Göz açıp kapayıncaya kadar yaz mevsiminin son dilimine ulaştık. Bin nazla gelen yaz mevsimi, acele hayatımızdan çıkma çabası içerisinde. Henüz tatil yapma olanağı bulamayanlardanım. İmkan bulanlar, kendilerini serin maviliklere atıyorlar. Yılın yorgunluğundan arınmaya çalışıyorlar. Henüz bu imkanı bulamayanlar da maviliklere özlem duyuyor, şiirler aracılığıyla duygularını dile getiriyorlar.
Bu sütunda 27 Temmuz günü aracağım İbrahim Zeki Burdurlu’nun “Yavaş yavaş” adlı şiirinde de maviliklere özlemden söz ediliyor:
Fısıldıyorum yıldızlara
Alsınlar gönlümü yer yüzünden
Yeniden dokusunlar
Öz versinler yeniden
Doğanın sonsuz maviliğinden.
Fısıldıyorum ışıklara
Kaçırsınlar gözlerimi senden
Uzak renk şölenlerinde
Değiştirsinler bebeklerini
Gözbebeği diye versinler seni.
Fısıldıyorum Samanyolu’na
Sana göre olsun bir yuva, uçta
Işık türküleriyle taşan
Ne çıkar ben olayım
Uzun mavilikler boyu yorulan.
Fısıldıyorum Ege’ye her sabah
Uzaklaşmasın pencereden
Çalsın mutluluk için en renkli besteyi
Hani fırtınalı bir gece takvimden
Silivermişti ya geceyi.
Fısıldıyorum meleklere
Bir esrik çağımızda geliversinler
Seni ben etsinler, beni sen.
Biliyorum tümce eremeyeceğiz,
Kurtulmadıkça yeryüzü zincirlerinden.
Kendine has bir anlatımı ve şekil güzelliği olan Muvaffak Sami Onat, Çalışma Bakanlığı’nda Genel Müdürlük ve Danıştay üyeliği yapmış bürokrat şairlerimizden biriydi. Onat’ın şiirlerinden biri “Mavi Senfoni” adını taşıyor:
Renk alır bulut maviden,
Renk verir göğe mavi.
Mavi gecelerde yaşanır “Sefil Cümbüşler”
Müsavi.
Nasıl eğri yağarsa yağmur.
Öylesine mavi düşer yaprak denize.
Mavimsi sabırlar uzunluğunda beklenir:
Mûcize.
Bütün musukiler mavidir.
Taş sesi, toprak sesi, su sesi.
Ah! o dudaklar bile bazen,
Öpülesi.
Aşk da mavidir şiir de,
Göz mavi bakar severken.
Mavi damarlar örttükçe güzeldir sade,
Ten.
Selviler mavidir geceler boyu,
Gündüzler kadar.
Mavidir, akşamlar sessizliğinde bütün;
Dualar.
Hayal dünyasının tül ardındaki görüntülerini artistik bir anlatım ustalığı ile dile getiren şairlerden biri de Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. Şimdi Tanpınar’ın o güzelim şiirinden bir dörtlük aktarayım:
Mavi, maviydi gökyüzü
Bulutlar beyaz, beyazdı
Boşluğu ve üzüntüsü
İçinde ne garip yazdı...
Bu güzel şiirlerden sonra sözü ülkemizin bir mavi köşesine getirmek istiyorum. Tertemiz suyu, doğal plajları, güzel konuksever insanları, ucuz tatil imkanlarıyla bu cennet köşemizi, deniz kenarında bir sahil beldesi sanmayınız. Denizden 1240 metre yükseklikte, Elazığ sınırları içerisindeki Hazar gölünden söz ediyorum.
Hazar gölünü, Uluslararası Hazar Şiir Akşamları nedeniyle tanıdım. Birkaç yıldan beri gitme imkanım olmadı. Giden şair arkadaşlarımın anlattığına göre, aynı güzelliği taşıyormuş.
Bir akşam, Hazar gölünün mavi renginin önce laciverde sonra karaya çaldığı sırada doğan dolunayın altında şöyle yazmışım:
Bağlanamaz ne zamana ne mekana. Bir duygudur bu;
Bir sevgilidir,
Bir kardeş, bir bacı, abla, baba,ana!
Örneğin,
Parmakların saçlarında gezinir bir sokak çocuğunun,
Çocukların gelir usuna.
Kopuşunu duyarsın bir şeylerin
İçten içe, sızım sızım sızlar yüreğin.
Bastırmak istersin kanayan yarana.
Sarıp sarmalamak onu.
Bir duygudur bu. Duygu, güzel duygu.
Sen bilir misin Hazarbaba dağını?
Doruğundan doğar bir dolunay!
Aksi vurur Hazar gölüne.
Gölgelenir yıldızlar.
Bir tatlı titreyiş, sihirli hışırtı, kıpır kıpır
Işıkla suyun oynaşması.
Yansıması sanırsın çayda çıraların,
Harput’tan aşağı:
“Hop hop nanay nanay, nanay güzelim nanay…”
Ezginin mi kanatlarında yükselmekte ay!
Ezgiler mi senin benliğinde yaşamakta?
Bilinmez. Bilinen bir şey var;
Sürmeli gözleri anımsatır Elazığ geceleri,
Gözbebekleri ışıl ışıl, ama sır vermez oldum olası.
Uzakta;
Ağustos böcekleri kurbağalarla söyleşir.
Bir rüzgâr,
Kadife gibi okşar şakaklarını belli belirsiz,
Gül kokusu sarar dört bir yanı
Gonca dudakları mı, gül yanakları mı çağrıştırır kim bilir?
Birileri ile yaşamak arzusu ile yanarsın bu anı.
Ortak etmek birilerini durasıca zamana.
Melankoli diyorlar buna. Oysa;
Bir duygudur bu. Duygu, güzel duygu.