Çocukluğumdan beri fıkra gibi anlatılır. Türklerle rakı sofrasına oturan bir Alman'ın, birkaç kadeh sonra "Ne olacak bu Türkiye'nin hali" dediğiyle final yapan meşhur hikâye hani. Yarın başlayıp, pazar akşamı bitecek olan CHP'nin olağan genel kongresi da aynen Alman'ın rakı sofrasındaki muhabbeti gibi bitecek: "Ne olacak bu CHP'nin hali?" 

Deniz Baykal'ın çok ince bir plan sonucu kaptan köşkünden indirilmesi sonucu Genel Başkanlığa oturan Kemal Kılıçdaroğlu, bir kez daha Muharrem İnce ile yarışacak bu kongrede. CHP'yi yönetmek için İstanbul Baro Başkanlığı'na aday olmayan Ümit Kocasakal ile eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun ipi göğüsleme şansının olmadığını CHP'liler bile iyi biliyor. 

CHP'nin bu kongresi, kritik öneme sahip. Çünkü, daha önce defalarca yanlış kararlar almış, bu kararlar sonucu önemli seçimler kaybetmiş bir Kemal Kılıçdaroğlu ile, "CHP böyle yönetilmez" diye her fırsatta lafını sakınmayan Muharrem İnce, "parlamenter sistemin" parti içerisindeki son yarışını yapacak. 2019'da yapılması öngörülen Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte "etkisizleşen" ve "salla başı al maaşı" makamına dönüşen Meclis'te 400 sandalyesi olmayan parti "dekor" olarak kalacak çünkü. 

* * * 

Yola çıktığı günden bu yana Kılıçdaroğlu'nun çevresinden kimler geldi, kimler geçti şöyle bir hatırlayın. Ne yaptıysa yüzde 25-26 çıtasını aşamadı Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP. Baykal döneminde partinin baraj altında kaldığını da hatırlıyoruz, burada derdimiz Kılıçdaroğlu-Baykal mukayesesi değil. 

"Ekmeleddin İhsanoğlu" vakası konusunda partilileri bugün bile tatmin edebilmiş değil Kılıçdaroğlu. MHP ile Cumhurbaşkanlığı ittifakı başlıbaşına bir sorunken, bir de kimin nasıl gündeme getirdiği belli olmayan "tartışmalı" bir aday için seçmenlerinden oy isteme handikapına düşmüştü CHP kurmayları. Selahattin Demirtaş bile, Ekmeleddin İhsanoğlu'ndan çok daha sempatik gelmişti bazı CHP'lilere. Sonucu hep birlikte gördük. Bazı CHP'liler, bırakın Cumhurbaşkanlığı seçimini, genel seçimlerde bile oylarını HDP'ye verdiklerini gizleme ihtiyacı duymadı. 

* * *

7 Haziran seçimlerinin ardından uzayıp giden "istikşafi görüşmeler" dönemi var bir de... Anayasal sürenin kurulamayacağı belli bir hükümet müzakeresiyle tüketilmesi, AK Parti kurmaylarının başarısı kadar, CHP'yi yönetenlerin başarısızlık hanesine yazıldı. Devlet Bahçeli'ye "Başbakan sen ol" teklifini, ille de HDP'nin desteğini alma saplantısını hiç saymıyorum bile. İstikşafi görüşmeler o kadar uzadı ki, AK Parti yüzde 40'a düşmüş olmanın şokunu atlattı, kendisini rehabilite etti ve yeni dönemin altyapısını hazırlayıp kendisini aşağı çeken faktörleri elinin tersiyle kenara itmeyi başardı. 

HDP aracılığı ile Kandil ve İmralı'nın da içinde yer aldığı "çözüm süreci"ni yıllarca yürüten AK Parti, 7 Haziran sonuçlarının bu süreçle alâkalı olduğunu çok çabuk gördü. Bir yandan "şahin" kesilirken, diğer yandan tüm hızıyla seçime hazırlandı. Daha önce HDP'lilere "cici çocuklar" muamelesi yapan AK Parti, CHP'nin HDP'li hükümet modelinde ısrarcı olması sayesinde meydanlarda CHP'nin HDP ve PKK ile anılması atmosferini de üretebildi.

"İstikşafi görüşme" dönemi, AKP'nin yenilendiği, CHP'nin de gerilediği bir dönem oldu.

* * * 

Neyse, sonrası da pek farklı olmadı zaten...

Bugün CHP'nin önündeki çıta bellidir: 16 Nisan referandumunda "hayır" diyen yüzde 49'luk kesim. "Evet" cephesi, 2019 seçimlerine "ittifak"la girecek. CHP ne yapacak peki, belirsiz...

Bir İYİ Parti faktörü çıktı ortaya ve hem CHP'den, hem de AK Parti'den hoşnutsuz olanların oyuna talip oldu. Peki CHP? Diğer partiler ve siyasi liderler pek umut vermediği için "kerhen" AK Parti'ye destek verenlerden oy alabilecek duruma geldi mi? Hayır... AK Parti'den oy almayan bir parti, iktidar adayı olabilir mi? Yine hayır. Peki, CHP önümüzdeki dönemde yüzde 49'luk dilimden en büyük pay almanın peşine mi düşecek, yoksa yüzde 50.4'lük kesimi de "yanlış tercihte bulundunuz" diye ikna etmenin peşine mi? Belirsiz... Tıpkı Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı gibi...

Bugüne kadar CHP'den uzak durmayı tercih eden "sol bileşenler" yani "Haziran Hareketi" 2019'u CHP çatısı altında karşılama kararı almış gözüküyor. İstanbul İl Başkanlığı seçimi de bu iklimde yapıldı. Haziran Hareketi'yle birlikte hareket eden CHP'li delegelerin desteğiyle kazandı seçimi Canan Kaftancıoğlu. Kılıçdaroğlu'nun desteği yanında oylama sürerken CHP'nin televizyonu Halk TV'nin kendisini AK Parti'den önce hedefe koymasına rağmen. 

* * *

Kaftancıoğlu, kongrede tercihinin Kılıçdaroğlu olacağını açıkladı. Bu, "Hazirancılar da Kılıçdaroğlu dedi" anlamına gelir mi? Gelebilir. Haziran Hareketi, Kılıçdaroğlu diyorsa, Ümit Kocasakal ve Ömer Faruk Eminağaoğlu da diyebilir.

Rıza Sarraf dosyasının kapağı yeniden aralanmışken, tüm Türkiye "Dur bakalım ne olacak?" diye bekleşirken, Türkiye adına Halk Bank Genel Müdür Yardımcısı'nı savunan avukat bile siyaseten birçok malzeme veren açıklamalar yaparken, "Man adası, dekont, swift..." çıkışını kim yaptırdı Kılıçdaroğlu'na? Zamanlamayı kim tayin etti sizce? 17/25 Aralık döneminde saman alevi gibi parlayıp, aniden sönen bir "medya operasyonunu" çekenler olmasın sakın?

Ekmeleddin İhsanoğlu'nu CHP'nin çatı adayı yapanlar, istikşafi görüşmelerin uzayıp gitmesini sağlayanlar, Bahçeli'ye "Başbakan sen ol" dedirtenler, Sarraf konuşulurken MAN Adası'nı gündeme getirenler falan 2019'a Kılıçdaroğlu ile gitmeyi isteyecektir. Muharrem İnce, bu güçlü örgüyü aşabilir mi peki? Hafta sonu göreceğiz...