Elbette biliyorsunuz: Kişileri çoğunlukla hayvanlardan seçilen, sonunda bir yaşam dersi ortaya koyan, genellikle koşuk biçiminde yazılmış öykülere fabl diyoruz.

Fabl’da hayattan alınan küçücük kesitler, hayvanlar ya da bitkiler arasında geçmiş gibi anlatılır. Özellikle çocuk edebiyatında eğitici; örneklendirme ile kötü davranışlardan caydırıcı amaçla kullanılır. Ama bence asıl ders alması gerekenler çocuklardan çok büyükler olmalı.

Mevlâna'nın Mesnevî'sinde fabl türüne örnek hikâyeleri bulabilirsiniz. Bunlar büyükler için söylenmiştir.  15. Yüzyılda Şeyhî'nin Harname'si karşımıza çıkıyor. Şinasî 1862 yılında Tercüme-i Manzume adlı kitabında batılı şairlerin şiirlerine yer vermiştir. Bunlar arasında La Fontaine'de vardır. Şunun bu hatırlatmayı yaptım. Bizde fabl daha çok manzume yönüyle hatırlanır.

Hemen burada bir de edebiyat sanatından söz edeceğim: İntak.. Nedir buluyor musunuz? İnsan dışındaki varlıkları konuşturmaktır. İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkları konuşturma sanatına intak diyoruz. Masallar ve fabller, teşhis ve intak sanatına en çok rastlanan türlerdir.

Şimdi gelelim bu sanata örnek vermeye. Siz masala değil de verdiği mesaja bakınız ve lütfen unutmayınız:

Duvardaki çatlaktan bakan fare, çiftlik sahibi ile karısının bir paket açtıklarını gördü. “İçinde yiyecek mi var derken, bir baktı ki, fare kapanı. Hemen bahçeye koşup alarm verdi. “Evde kapan var, evde kapan var!”

Tavuk gıdaklayıp, kafayı kaldırdı ve ‘Bay fare, bu sizin için ciddi bir sorun olsa da, beni ilgilendiren bir tarafı yok ne yazık ki!’ .

Fare dönüp bu sefer koyuna, “Evde kapan var, evde kapan var” dedi. Koyun konuyla ilgilendi ama, kendi hesabına ‘Üzgünüm bay fare, vah vah emin ol senin için dua edeceğim” dedi.

Fare bu kez öküze yöneldi: “Evde kapan var! Evde kapan var!” diye bağırdı nefes nefese. Öküz: ‘Wow, Bay Fare, Senin için üzüldüm, ama burnumu sokacağım bir şey değil.’ dedi.

E farenin de başını eğip, gitmekten başka çaresi kalmamıştı… yalnızlık ve terkedilmişlik hisleri içinde, fare kapanı ile artık tek başına başa çıkmaya çalışacaktı!

O aksam evde, alışılmamış bir ses duyuldu. Sanki bir kapan, avının üzerine kapanmıştı.

Sese koşan çiftçinin karısı, karanlıkta kapana, zehirli bir yılanın kuyruğunu kaptırdığını farketmemiş, Yılan da kadını ısırmıştı...

Çiftçi karısını hemen hastaneye götürdü, Karısı eve ateşli ve hasta olarak döndü.

Eee ateşli insana ne verilir? Sıcacık bir tavuk çorbası!!! Tavuk hemen kesilmiş ve acilen pişirilmiş!

Ama kadın hala iyileşmiyormuş. Eee eş dost ahbap gelince hasta ziyaretine, çiftçi de sofraya koyunu çıkarmak zorunda kalmış.

Ama çiftçinin karısı iyileşmemiş; ölmüş…

Aman ne kalabalık gelmiş cenazeye, ne kalabalık… Bu sefer de konukları doyurmak için kesilen öküz olmuş…

Fareye de olan biteni deliğinin ardından izlemek kalmış.

Onun için bir daha, seni ilgilendirmeyen bir sorun karşına çıkarsa bir düşün!!! Birimiz tehdit altındaysak, hepimiz risk altındayız.

Bu hayat denen yolculukta birlikte yol almaktayız… Birbirimizi kollayıp, güc ve güveni paylaşmalıyız…