Mikrofonların "Altın Sesi" ülkemizin en iyi şiir yorumlayan sanatçılarından biri olan Nedret Selçuker'ı 12 Ekim 2008'de kaybetmiştik. Gazetelerde çıkan ölüm haberleri "Türkçenin Altın Sesi Sustu"  başlığıyla yayınlanmıştı.   Gerçekten zaman bir su gibi akıp gidiyor. Dokuz yıl önce rahmetli Nedret ağabeyi Hakka yürüdüğünde İstanbul dışındaydım. Yolculuğunda uğurlayanlar arasında bulunamadım. Ama ondan ayrılışın acısını yüreğimde duydum ve duymaya devam ediyorum.

Kartal Belediyesi bir vefa örneği göstererek her yıl anma programı düzenlerdi. Bir kaçına gidip programı yönettim ya da konuşmacı olarak katıldım.  

Nedret Selçuker'le uzun süre beraberliğim oldu. Radyolarda, televizyonlarda ve özel programlarında metinlerini yazıyordum. Yazdığım metinleri en iyi yorumlayan sanatçıydı ki, pek çok ödüller kazandırdı. Bunların biri "Cumhuriyet"le ilgili bir programımızdan dolayı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin Televizyon Dalında verdiği ödüldü.

Bir programımız var ki, Nedret Ağabey'in yaşadığı sürece içinde bir yürek sızısı halinde kaldı. Benim de kalmaya devam ediyor. Bir insan nasıl yanlış anlaşılmanın prangaları ortasına düşer ve ondan kurtulamaz. Bunun tipik bir örneği. 
Düşününüz ki, bir "Ağustos Zaferler Ayı" konulu şiir programının metnini yazıyorsunuz. Programa Nâzım Hikmet'in Kuvayı Milliye Destanı'dan parçalar koyuyorsunuz. Sıra Malazgirt Zaferi'ne gelince de Niyazi Yıldırım Genç'ten "Malazgirt

Destanı"nı almadan edemiyorsunuz.

Programa konuk olarak altı ay önce rahmetli olan Ömer Şan'ı da almıştım. O da işlediğimiz konuları bütünleyen koçaklamalar söylemişti. 

Çekilen programların metinleri ve bantları TRT'de birçok denetimden geçer. Her birinde yayınlanabilir, görüşünün olması gerekir. İki gün sonra Yapımcı Yusuf Ziya Alçakakar telefon etti. Adı lazım değil TRT denetimcisi "Malazgirt destanının çıkarılması koşuluyla yayınlanır" raporu vermiş. Gerekçesi, şiirde "Ya Allah... Bismillah... Allahuekber" nakaratlarının olmasıymış. Nedret Ağabey itirazlar etti. Ben araya bazı dostları koydum. Merakla "Bir Şiirdir Yaşamak"ın yayınlanacağı Pazar gününü bekledik.  Gördük ki, bizim program yerine Tarık Gürcan'ın "Yaşayan Şiirimiz" programından bir bölüm koymuşlar. Bölümün konusu Atatürk'tü. Yani biz irticacı oluyorduk ve TRT bize ders veriyordu. 

Oysa, Tarık Gürcan son yıllarında rahatsız olduğu için onun programlarının metnine de ben yardım ediyordum. Bize ders için konulan programın metni de onlardan biriydi. 

Haber bir kısım malum gazetelere haber oldu. "TRT Allah'ı yasakladı," manşetleri günlerce sürdü. Konu mahkemeye intikal etti. Mahkemeyi Nedret ağabey kazandı. TRT'den tazminat aldı. Ama TRT'nin kapısı bize kapandı. 

Nedret Selçuker için. ilim ve edebiyat adamı Prof. Sabri Esat Siyavuşgil şöyle söylemişti:  "Türkçe'yi ne güzel konuşuyorsunuz. Satırlar arasındaki virgülleri, imlâ işaretlerini bile konuşurken o kadar güzel belirtiyorsunuz ki sizi tebrik ederim."

O Türkçe'yi en güzel telaffuz edenlerden biriydi, hatta kimisine göre "Türkçe'yi en güzel konuşan adam"dı. Radyo televizyon alanında ilk "devlet sanatçısı" unvanını kazanmıştı.

Gazeteciliği, karikatüristlikle başlamıştı. Milliyet gazetesinin Ankara temsilciliğini yapmıştı. Devlet adamları ile çok sıkı dostluklar kurmuştu. O yıllarda "Gümüş Kalem Armağanı"nı almıştı. 

Çoğu kimseler Nedret Selçuker'in gençliğinde boks yaptığını bilmezler. Oysa o bir karıncayı incitmeyecek yaratılıştaydı. Cahide Sonku ve Câhit Irgat ile "Dişi Örümcek" oyununda,  Avni Dilligil'de "Kırmızı Fenerler"de oynadı. Türkân Şoray'ın "Udi-Yağmur Çişeliyordu" filminde misafir oyuncu olarak rol almıştı. 

Nedret ağabeyimi saygıyla rahmetle anarken, eşi meslektaşımız Selma Selçuker'in özverisini vurgulayıp ona sağlık içinde uzun ömür diliyorum.