Yaşadığımız günlerde sokaklarda cüppeleri ve kepleriyle dolaşan çocuklar görüyorsunuzdur. Benim kızım da onlardan biriydi dün. Mezun oldu. Karışık, karmakarışık duygular içinde buldum kendimi. Koşuşturma ve yüzlerce çocuğun arasında insan çok fark edemiyor önce ne yaşadığını. Ancaak kişi kendiyle baş başa kalınca fark etmeye başlıyor içindeki sevincin, mutluluğun, gururun hüzünlü bir duyguya dönüştüğünü.

Aslında çocuğunuzla birlikte siz de mezun oluyorsunuz. Sizin de yaşamınızda farklı kapılar açılıyor. Öncelikle yaşlandığınızı hissediyorsunuz. Nüfus kağıdınızda yazan rakamların önemli olmadığını düşünseniz de sanki resmileşiyor çocuğu üniversiteyi bitirmiş anne ve baba olduğunuz.
Oysa ben daha birkaç yıl önce bitirmemiş miydim okulu? Yeniden hesaplıyorsunuz 27 yıl çıkıyor. Bilmiyormuş gibi şaşırıyorsunuz. Akıp giden hayatımızın içinde zaman dediğimiz şu kavram nasıl hızlanıyor, nasıl yavaşlıyor bizleri nasıl da şaşırtmaya devam ediyor. Farkına varmıyorsunuz akışın. O akış içinde babanız yaşlanıyor ve göremiyor çok sevdiği torununun mezuniyetini. Anneniz 34 gün önce bırakıp gidiyor bu dünyayı ve göremiyor diplomaları, başarı belgelerini.  O törende çocuğunu bir ay önce kaybetmiş bir anne ağlayarak alıyor oğlunun diplomasını.

Çocuklar büyüyor bizler yaşlanıyoruz. Bilmediğimiz acılar tadıyoruz. Bilmediğimiz, ayağımızı yerden kesecek sevinçler çıkıyor karşımıza.  Bilmediğimiz nice hasret yolumuzu bekliyor. Hayatın içinden bildiriyorum size bunları. Belki yaşadınız. Belki yaşayacaksınız. Ya da adınıza bir dilekte bulunayım; ''umarım yaşarsınız.'' 
Hayatın içinden yazıyorum sizlere. İçinde her rengin olduğu bir kavram hayat. Akıp gidiyor. Ne varsa kısmetinizde o renkten kalıyor biraz elinizde, yüzünüzde, teninizde. Her renk sizi değiştiriyor. Her renk kanınıza karışıyor. Yaşadığınız her şey, karşılaştığınız her duygu bunca yıl oyduğunuz ve yarattığınız kişiliğinizde izler bırakıyor.

Kızım okulunu bitirdi. Belki de birer diploma da anne ve babalara verilmeliydi. Başardınız, özveri gösterdiniz falan filan demek için değil; çocuğunuz büyüdü, okulunu bitirdi bu durumda sizin tüm yaşamınızı farklı bir evreye taşıdı  demek için. Hepimizin buna ihtiyacı var sanırım. Hem de çok. En azından alışıp idrak edene kadar en çok baktığımız duvara asardık o iki satır yazının olduğu kağıdı.

Yaşamımın en karmaşık evresindeydim sanırım. Uzun bir mücadele sonunda; bir yılın içinde annemi ve babamı uğurladım bu dünyadan. Tüm bunların ardından böyle büyük bir sevinç yaşadım. Umarım bu sevinçli durum yeni ve huzurlu bir dönemin başlangıcı olur.

Kızım mezun oldu. Ben de mezun oldum sanki. Başka bir hayata başlama diploması olsaydı kesinlikle verirlerdi bana. Ya da hayatınız değişiyor dikkatli olun tasdiknamesi gibi bir belge de olurdu. Şaka bir yana yüzlerce, binlerce, milyonlarca gencimiz var. Umarım hepsi aydınlık ve huzur içinde bir ülkede yaşamaya, çalışmaya, mutlu olmaya, mutsuz olmaya, mücadele etmeye devam ederler.

Teşekkürler kızım. Bize getirdiğin iki diploma; bir bölüm birinciliği, bir bölüm üçüncülüğü ve fakülte üçüncülüğü için. Gururlandırdığın, sevindirdiğin için. İnan en çok ben mezun oldum.  En çok ben sevindim. Sadece diploma için değil yazdıklarım. Bu güne kadar bana yaşattığın her duygu için teşekkür ederim. Umarım arkadaşlarının ve senin mutlu, ışıltılı, huzurlu bir geleceğiniz olur.

Diploma demek içinizden bir kuşun uçup gideceği günlerde yakın demek. Belki de beni en çok bu etkiliyor. Söylemediğim, kendimden sakladığım bu duygu yazdırıyor bunları bana. Artık kendi kanatları var demek. Olsun. Uçsun kendi kanatlarıyla bütün çocuklarımız. 

Yeter ki onlar mutlu olsun biz bağrımıza taş basarız klişesi değil söylediklerim. Uçsun çocuklarımız kendi kanatlarıyla biz yine çok severiz onları cümlesi belki açıklar birazcık duygularımı.

Yolunuz açık olsun çocuklar.