İslami kaynaklarda mahşer, anne babanın evladına, evladın anne babasına yardım edemediği, herkesin en sevdiği dostundan bile kaçtığı yer olarak anlatılır…

Yaşadığımız günlere bakılınca mahşeri andırıyor dersek, fazla abartı olmaz sanırım…

Kimse komşusunun kapısını çalmıyor…

Gidip gelmek, misafirlik rafa kalktı…

Yaşlılar unutuldu, bazıları anne babasını bile aramaz oldu…

Buluşalım iki laf ederiz, bir çay kahve içeriz bile denilemiyor…

Kafeler, lokantalar kapalı… Bu sebeple romantik bir akşam yemeği de hayal oldu…

Bir arkadaşınıza kahve ikram edemeyeceğiniz için kırk yıllık hatır da kalmadı…

Özü şu ki…

Paran var, harcayamıyorsun…

İşin var gidemiyorsun, dükkânın var açamıyorsun…

Dostun var gidemiyor, göremiyorsun…

Evleneceksin, düğün yapamıyorsun… Nikahlar bile garip… İki şahit yeter deniliyor…

Evinden dışarı adım atamıyorsun…

Sokaklar senin değil, güneşe bile hasretsin...

Yağmurda bile ıslanamıyorsun…

Camiler kapalı… Cuma namazı kılınamıyor. Evinde bile cemaat yapamıyorsun…

Hatta Allah’ın evi Kâbe bile kapalı… Mahzun duruyor…

Görülmeyen, dokunulamayan bir korona virüsü her şeyi elimizden aldı…

Paranın, malvarlığının, servetin, şöhretin hiçbir önemi olmadığını gözümüze soktu…

Deprem olduğunda sokağa çıktık, virüs geldi zorunlu olarak eve kapandık…

Hiçbir şey elimizde değil, her an her şey değişebiliyor…

Aldığımız nefesi bile kontrol edemeyecek kadar aciz haldeyiz…

Buna rağmen hâlâ ayrımcılığı körükleyenler var…

Senin partin, benim partim diyerek siyasi çıkar peşinde koşanlar var…

Hiçbir şey elimizde değil, ama hâlâ üç kuruşluk ucuz hesaplar peşindeyiz…

Ona buna çamur atıp, başkasını suçlamanın hiç gereği yok…

Hepimiz insan olalım, insan gibi davranalım, insan gibi yaşayalım…

Biz düzelirsek, diğer insanlar da düzelir, toplum da düzelir…

Önce aynayı kendimize tutalım…

Korona hepimize hayat dersi olsun…

*****

Mahkeme adalet dağıtır

Kanada’da ihtiyar bir adam, ekmek çalmaktan tutuklanıp mahkemeye sevk edilir.

Yaşlı adam, suçunu kabul edip itiraf eder.

Ve yaptığı hatayı şöyle açıklar:

“Çok acıkmıştım, neredeyse açlıktan ölecektim.”

Yaşlı adamın sözlerini dinleyen hakîm, şöyle hüküm verir:

“Sen hırsızlık yaptığını biliyorsun. Bu sebeple seni on dolar ceza ödemeye mahkûm ediyorum. Ama bu parayı ödeyemeyeceğini bildiğim için senin yerine ben ödeyeceğim.”

Duruşma salonunda herkes şaşkındır… Hakîm cebinden on dolar çıkarır ve ihtiyar adamın cezası olarak hazineye yatırılmasını ister.

Ardından ayağa kalkar ve salondakilere hitap eder: “Hepiniz suçlusunuz ve her biriniz on dolar ceza ödemelisiniz. Zira sizler öyle bir şehirde yaşıyorsunuz ki, ihtiyar bir adam açlıktan hırsızlık yapmak zorunda kalıyor.”

Duruşma salonunda 480 dolar toplanır ve toplanan parayı hakîm ihtiyar adama verir.

Ve sözlerine devam eder:

“Eğer medeni insanların yaşadığı bir şehirde fakir varsa bilin ki, o şehrin yöneticileri halkın malını çalıyor demektir.”

*****

TEBESSÜM

Padişahım çok yaşa!

Ailesiyle Muhteşem Yüzyıl dizisini seyreden minik çocuk annesine dönerek; “Anne ben de padişah olmak istiyorum” dedi ve ekledi:

“Yedi cariyem olacak. Biri bana yemek yapacak. Biri elbiselerimi yıkayacak. Biri evi temizleyecek. Biri bana şarkı söyleyecek. Biri beni yıkayacak. Biri benimle sohbet edecek, eğlendirecek. Biri de arabamı yıkayacak.”

Annesi sorar: “Peki yanında yatacak kimse istemiyor musun oğlum?”

Çocuk: “Hayır, benim yanımda sen yatacaksın, çünkü seni çok seviyorum anneciğim.”

Annesinin gözleri yaşararak sorar: “Peki cariyelerin nerede yatacak oğlum?”

Çocuk: “Onlar babamla yatsınlar.”

Babanın gözleri yaşararak bağırır: “Padişahım çok yaşaaaa!”

*****

GÜNÜN SÖZÜ

İyi dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur.

Mevlana