
Neçe yiğit aslan yedi

Soğanlı’da soğan olur
Kar, tipisi boran olur
Urus’u bozgun görenler
Anasından doğan olur.

Bardız Deresi kan çağlar
Analar ciğerin’dağlar
Çil Horoz dağı salında
Neçe nişanlılar ağlar

Çadırlar dağa kuruldu
Hücum borusu vuruldu
Bir Sarıkamış uğruna
Doksan bin fiden kırıldı

Allah(hü) ekber başı duman
Olduk Urus’a perişan
Kör olasın Hakkı Paşa
Sen eyledin bizi pişman

Allah(hü) ekber Kars’ın dağı
Mübarek şehit yatağı
Allah(hü) ekber’de söndü hep
Doksan bir evin ocağı

Allahüekber kar, boran
Tırmandık dağlara yayan
Gökten ateş dökülse de
Yılar mı hiç Aliosman

Allahüekber yan yatar
Kırazmış da güneş batar
Allah(hü)ekber’in döşünde
Neçe bin şehitler yatar

Yaşa babamoğlu yaşa
Kan bulaştı çatık kaşa
Biz Urus’u alt ederdik
Sebep oldu Enver Paşa

Aşağıdan ses geliyor
Figan bağrımı deliyor
Kör olasın Enver Paşa
Gelinleri el alıyor