Necdet Rüştü Efe, 1900 yılında İstanbul'da doğdu. Vefa Lisesini bitirdi. İstanbul Tıp Fakültesinde üç yıl okudu. Bankalarda ve sigorta şirketlerinde çalıştı. Basın Yayın Genel Müdürlüğünde şube müdürlüğü ve serbest gazetecilik yaptı. Mizah dergilerinde hece ve aruzla şiirleri ve yazıları çıktı. 24 Eylül 1969 tarihinde hayata gözlerini yumdu.

"Yüzüne vururlar aybını elin
Hiç kendi suçunu gören olur mu?.
Kabahat kız olsa, etseler gelin.
Acaba gerdeğe giren olur mu?.."

Necdet Rüştü Efe "Olur mu?" başlığını taşıyan destanında böyle demiş... "Akbaba" dergisindeki güzel, anlamlı, düşündürücü nüktelerini bilmem kaç kişi hatırlar? Aramızdan ayrılışının üzerinden elli yıl geçmiş. Ancak söyledikleri bugün de geçerli:

"Erbabı himmetle başla temasa:
Aş dolar önünde boş duran tasa
Tavsiye mektubu hiç yazılmazsa,
Dünyada murada eren olur mu?"

Necdet Rüştü Efe, çok yönlü gazeteci, yazar, şair. Bizler çocukluk yıllarımızda onun hamasi şiirleriyle büyüdük. Onları ezberleyip bayramlarda okuduk. Gençlik yıllarımızda damarlarımıza aşk çıngılarının düştüğünde bizleri duygu sarmalına alan tangoların sözlerini Necdet Rüştü Efe yazmıştı: 

"Ben de gönül çektim eskiden / Yandı hayatım bu sevgiden / Anladım ki bir aşka bedel / Gençliğimmiş elimden giden ...  / Mazi kalbimde bir yaradır / Bahtım saçlarımdan karadır / Beni zaman zaman ağlatan / İşte bu hazin hatıradır....."
Necip Celal'in ilk besteleri "Sarı Yapıncak" ve "Daktilo" adlı dört tempolu dans parçalarının sözlerini Necdet Rüştü Efe Tara yazmıştı. Yine Necdet Rüştü Efe'nin yazdığı Mazi adlı tango ise ilk sözlü Türk tangosuydu.  Bu tangoyu seslendiren Seyyan Hanım'a (Seyyan Oskay) ün kazandırmıştı. Alman sinema yıldızı Evelin Hold, Mazi'yi İstanbul Kadıköy'deki Hale Sineması'nda seslendirmişti. 
Kalbimizde akan delikan biraz dinginliğe kavuştuğu yıllarda şarkılarımız ve Sadettin Kaynak bir başka duygu seline sürükler olmuştu bizi. Hâlâ o selden kendimi kurtarmak istemem: 
"Batan gün kana benziyor / Yaralı cana benziyor (Esmerim vay vay) / Ah ediyor bir gül için / Şu bülbül bana benziyor / Vah benim garip gönlüm..." 

Ya şu şarkıya ne dersiniz? Ben ezgisinin ve sözlerinin içinde eriyiveriyorum: 

"İşte seni seven benim / Senin aşkınla ölenim / Günah ise gönül çekmek / Gel boynumu vur kölenim / Kıyma bana güzelim ....// Güzeller içinde teksin / Gönül hep sevdanı çeksin / Biliyorum en sonunda / Beni sen öldüreceksin..." 
Geçenlerde radyoda bir şarkı dinledim. Meğer onun da sözleri Necdet Rüştü Efe'ye aitmiş: 
"Dinlendi başım dün gece bir parça dizinde /Bir gözleri âhû ki tamam on sekizinde..." 

Fırsat buldukça Necdet Rüştü Efe'nin "Türk Nüktecileri" adlı kitabını karıştırıyorum. Kimler yok ki? Burhan Felek, Doğan Nadi, Cemal Nadir, Borazan Tevfik, Mahmut Baler,  Bekri Mustafa, Adalı Avni, Şair Eşref, Fitnat Hanım, İncili Çavuş, Kavuklu Hamdi, Neyzen Tevfik, Orhan S. Orhon, Yusuf Ziya Ortaç, Öküz Mehmet Paşa, Süleyman Nazif, Sakallı Cemal, Meddah Sururi hâsılı adını anamadığım elli iki nüktedan... 

Necdet Rüştü Efe'nin  hayatı yazı yazmakla geçmişti. Hem de şiir yazmakla! Geçer akçedir, diye manzum hikâye ve mizah tarzını tutturmuştu.