Mehmet Akif Ersoy'un şiirlerindeki İslâmî unsurların ağırlığı, kimilerini, onun modernliğe karşıymış gibi yanlış bir kanıya sevk etmiştir. Yanlış kanı sahipleri, sakallı fotoğrafını da delil diye sunmuşlardır. 

Halbuki, Safahatın kapağını açsaydılar, onun uygarlığa, gelişmeye yönelik tutkulu anlatımını, tutuculuğa, dar görüşlülüğe, yobazlığa ilişkin eleştirilerini görebileceklerdi.   

Bu türden değerlendirmelere bir örnek olması için Mehmet Akif Ersoy'un Makalelerinden bir alıntı yerinde olacaktır. 

 "İki kişi oturmuş konuşuyorduk. Ben Hazreti Mevlana'nın en gamız, en mücerret mesaili mahsusat dairesine indirmekteki kudretine hayran olduğumu, o kitab-ı muazzamın mutlaka baştan başa okunması lazım geleceğini ileri sürünce arkadaşım dedi ki: Hazreti Mevlana Hint felsefesinin nakilidir.

-Mesneviyi okudunuz mu?
-Hayır.
-Hint felsefesi nedir, onu biliyor musunuz?
-Hayır.
-O halde böyle bir iddiaya ne cür'etle kıyam ediyorsunuz?
-Öyle işittim." 
"Öyle işitmek"; herhalde kritik sözlerden birisi bu. Siyasal uğraşılar yalnız yazıyla yapılmıyor. Fısıltı gazetesi, belki de en etkili işlevi yerine getiriyor. 
Mehmet Akif gerici mi?" 
"El-insaf" deyimi her halde böyle bir tartışma için söylense gerektir. Desem ki "El-insaf-nısf-üd din" İnsaf dinin yarısıdır. Bana da gerici diyeceklerinden hiç kuşkum yok. Mehmet Akif diyor ki: 
Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
"Tarih"i  "tekerrür"  diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?

Sözde aydınlar, onun "Balkan Harbi" sırasında düşmanın Türk halkına reva gördüğü eziyetler karşısında "tükürün yüzüne bu medeniyetin" dediği için "geri kafalı adam" olmakla  suçlamışlardı. Çünkü Akif, bu zulme gözlerini kapayıp,  batıyı medeniyetin beşiği gibi görenleri de eleştiriyordu: 

"Medeniyet" denilen vahşete lanetler eder, 
Nice yekpare kesilmiş de sırıtmış dişler! 
Bakmayın hem tükürün çehre-i murdarımıza 
Tükürün belki biraz duygu gelir ârımıza. 
Tükürün cephe-i lâkaydine şarkın tükürün. 
Kuşkulansın görelim gayreti halkın tükürün. 
Tükürün milleti alçakça vuran darbelere, 
Tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere... 
Tükürün Ehl-i Salib'in hayasız yüzüne! 
Tükürün onların asla güvenilmez sözüne! 
Medeniyyet denilen maskara mahluku görün: 
Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün! 
Hele ilânı zamanında şu mel'un harbin, 
"Bize efkar-ı umimiyesi lazım Garb'in; 
O da Allah'ı bırakmakla olur" herzesini, 
Halka iman gibi telkin ile, diyenin sesini 
Susturan aptalın idrâkine bol bol tükürün!..." 

Akif, Mahalle Kahvesine hücum etmiş, orada vakit öldürüp tembellik yapanları eleştirdiği için bu kahvelerde vakit öldürmeyi entelektüel faaliyet sayanlar tarafından geleneklere saygısı olmayan "züppe" olarak yorumlanmıştı. 

Amerikan mandasına karşı çıktığı için, azınlıklar tarafından "ortaçağ kafalı tehlikeli adam" olarak değerlendirilmişti. Öte yandan Mısır'da entari giyip dolaşmak yerine ceket, pantolon ve frenkgömleği giydiği gerekçesiyle "Hıristiyan  kif, gavur  kif" olarak tanımlanmıştı.

En ilginç iddia,  kif'in şapka giymemek için Mısır'a gittiği idi. Oysa, Mehmet  kif'in Mısır'a gittiği yıllarda, şapka devrimi henüz yapılmamıştı ve Cumhuriyet Meclisinin milletvekilleri fes giyiyordu.

Berlin'den bulunduğu dönemde, Almanya'yı yakından tanımak istemiş, her fırsatta Batı'nın ulaştığı bilim ve teknik düzeyinin üstünlüğüne hayranlığını belirtmiş, ancak fikir ve ahlâk yönünden Batı medeniyetinin önemli ölçüde eleştirilecek yönleri olduğunu da aktarmıştı.