Namdar Rahmi Karatay, bir kısım insanları eşeklerle özdeşleştirmiş. Bu tutum eşeklerin ağırına gider mi gitmez mi hiç düşünmemiş bile:

"İnsanların kimisi uyuz köpek gibidir,

Kimisi ayı gibi, kimi eşek gibidir,

Tilkiye doğru olmak, hakka sövmek gibidir,

Namerdi okşamayın, onu bir tokat sanır,

Eşeğe gem vurmayın, kendisini at sanır."

Kırsal kesim insani için çok önemli hayvanlardan biri eşek olsa gerek. Eşeği özne olarak da nesne olarak da kullanmış da kullanmışız.

Hele bir hicvi var ki, eşek araç mıdır, fırsat mıdır, anlayana aşk olsun. Her ne kadar hedef olarak Niğde pazarını gösterse de, eşeğin kuyruğu gibi istediğin yana çevir:

"......Selvi gibi ümitler döndü birer iğdeye

Geçti Bor'un pazarı sür eşşeği Niğde'ye.."

Namdar Rahmi Karatay bir şiirinde de insanın imkanıyla eşeği eşdeğerde görmekte:

"İki gözüm, eller gibi safa sürmek hakkın değil,

Nene gerek apartıman, nene gerek otomobil,

Çok ağır da olsa yükün taşımayı vazife bil,

Bir yarışa girme sakın, altındaki topal eşek,

Sen bir garip çingenesin, telli zurna nene gerek...."

Atasözlerimize ne demeli? Bu atasözlerinin her birini bir Nasrettin Hoca fıkrasına başlık yapabilirsiniz: "Komşu komşunun eşşeğini türkü çağırarak aramış.", "Eşşeğini önce sağlam kazığa bağlayacaksın sonra Allah'a havale edeceksin.", "Eşek hoşaftan ne anlar. Suyunu içer danesi kalır,", "Allah sevdiği kuluna önce eşeğini kaybettirir, sonra buldurur.", "Eşeğe altın semer vursan eşek yine eşektir.", "Atlar tepişirken arada eşekler ezilir.", "Canı yanan eşek atı geçer.", "Eşek bile bir düştüğü yere bir daha düşmez.", "Devede de boy var ama kervanı eşek çeker." Eşekle ilgili deyimlerden de söz edecek olsam, sütün dolar. Yalnız bir örnekle yetineyim: "Eşeğin kuyruğu gibi ne uzuyor, ne kısalıyor."

Bu günlerde Ziya Paşa'nın dizeleri de revaçta: "Eşek ölür kalır semeri, / İnsan ölür, kalır eseri" Haydi bir daha : " Bed asla necabet mi verir üniforma  / Zerduz palan ursan eşek yine eşektir."

Milletvekili bir köyü gezerken, bağlı olduğu değirmeni döndüren bir eşek görmüş. Yanındaki köylüye sormuş:

"Bu eşeğin boynundaki zil ne işe yarıyor?"

"Efendim, o zil sustuğunda eşeğin durduğunu anlıyorum. Müdahale ediyorum."

"Peki eşek olduğu yerde durup, başını sağa sola sallarsa nereden anlayacaksın durduğunu?"

"Anlayamam ama, efendim sizin gibi akıllı eşek ne gezer buralarda?"

Köylü aptallıkla boyadığı eşeği milletvekilinin sırtına yüklüyor. Ama kızın ayağı öyle değil.

Köylü eşeğine binmiş ormandan türkü çığırarak giderken karşılarına aslan çıkmış. "İkinizi de "şey"lemeden ormandan çıkamazsınız," diye kükremiş. Önce eşeğe, sonra köylüye yapacağını yapmış. İşi biten köylü keyif sigarasını tüttüren aslana sormuş: "Niye önce eşekten başladın?" Aslan: "Senden başlasaydın. Ben işimi görürken eşek kaçardı be aptal" demiş.

Geçenlerde internette bir yazı dolaştı. Okuyanlarınız olmuştur. Eşeklerin çoğu insandan daha akıllı olduğunu güzel örneklerle anlatıyordu. Bir de fıkra vardı:

1950'li yıllarda Amerikalı mühendisler gelmiş Türkiye'ye. İmar çalışmalarına rehberlik ediyorlarmış. O zamanlarda yol güzergâhını belirleyecek alet yok, eleman yok.

Bizim mühendisler eşeği yokuşa sürüyorlar, arkasından elemanlar şerit metre çekiyor ve eşeğin ayak izlerine kazık çakıp istikamet belirliyorlarmış. Bunu gören Amerikalı mühendis, pratiği kavrayamamış ve sormuş:

"Ne yapıyorlar böyle?"

"Rampada yolun güzergâhını belirliyorlar."

" Nasıl yani, anlayamadım?"

"Eşek yüzde yedi eğimin üstüne çıkmaz, biz de eşeğin izinde kazık çakıp rampada  yol güzergâhı belirliyoruz" Amerikalı katılarak gülmeye başlamış:

"Peki, eşek bulamayınca ne yapıyorsunuz?" Yetkili cevap vermiş:

"Amerika'dan mühendis getirtiyoruz."

Eşek iyi bir kılavuzdur: Gittiği bir yolu hiç unutmaz ve o yoldan şaşmaz. Bu nedenle deve veya katır kervanlarının önüne eşek koyarlar. Evet, eşek akıllıdır... Düştüğü çamura bir daha düşmez. Biz eşek kadar bile olamamışız, çamurdan çıkamıyoruz...