Bir önceki yazımızı "Yakında adı değişmiş ve Irak'ın kuzeyi dışında topraklara hakim olmuş, ordusu da bulunan bir "özerk yönetim"le karşı karşıya kalabiliriz" diye bitirmiş ve devam edeceğimizi söylemiştik.

Bu proje yeni değil, ancak Suriye'de hesapları alt-üst eden gelişmeler yaşandığı için ertelenmişti. ABD eliyle kurgulanan sözde "İslâmcı" ama aslında "Selefi katiller sürüsü" olan profesyonel teröristler, Fırat'ın batısını ele geçirmiş, Rakka'dan Kuzeye doğru çıkarak, 900 kilometrelik Türkiye sınırının kalan bölümü için atağa kalkmıştı. Hatay'dan Kilis'e kadar olan bölgede IŞİD bayrağı dalgalanıyordu. Kalabalık gruplar halinde Türkiye'ye geçmeye çalışan Suriyeliler, ellerinde silahlarla yollarını kesen Selefi teröristler tarafından geri çevriliyordu. O günlerden kalan ve Türk askerine sırıtarak el sallayan teröristlerin fotoğrafları sizin de hafızanızda yer etmiştir. Benim kanımı dondurmuştu çünkü. 

Dönemin ABD yönetimi, Türkiye'yi IŞİD'le savaştırmak için çok uğraştı. Belki bu uğraşın ardında farklı hesaplar vardı. Ama Türkiye, IŞİD'le Suriye topraklarında savaşmak yerine, "egemenlik hakkı" olan Menbiç'in bir bölümünü terk etmiş, Süleyman Şah Türbesi'ni Suriye Eşmesi'ne taşımıştı.

* * *

Şimdi daha net ortaya çıktı ki; Suriye'de IŞİD'in yükselmesi ABD'li generallerle toplantılar yapan aşiretlerin desteğiyle mümkün olmuştu. Örgüt, sadece Esad'ı devirmek için kurgulanmamış, tüm dünyada bir "canavar" yaratarak Müslüman düşmanlığını artırmak, ABD dostluğunu da mecburi hale getirmek için tasarlanmıştı. Bunda da başarılı oldular.

IŞİD, 2015 yılında Haziran ayında Kobani'ye saldırmış, bölgede yaşayan Kürt nüfusa karşı "soykırım" hazırlığında olduğu propagandası yapılmış, hemen ardından oluşan hassasiyeti köpürtmek için Suruç'ta canlı bomba patlatarak diğer sol bileşenleri de harekete geçirmişti.
"Proje"yi daha iyi anlayabilmek için sonraki gelişmeleri de kısaca hatırlamamız şart:

Türkiye'den de birçok sivil Kobani ile Rojava'daki "Kürt katliamı"na karşı direnmek için bölgeye geçiş yaptı. Doğu ve Güneydoğu halkı içerisinde "Apoculara" karşı olan Kürt aşiretlerin bazılarını Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi vatandaşı yapan Barzani de fırsatı değerlendirdi. Ağır silahlarla donatılmış 10 bin Peşmerge, Türkiye topraklarından Rojava'ya ulaştı. Ama savaşmalarına gerek kalmadan getirdikleri silahları oradaki "sivil milis" dediklerine bırakarak geri döndüler. Bu, bölgede dengeleri değiştiren bir hamle oldu. Ağır silahlarla donatılmış PKK'nın uzantısı güçler, diğer gruplar karşısında üstünlüğü ele geçirince, bölgenin denetimini de onlar aldı.

* * * 

Türkiye'yi, Suriye topraklarında savaşa çekemeyen ABD, kendi askerini cepheye sürmekten uzun süredir geri durduğu için Suriye'deki PKK uzantısı onlar için büyük bir nimet oldu. Çünkü, 50 yıldızdan oluşan ABD bayrağına sarılı bir tabutun bile ülkeye inmesi, yaklaşan seçimler öncesi büyük tepki çekecekti. 
Pentagon, Selefiler üzerinden IŞİD'i organize ederken kurduğu düzeneği, bu sefer Kürtler için de devreye soktu. Bazı Arap aşiretleri de buna ikna ederek Suriye Demokratik Güçleri'ni oluşturdu. İçinde "demokrasi" geçen bu örgüt, hem IŞİD'le hem de diktatör Esad'la savaşmaya hazırdı. Obama'nın görevinin dolmasına birkaç ay kala, ABD daha önce Fransa, İngiltere ve Türkiye aracılığıyla oluşturduğu "muhalif güçler"in önemli bir bölümüne yardım yapmama kararı aldı. Trump da bu kararı en net uygulayan başkan oldu. Daha önce Esad'la savaştığı için ABD'den silah ve lojistik destek alan Selefi gruplar ortada kalmıştı. Bir bölümünü Türkiye, Özgür Suriye Ordusu adıyla El Bab ve Afrin'de devreye soktu. Ama bugün çoğu İdlib ve çevresinde bulunan, zaman zaman kendi aralarında da çatışan El Kaide uzantısı örgütler, eskisi kadar rahat silah ve mühimmat bulamıyor.

* * *

Suriye'yi en az 3 parçaya bölmeyi ve İsrail'in güvenlik sorununu tamamen ortadan kaldırmayı hedefleyen ABD, kendi içinde acımasız bir hiyerarşik yapıya sahip olan PKK'yı kolayca "düzenli orduya" dönüştürebileceğini fark etti. İşte o 5 bin TIR dolusu ağır silah bölgeye "Yeni Kürt Ordusu"nu oluşturmak için gönderildi. Arap basınının geçtiğimiz hafta verdiği bilgiye göre halen silah sevkıyatı devam ediyor. Sadece ABD'den gelen silahlarla en az 250 bin kişilik ordu kurmak mümkün. Buradaki "kişi"lerin bulunabileceği en geniş insan kaynağı ise Doğu ve Güneydoğu'daki Kürt gençleri... "Küresel çete"nin lejyoneri olarak bölgede "istikrar bozucu" ve "petrol bekçisi" olacak genç bir ordu...

İş orduyu kurmakla bitmiyor elbette. Trump'ın Suriye'den ABD askerlerini çekeceği açıklamasının ardından İngiltere ve Fransa'nın bölgeye askeri yığınak yapması tesadüf değil. 2 asırlık Sykes-Picot'un yarım kalan işini tamamlamayı hedefliyorlar.

Sarkozy döneminin Dışişleri Bakanı Alain Juppé'nin, Fransız Anayasası'na göre "yasak" olmasına rağmen bölge ülkelerinden bazıları ile "gizli" anlaşma yaptığı iddiası Fransız basınına da yansıdı. Hedef, tarihte ilk kez Suriye'nin kuzeyinde, Fırat'ın batısında bir Kürt devleti kurmak. Alain Juppé, şirin göstermek için "Türkiye'deki ayrılıkçı Kürtlerin de yurt edinebileceği, Türkiye'nin de terör sorununu çözebilecek bir devlet" diye tarif ediyor Fırat'ın doğusu için kurgulanan projeyi. 

Emperyalizmin Menbiç'in doğusunda kurduğu "Kürt lejyoner ordusu" aynı zamanda PKK, PYD, YPG gibi bilinen terör örgütlerinin de sonu demek. Ama buna kimse sevinmesin...