Sibel GÜLERSÖYLER / RÖPORTAJ

Kadın Kadına köşemin bu haftaki konuğu spiker, sunucu ve oyuncu Ece Pirim. Anne tarafı Boşnak, baba tarafı ise Polonyalı olan Pirim Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Çocukluğundan itibaren medyaya ilgisi olan Pirim, o dönemlerde TRT'de seslendirmen olan babasından da bir hayli etkilenmiş. Mesleğe TRT'de programlar yaparak başlayan Pirim, bugüne dek hem kamere önünde hem de kamera arkasında pek çok görevi başarı ile yürütmüş. Aynı zamanda güzelliği de tescilli olan Ece Pirim, Türkiye ve Avrupa Güzeli. Halk oyunları oynayan, lisanslı voleybolcu olan Pirim bir dönem podyumlarda da fırtınalar estirmiş bir manken. Kendisini çok yönlü bir kişilik olarak tanımlayan Pirim tiyatro ve kitap çalışmalarının yanı sıra pek çok sosyal içerikli projede de yer alıyor. Hatta kendisine gelen milletvekilliği tekliflerini de kabul etmeyen Pirim, "Ben proje insanıyım" diyor.

Ece hanım çok yönlü bir insansınız. Öncelikle çocukluk dönemlerinizden başlamak istiyorum. Babanızın TRT kökenli olması sizin de medyayı sevmenizde etkili oldu mu? 

"Elbette, babamdan çok etkilendim fakat bu yeteneğin genlerimde var olduğunu düşünüyorum. Babam aynı zamanda mühendis. Düzgün bir Türkçesi ve ses tonu olduğu için kendisine seslendirmen teklifi götürülmüş ve o da kabul etmiş. Hatta babam hala aradığında ben hazır ola geçerim. Telefonu kapatırken ona 'bye bye' diyemem mesela. Hemen, 'Hoşçakal demen daha doğur olur Ece' diye uyarı alırım. Babamla gurur duyuyorum, bizi iyi ki böyle yetiştirmiş. Annem de beni her daim destekleyen bir iş kadını. Aile desteği gerçekten çok önemli."

Manken olma süreciniz nasıl işledi?

"Televizyonda program yaptığım dönemlerdi. Çevremdeki insanlar bana sürekli senin boyun uzun, yüzün güzel, neden manken olmuyorsun şeklinde sorular yöneltiyorlardı. Ben de denemeye karar verdim ve kendimi bir anda güzellik yarışmasında buldum. O zamanlarda bu tarz yarışmalar hem ülke için hem de bizler için çok önemliydi. Kişiler özel bir şekilde seçiliyor, farklı eğitimler alan donanımlı kişilere yer veriliyordu. Yarışmanın sonucunda ben Türkiye Mankenler Kraliçesi seçildim. İtalya'da Avrupa 3. Güzeli oldum. Sonrasında da Amerika 3. Güzeli oldum. O zamanlarda eğer ülkenizi güzel bir şekilde temsil ettiyseniz her yarışmada sizin temsil etmeniz isteniyordu. Hatta ben İtalya'ya giderken Semra Özal arayarak derece bekliyorum demişti ve beni onore etmişti. Sonrasında ülkeye döndüm ve çok sevdiğim ekranlardan hiç kopmadım. 15 yıldır dönem dönem defilelere çıkıyorum hatta milli manken oldum. Nostaljik defilelere ya da sosyal sorumluluk kapsamında yapılan defilelere çıkıyorum sadece. Eski mankenlerin disiplinleri çok başka, onlar ile çalışmak bana büyük keyif veriyor. Fakat her zaman önceliğimin spikerlik ve sunuculuk olduğunu da belirteyim."

Sizi ekranlarda şarkı söylerken hiç görmedik. Böyle bir teklif gelse kabul eder misiniz?

"Hayır. Şarkı söylemek içinde bana çok teklif geldi fakat kabul etmedim. O dönemlerde etrafımızda o kadar güçlü ses varken şarkı söylemek bizim ne haddimize. Sahneye çıkmaktan haya eden, haddimizi bilen insanlardık. Bu yüzden kendimden utandım ve sahnelere şarkı söylemek için hiç çıkmadım."

OYUNCULUK TEKLİFLERİNE AÇIĞIM

Aynı zamanda oyunculuk tecrübenizde bulunuyor. Sizi yeniden ekranlarda bir rolde görebilecek miyiz?

"Oyunculuğa ilk kez 1989 yılında TRT'de yayınlanan Türkmen Düğünü isimli dizide Haskız rolü ile başladım.  Zamanın çok ünlü isimleri ile bir arada çalışma fırsatım oldu. Orada saf ve masum bir kızı oynadım. Rolümü çok sevdim. O dizinin hala tekrar bölümleri yayınlanıyor ve insanlar bazen beni yolda çeviriyorlar. Bu durum inanın beni çok mutlu ediyor. "

Sonrasında oyunculuk kariyerinizi neden devam ettirmediniz?

"Sonrasında çok yoğun çalıştım. Bir dizi çekimi için aylarca sabit bir şekilde çalışamayacağım için gelen teklifleri kabul etmedim. Konuk oyuncu olarak bazı dönemlerde rol aldım. İki tane de sinema filminde oynadım fakat şu an güzel bir teklif gelirse neden olmasın."

Tiyatro çalışmalarınız nasıl gidiyor peki?

"Kadına yönelik şiddeti anlatan Sessiz Çığlıklar isimli bir tiyatro oyunumuzu sergiledik. Şimdi ise Dönme Dolap isimli bir komedi oyunu ile Eylül ayında seyircilerimizin karşısına çıkacağız. Oyunumuz hazır son provalarını oynuyoruz."

Sizi sosyal sorumluluk projelerinde de sık sık görüyoruz. 

"Evet, elimden geldiğince bu tarz projelerde yer almaya çalışıyorum. Bu süreçte de kullanıldığım ya da yıpratıldığım zamanlar oldu. Artık bu tarz olaylara prim vermemek adına daha dikkatli davranıyorum."

Şu anda TV8,5'da yayınlanan Tekno Haller isimli programın sunuculuğunu yapıyorsunuz. Program nasıl gidiyor?

"Bu programın ismi de içeriği de bana ait. Program 3 bölümde oluşuyor. Programın Genel Koordinatörlüğünü de Şeniz İşsever Ulusoy yürütüyor. Programın ilk bölümünde ünlülerin teknoloji ile sınavı yer alıyor. Telefon, selfie, sosyal medya derken program çok eğlenceli bir hal alıyor. İkinci bölümünde ise ünlüler ile teknolojideki son gelişmelerin konuşulduğu bir bölüm bulunuyor. Bu bölümü de Toros Üniversitesinden Dr. Volkan Güngör sunuyor. Programın üçüncü bölümünü de Galatasaraylı eski futbolcu-yorumcu Evren Turhan sunuyor. Burada ünlüler playstation oynuyor."

Klasik teknoloji programlarına göre epey renkli bir formatınız var.

" Evet, her televizyon izleyicisinin mutlaka ilgisini çekecek bir bölümümüz bulunuyor. Bizde spor, aktüalite, sohbet her şey var. Her konuyu konuşuyoruz.  Ayrıca bu formatta bir projeyi de Türkiye'de ilk kez biz gerçekleştirdik."

EKRAN ÖNÜNDE DAHA MUTLUYUM

En çok hangi işi yaparken kendinizi mutlu hissediyorsunuz?

"Kesinlikle televizyon ve sunuculuk. Ben en çok ekran önünde mutlu oluyorum. Aynı zamanda işin mutfağında da yer alıyorum. Editörlük, program yapımcısı gibi görevlerde yürütüyorum. Haberi sunan kişinin mutlaka haberi bilmesi gerekiyor. Bugüne dek kimse bana el şu kağıdı oku demedi. O spikerlerden olmadım hiç. Bana şu an ekranları temizleme görevi verseler inanın çoğu kişiyi elerim. Ekranlar çok kirli. Son derece basit ve kalitesiz yapımlar ile izleyici karşısına çıkıyorlar, bu kadar seviyenin düştüğü insanların kullanıldığı başka bir televizyonculuk dönemi yaşanmamıştır. Kalitesiz isimlerin ekran önünde dolaşması beni yıpratıyor ben bu işe 23 yılımı verdim. Daha da gidebildiği kadar devam edeceğim."

Ece hanım bir de kitap projeniz olduğunu duyduk. Bu konu hakkında da bilgi verir misiniz?

"Şu anda hayatta olan ya da olmayan pek çok devlet büyüğümüzle, sanatçılarımızla zamanında yapmış olduğum röportajları kitaplaştırmayı düşünüyorum. Söylenen, yazılan dünden bugüne değişen pek çok şey var."

Hangi isimler ile yapılmış röportajları kitapta okuyacağız?

"Birkaç isim verebilirim. Rauf Denktaş, Yavuz Bingöl, Şahan Gökbakar, Metin Akpınar."

Ece hanım siz proje insanısınız.

"Evet, üretmeyi çok seviyorum. Zamanında halk oyunları da oynadım, lisanslı voleybol da. Kendimi hep daha fazla geliştirmenin yollarını aradım. Yurtdışı ve yurtiçinde seminerlere katıldım, kendim de seminerler verdim. Daha gidecek çok yolum olduğunu düşünüyorum."

GAZETECİLİK HİÇBİR DÖNEM KOLAY OLMADI

Uzun yıllar medya sektörünün içinde yer alıyorsunuz. Sektörün geleceğini nasıl yorumluyorsunuz?

"Çevremde benden görerek iletişim okumaya karar veren pek çok genç bulunuyor. Ben onlara da işlerinin zor olduğunu söylüyorum. Siz çizginizi bozmayın, azimli olun diyorum. Şu anda medyanın zor bir süreçten geçtiğini düşünüyorum. Bu süreç son bulunca işi bilenler ile bilmeyenler ayrılacak. Bu meslek zor diyorlar. İnanın gazetecilik hiçbir dönem kolay olmadı. Bu işi gerçekten sevenler yapmalı. Gönül vermek ve sabretmek çok önemli. Son dönemlerde yayınlanan bazı televizyon programlarından danışıklı dövüş yaşanıyor. İnsanlar para için şekilde şekile girebiliyor. Bu durum hem insanlık hem de medya acısından çok acı."

Hayatınızın olmazsa olmazı nedir?

 "Ailem, mesleğim, dürüstlük"

Hayatta pişman olduğunuz şeyler var mı?

"Pişmanlık değil de keşke dediğim şeyler var. Zamanında mesleğimi yurtdışında da yapabileceğim mecralardan teklifler gelmişti. Keşke onları değerlendirseydim diyorum."

Neleri değiştirirdi bu?

"Çok şey. Vizyonum daha da genişler, orada da çalışma imkanı bulurdum.  En azından denerdim. Bir de bazılarını hayatıma kesinlikle sokmazdım."

KADINA ŞİDDET MİLLİ MESELE

Ülkemizin kanayan yarası kadına yönelik şiddete karşı neler söylemek istersiniz?

"Kadına daha doğrusu herhangi bir canlıya yönelik şiddet giderek daha da kötü boyutlar almaya başladı. Toplum olarak nasıl bu noktaya geldiğimizi anlayamıyorum. İnsan sever, geleneklerine bağlı bir toplumken nasıl böyle şiddet dolu bir toplum oluşturabildik? Bu sorunun derinliklerine inmek gerekiyor. Çünkü, bu sorun akademik bir eğitim ile çözülebilecek cinsten değil.
Devletin bunu milli bir mesele olarak ele alması gerekiyor. Metropollerden kırsallara kadar her mecrada bu konu ile ilgili eğitimler verilmeli, gerekirse kapı kapı dolaşılmalı."

Son dönemlerde yayınlanan şiddet içerikli dizi ve programların toplumun bu hale gelmesinde payı var mı?

"Tabi. Sen dizinde sigarayı mozaik içine alıyorsun, buzluyorsun fakat öteki sahnende adam takır takır silahla birilerini vuruyor. Bu nasıl çelişki? E haliyle bunu izleyen çocuklar da etkileniyor. Hatta bazı adamlar dizideki role kendilerini o kadar çok kaptırmışlar ki etrafta kabadayı gibi geziyorlar. Siz isim olmuş insanlarsınız, ne gerek var böyle davranmaya. Lütfen beynimizi de kendimizle birlikte geliştirelim."

Kadınların çalışma hayatında daha aktif bir şekilde yer alabilmesi için neler yapılmalı?

"Kadınların büyük şehirlerde çalışma hayatlarında aktif olduklarını düşünüyorum. Artık evde otur, çocuğuna bak devri kapandı. Millet uzaya çıkıyor biz hala burada bu konuları konuşuyoruz."