Belki bıktınız ama, biz depremle ilgili yazılarımızı ve yapılan uyarıları sizlerle paylaşmaktan bıkmayacağız. Çünkü, deprem kuşağında yaşıyoruz ve depremleri de ciddiye alıyoruz.

Eninde sonunda Marmara'da 7 üzeri bir deprem yaşanacak. Bu depremin çok yıkıcı ve can alıcı olacağı söyleniyor. Deprem uzmanlarının yanı sıra, konu hakkında bilgi sahibi bazı kesimlerden de uyarı üzerine uyarı geliyor.

Endişeyle beklenen Marmara depreminde 1 milyon kişinin evsiz kalacağını söyleyen inşaat mühendisi Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan, beklenen Marmara depreminin en büyük hasarı İstanbul'a vereceğini, kentte 600-650 bin binanın zarar göreceğini ve 3-4 milyon insanın da depremden etkileneceğini söyledi ve açıklamalarında şu konulara dikkat çekti:

"Marmara depremiyle ilgili çok iç açıcı konuşamayacağım. Çünkü Marmara depremine hazır değiliz. Gerçekleşeceği ön görülen depremlerin 7.5 büyüklüğünde olacağını düşünüyorum. Marmara'da gerçekleşecek bir deprem İstanbul'da nasıl bir tahribat yapacağını düşünmek bile istemiyorum. Elimdeki verilere göre beklenen Marmara depremi sonrası 600-650 bin binanın zarar göreceğini, 1 milyon insanın evsiz kalacağı ve 3-4 milyon insanın da depremden etkileneceğini istatiksel olarak söyleyebiliriz. Bu veriler vahim verilerdir. Hızla deprem için tedbirler almamız lazım. İzmir'de yollar çok genişti ve arama kurtarma ekipleri 20 bina için yetişebildi. Ancak düşünün İstanbul´da 70 bin bina yıkılacak ve yollar çok dar. Kurumlardan şunu rica ediyorum. Evet ön plan hazırlamak önemli ama eylem planı da hazırlayın. Sadece kağıtta kalan planlar hazırlamayın. Bizler artık ağlamak istemiyoruz. Vatandaşlar benim evim sağlam demesin. Evinde gözle görülen bir sorun olmayabilir ancak bu evinizin depreme dayanıklı olduğunu anlamına gelmez. Hele ki 2000 yılı öncesi yapı stoklarında oturan vatandaşlarımızın evlerini bir uzman kişiye kontrol ettirmeleri gerekir. Dünya haritasında Türkiye´ye baktığımızda dünyanın oluşturduğu levhalar içerisinde en kırmızı nokta Türkiye olduğunu belirten Prof. Dr. Altan, "Bingöl civarlarında deprem bekliyoruz. Yine İzmir´de bulunan fay hatlarında deprem sonrası bir enerji birikimi oldu mu bilmiyoruz. İzmir'de gerçekleşen deprem bizler için beklenen bir depremi değildi. Beklediğimiz bir deprem olsaydı artık İzmir diye bir kentimiz kalmayacaktı. Depremler aslında olması gereken doğa olaylarıdır. Dünyanın her yerinde büyük depremler oluyor. Tabii dünyanın diğer yerlerinde olan depremler okyanuslarda olduğu için bizim kadar etkilenmiyor. Dünya haritasında Türkiye´ye baktığımızda dünyanın oluşturduğu levhalar içerisinde en kırmızı nokta Türkiye'dir"

Deprem tecrübesini acı bir şekilde yaşamış Avcılar'ın Belediye Başkanı Turan Hançerli, 20 yıldır bir şeyler yapılmadığını belirterek, 10 binanın yenilenmesi gerektiğini anımsatıp şu tespitleri yaptı:

"20 yılda depreme güvenli bir şehir inşa edilebilirdi. Ancak bugünden itibaren artık yapacağımız şeylerin hızını ve niteliğini konuşmamız lazım. Her çaba çok kıymetli ama çaba ve çalışmanın ihityaçla paralel olması lazım. İhtiyaç ne sorusu? mutlaka sorulmalı. Biz Avcılar'da yaklaşık 10 bin binanın yenilenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Artık, geçmişi unutalım ve yarına bakalım, önümüze bakalım, neler yapabiliriz acilen bunları konuşalım. Avcılarlılar yapılarını yenilemek için bir çaba içerisinde ve biz de belediye olarak buna yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bunlardan birisi de imar planı değişikliği. Yeni bir imar planı yapmak için çaba sarf ediyoruz ve onun dışında hızla gerçekleşecek plan notları ile bu yenilenme sürecini hızlandırmaya çalışıyoruz fakat Büyükşehir Belediye Meclisi'mizden henüz bu karar geçmedi. Şubat ayında inşallah geçecek ve nisan ayında Avcılar'da ciddi bir yenilenme başlayacak."

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Esin Köymen, 1999 depreminden sonra kentlerin depreme hazır hale getirilmesi için birtakım yeni vergiler konulduğunu, hatta bedelli askerlik düzenlemesi yapıldığını söyleyip şu görüşleri dile getirdi:

*Bilim insanları ortalama 10 yılda tüm hazırlıkların tamamlanabileceğini söylemişlerdi. Kentin içindeki bütün boş alanları yapılaşmaya açılması; böyle bir niyetin olmadığının göstergesi.

*Yeni nüfusları çekecek bir sürü uygulama yapıldı. Park alanları, yeşil alanlar, deprem sonrası toplanma alanları ve askeri alanların da yapılaşmaya açılmasıyla kentin içinde boşluk bırakılmadı.

*Kentleşme politikalarına sağlıklı bakış açısı geliştirmek gerekiyor. Bu düzenlemelerin hiçbiri yapılmadı ve vatandaş kendi kaderine terk edildi.

*İnsanların gittikçe yoksullaştığı bir ortamda bireylerin kendi olanakları ile çözüm üretmesi de mümkün değil. Devletin ve yerel yönetimlerin bu işin bir parçası olması gerekirken insanlar kaderlerine terk edilmiş oldu.