“Milletler topla, tüfekle, zırhlı ordularla, tayyarelerle yıkılmıyor ve yıkılmaz. Milletler ancak aralarındaki rabıtalar çözülerek, herkes kendi başının derdine, kendi havasına, kendi menfaatini temin etmek sevdasına düştüğü zaman yıkılır…

Düşmanlarımızın bugün bizden istediği, ne filan vilayet, ne filan sancaktır. Düşmanlarımızın bugün bizden istediği doğrudan doğruya başımızdır, boynumuzdur, hayatımızdır, devletimizdir…

Ya ilahi, bize tevfikini gönder, doğru yol hangisidir millete göster. Amin…”

Bu sözler İstiklâl Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy’un 5 Kasım 1920 Cuma günü Kastamonu’nun en büyük camisi olan Nasrullah Camiinde verdiği vaazdan alındı…

27 Aralık; büyük şair, düşünce ve dava adamı Mehmet Akif Ersoy’un 84. vefat yıldönümüydü.

Köy köy kasaba kasaba dolaşarak milli mücadeleyi anlattı, milli mücadeleye karşı çıkan yobazlara en güzel cevabı verdi…

Ve İstiklâl Marşını yazdı…

Giyecek ceketi bile olmamasına rağmen o gün için büyük bir servet olan 500 lira para ödülünü kabul etmedi…

Mehmet Akif, işgal günlerinde bile kendi menfaatini öne çıkaranlara, üç kuruşluk çıkar için ona buna uşaklık edenlere nasihat etti, doğru yolu gösterdi.

Söylediği sözler, bugün için de geçerliliğini koruyor.

Küçük bir işe girebilmek için elli takla atanlar…

Bir makama gelebilmek için ona buna yaltaklananlar…

Hak, hukuk ve adaleti ayaklar altına alarak, makam mevki peşinde koşanlar…

Asgari ücretin 10-15 katı maaşla yetinmeyip, birkaç yerden daha ballı maaş kovalayanlar…

Kendi menfaatleri için en yakın dostlarını, kırk yıllık ahbaplarını bile satanlar…

İstiklâl Marşını okumaktan ve anlamaktan bile aciz olanlar…

Mehmet Akif’ten ibret alsınlar…

İstiklâl Marşında “Kahraman ırkıma” diye seslenmesini bile hazmedemeyenler ile üç kuruşluk akıllarıyla güya Mehmet Akif’i eleştirmeye yeltenenlere bir sözümüz yok…

Sözümüz milliyetçi, muhafazakar, mukaddesatçı olduğunu her fırsatta dile getirenlere…

Üç kuruşluk menfaatlerinizi bir kenara bırakın, Türk milletinin içine düşürüldüğü çıkmazı düşünün…

Hâlâ uyanamadınızsa Mehmet Akif’in hayatını bir kez daha okuyun ve anlamaya çalışın…

Mehmet Akif’in 100 yıl önceki duasıyla bitirelim…

Ya ilahi! Doğru yol hangisidir, millete göster… Amin…

*****

Deli Battal

Haziran 1919’da Emirdağ’da halk arasında “Yunan gavuru Emirdağ’a geliyor” söylentisi yayılınca eli silah tutan tüm erkekler gönüllü olarak askere yazılır. Geride sadece yaşlılar, bedensel engelliler, çocuklar ve Deli Battal isimli bir meczup kalır.

Deli Battal, herkesin kızdırdığı bir delidir, kendisini kızdıran kişileri yakalayınca paçasından tutarak havaya kaldırır, yere çarpar ve herkesi güldürür…

Acıkınca bir eve giderek yağlı katmer ve üzüm hoşafı isteyerek karnını doyurur.

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı zaten yoksul olan milletimizi daha da yoksullaştırır.

Emirdağlı kadınlar, yün eğirir ve yünden çorap yaparak Kuvayı Milliye’ye gönderir.

Bir gün Deli Battal, bir eve giderek bir kalıp sabun ister, sabunu alınca evin karşısındaki çeşmede ayağından çıkardığı topuğu yırtık çorabını ve öküz derisinden yapılmış çarığını köpürterek iyice yıkar, çorap ve çarığını eline alarak yalın ayak doğru Askerlik Şubesine gider.

Yolda bir ayağı dizinden aşağı kesilmiş bir Balkan Savaşı gazisi, “Deli Battal, senin yalın ayakla gezmen bizim şerefimize dokunur, yanıma gel de sana bir çift çarık vereyim” der ama Deli Battal cevap bile vermeden yoluna devam eder…

Askerlik Şubesinde kapalı bir kapıyı çalarak içeri girer. O esnada Şube Reisi, Kaymakam, Jandarma Komutanı ve Kuvayı Milliye reisi gizli bir toplantı yapmaktadır, Deli Battal, esas duruşa geçerek tekmil verir:

“Kuvayı Milliye karargahına Deli Battal’dan selam olsun, Kuvvacılar var olsun, Deli Battal hepinize kurban olsun... Duydum ki Mustafa Kemal’in askeri yalın ayakmış, çarığı da delikmiş, askerlere yardım için herkes bir şeyler yapıyor. Allah şahidimdir ki benim malım mülküm yok. Size çoraplarımı getirdim, şimdi yıkadım, vallahi temizdir, çorabımın topuğu azıcık deliktir ama çarığım sapa sağlamdır.”

Deli Battal, çorap ve çarığını teslim ederken ağlamaktadır, gözyaşlarına hakim olamaz ve konuşmasına devam eder:

 “Askere alın desem, beni yazmayacağınızı biliyorum, Deli Battal’dan Mustafa Kemal Paşa’ya selam olsun, gazanız mübarek olsun. Haydi bana eyvallah.”

Deli Battal, odadan asker selamı vererek çıkar ve yalın ayak sokaklarda dolaşmaya başlar.

Yunanlılar Emirdağ’ı işgal edince Yunan kuvvetlerini takip ederek öğrendiklerini ve gördüklerini gizlice milli kuvvetlere bildirerek istihbarat elemanı olarak faaliyet gösterir.

Türk Ordusu Eylül 1922’de Emirdağ’a girdiğinde Yunanlıların gizli silah depolarını komutanlara bildirir…

Yunanlılar kaçarken Deli Battal’ı yakalarlar ve kurşuna dizilerek şehit ederler...

Deli Battal’ın Emirdağ’da dikilen heykelinde bir elinde çorabı, diğer elinde ise çarığı vardır…

*****

TEBESSÜM

Sallama

Bir dost meclisinde Mehmet Akif gayet hararetli bir şeyler anlatmaktadır. Sonradan görme zenginin biri gelir, selam verir; ancak herkes Akif’i dinlediğinden kimse selamı duymaz.

Adam Akif’e sataşmak için söylenir:

-  Üstat yine ne sallıyorsun?

Akif istifini bozmadan cevap verir:

- Senin ne kadar iyi bir insan olduğunu…

*****

GÜNÜN SÖZÜ

İki çeşit insan vardır; zaman geçtikçe hatalarıyla yüzleşen, zaman geçtikçe hataları ile yüzsüzleşen.

Mehmet Akif Ersoy