Yarın okullar açılacak ve milyonlarca öğrenci, onbinlerce servis aracıyla yollara düşecek. Onlardan daha fazlası da sefer sayısı artırılan İETT otobüslerine doluşup, ilk ders gününe yetişmeye çalışacak. İstanbul'un kronik trafik sorunu, yarından itibaren ikiye, hatta üçe katlanacak. Elbette bu konuda sadece polise görev düşmüyor, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilçe belediyelerinin de alacağı basit önlemlerle bu sorunun kısmen de olsa azalmasında etkili olur. İhmalleri de trafik artışına katkı olarak döner.

İstanbul Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan, geçtiğimiz hafta içi polis amirlerini toplayarak önemli talimatlar verdi. Gençliğinde 10 yılı aşkın süre polis muhabirliği yapmış, birkaç İstanbul Emniyet Müdürü dönemini yakından takip etmiş birisi olarak ilk kez böyle bir toplantı yapılmadığını biliyorum. Emniyet Müdürü Çalışkan, amirlere "Kanunsuz emir ve talimatın sahibi her kim olursa olsun yerine getirmeyin" talimatını da iletti. Bunu ben aynı zamanda "Kanunsuzluğu gördüğünüz yerde müdahaleden sorumlusunuz" olarak da algılıyorum.

* * *

İstanbul'un bazı ilçelerinde Emniyet Müdürü değişti ve yeni müdürler makamlarına henüz alışamadı, bölgelerini daha yakından tanımaya çalışıyor. Esenyurt, Bağcılar, Esenler, Güngören gibi suç oranı yüksek problemli ilçelerde "sokak suçu" işlenirken, "cafcaflı" semtlerde daha organize, göze pek görünmeyen kriminal olaylar yaşanıyor.

Bunlardan biri de "unvan ve çevre ile ekonomik güce" güvenilerek yapılan ihlaller.

Size basit gelecek ve "Bu olay koskoca il emniyet müdürüne mi aksettirilir" diyeceksiniz ama, olay benim için hiç de basit değil. Çünkü hem kanunsuzluk var, hem de devletin, yasaların ve yasaları korumakla görevli olanların itibarı sözkonusu.

Nasıl olduğuna dair vereceğim örnekler sizi de ikna etmeye yetecek.

* * *

Yarın öğrenciler, servis araçlarıyla ve İETT otobüsleriyle Üsküdar sahil yolunda Beylerbeyi ve Çengelköy'ü aşmaya çalışacak. Her iki yerde, kamuya ait yol ana caddeye cephe ya da sokak içerisindeki işletmeler tarafından otopark olarak kullanılıyor. Öyle "Vatandaş arabasını bırakıp gidiyorsa işletme ne yapsın" tarzı değil. Adamlar, yola "Otoparkımız vardır" yazılı duba koyuyor ve sorana da caddeyi gösteriyor.

Eskinin "değnekçi" olarak adlandırılan, şimdinin "mekan valeleri", İETT otobüs durağını dahi işgal edip araç park ediyor. Büyük bölümü kayıt dışı, silahlı, külahlı kişilerden oluşuyor valeler...

Her gün geçtiğim Beylerbeyi-Beykoz arası yolda bir tane trafik polisine rastlamak mümkün değil. İlçe emniyet müdürlerinin "protokol işlerinden", trafik polisleri de "protokol eskortluğu" yapmaktan buralarda pek gözükmüyor... Asli görevlerini de aksatıyorlar tabii.

* * *

Kuleli Caddesi'nden Çengelköy'e ve oradan Beylerbeyi'ne kadar "Seyyar EDS" konuldu, aracın şoförü tartaklandı. Çengelköy'e bir iki yıl önce yaya trafik polisi konuldu, kestikleri cezalar başlarına bela oldu. Kokoreççisi, kebapçısı, kafesi, midyecisi derken cadde sağlı sollu işgal edilmiş, mekanların otoparkına dönüşmüş. Yasalar aksini söylese de birileri ruhsat vermiş buralara.

Gelelim Beykoz'a... Anadolu Hisarı'ndan Beykoz'a doğru yönelince, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün altındaki (nasıl ruhsat verildiği koca bir bilmece) olan 2 tane "yalı restoranı" var. Müşterilerinin araçlarını kaldırıma ve yola park ediyor, karşılıklı iki aracın geçemeyeceği hale getiriyor "tek gidiş gelişli" daracık caddeyi. Yayaların ise uçmadan geçme şansı yok. Buralar da "dokunulmaz" ve imtiyazlı yerler.

Kavacık Dörtyol'daki polis merkezine en fazla 200 metre uzaklıkta, İETT otobüsleri ile minibüslerin geçiş güzergahı da "kafama göre park ettim"cilerin işgali altında.

* * *

Kavacık Meydan'dan Çavuşbaşı yönüne döner dönmez, Rüzgarlıbahçe denilen bölge tam rezalet. İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne 100 metre mesafede kafe, restoran vb. yeme-içme mekanları çıkıyor karşınıza. Bazıları ünlü ve ilçe dışından da müşteri çeken mekanlar. Bir de banka şubesi...

İETT otobüs durağı, yaya geçidi dahil sağlı sollu park etmiş araçlar geçit vermiyor. Belediyenin çok hoşratça ve mevzuata aykırı ruhsat verdiği bu mekanların bir bölümü vatandaşa yürüyecek kaldırım dahi bırakmamış, adeta dükkanına katmış... Tamamen "kanunsuzluk" hakim olmuş.

Bir "yeme içme" mekanı sahibinin "Günde 50 kilo et dağıtıyorum, bana kimse bir şey diyemez" dediğini duyunca, "kamu" adına ben utanıyor, kızarıyorum. Ekip otoları da aynı yolu kullanıyor, emniyet müdürü de. Nasıl ses çıkarılmıyor, şaşırıyorum.

Eminönü'nde Üsküdar Vapur iskelesinin hemen çıkışındaki yaya geçidi, günün her saatinde taksilerin işgali altında. Yeşil yanınca karşıya geçmek için taksilerin arasından yol bulmaya çalışmak zorundasınız. Burada da bir tek trafik polisi yok.

Yarın okullar açılacak, öğretmenler ve öğrenciler yollara düşecek. Ve onların çoğunun uğrayamadığı, uzaktan bakındığı mekanlara gelip gidenler, onların hakkı olan caddeleri yine işgal edecek.

İstanbul Emniyet Müdürü Dr.Mustafa Çalışkan'ın "ÇATI" yani "Çürük Elma ve Adalet Teorisi Projesi" ilçe emniyet müdürlükleri ve trafik ekipleri tarafından "öylesine atılmış nutuk" yerine konulur, "böyle gelmiş böyle gider" denilirse tabii...