Küstah gibi görünüyor. Aslında sadece gözü kara. Karşımdaki bu 17 yaşındaki genç kadının her zerresi tutkudan ve cesaretten oluşmuş gibi. Aleyna Tilki karşımda sıfır makyaj, fönsüz saçlar, sıradan bir tişört ve siyah bir taytla… Doğallığı pırıl pırıl parlıyor! Evet, boyundan büyük laflar ediyor. Ama benim hoşuma gidiyor. Daha çok konuşsun, daha da abartsın istiyorum. Çünkü ettiği laflara inanıyor, inandığı için de gerçek oluyor! Her yerde “Dünya starı olacağım” diyor ya, kalıbımı basarım olacak. Yeter ki kulağını “Yine mi bu kız!” diyenlere kapasın, yoluna baksın. Zaten onun derdi sadece kendisi.İşte Aleyna!

Tek bir şarkıyla Türkiye seni tanıdı. Şimdi ikinci parçanı yaptın ve dünyanın da ilgisini çektin. Nedenini anlamak istiyorum. Ne var sende? 

Bende olanı söylediğimde burnu büyüklük sanılıyor.

Onları takma. Birçoğu senin kadar tanınmak için hayatı boyunca uğraşıyor. Senin farklı bir özelliğin olmalı. Gözünden, kaşından, sesinden daha büyük bir şey…

Sanırım doğuştan gelen, bana ait bir özellik bu. Hep fark edilen bir çocuk oldum. Diyelim ki bir otele gidiyorum. O oteldeki en güzel kız değilim belki ama en güzeli benmişim gibi olur. Bir ortama girdiğimde herkes beni konuşur. 

Üçüncü bir göz olarak kendini izlediğinde… 

Başkası olarak Aleyna’yı görseydim… Onu çok beğenirdim ama gıcık da kapardım. Parça parça değil, bütün olarak çok kıskanırdım. Benim özelliğim, bulunduğum yerde rengimi göstermek belki de. Ve rengim kırmızı. En keskin renk olduğum için çabuk fark ediliyorum.

Ruhunun rengi mi? Auran mı yani?

Evet. Herkesin bir rengi vardır. Ben kırmızı olduğumu görebiliyorum. 

Kırmızı olmak nasıl bir şey?

Sevabı da günahı da sonuna kadar yaşayabilmek gibi bir şey. Her şeyi en hızlı şekilde yapmak, hayatı çok büyük bir tutkuyla yaşamak… Kırmızı bana varlığı ve var olduğumu hissettiriyor. Beni hiçlikten çekip alıyor, hayata bağlıyor. Hiçlikle olan bağlarımdan koparıp kendine çekiyor. Karanlıklarımı kırmızılaştırarak beni dünyaya inandırıyor. 

17 yaşında nasıl böyle konuşabilirsin? Neden bu kadar çabuk büyüdün?

Ben hep büyüktüm. Böyle doğdum. Ruhum eski biraz.

Reenkarnasyona inanıyor musun?

Evet, dünyaya birçok kez geldim. Yaşlı bir ruh olarak doğdum.

Bu hayatındaki görevini ne olarak görüyorsun?

İnsanların ruhuna kırmızı bulaştırmak. İnsana insanı, vicdanı, gerçekten nefes almayı, ağacın verdiği oksijeni içine çekmenin ne kadar anlamlı olduğunu hissettirmek, sevgiyi sevebilen varlıklar olduğumuzu hatırlatmak istiyorum. Kırmızıyla hayata bağlamak ama bir taraftan da aslında kocaman bir hiçlik olduğumuzu hatırlatmayı düşünüyorum. Böyle bir hedefim var. Nasıl tamamen hiç olabilirsin, yok olabilirsin… Bunu göstermeyi çok istiyorum. 

En baskın duygun tutku belli ki. Hırsla tutkuyu ayırt eder misin?

Tutkuyla yaptığın işin içine sevgi, istek ve azmi koyarsın ve sonuna kadar gidersin. Hırs, ‘ne olursa olsun’cu bir duygu. Kötü yollara başvurmanın, vicdansızlığın kapısını açıyor. Tutkunun içinde kötülük yoktur.

Doğduğun güne, 28 Mart 2000’e gidelim. Nasıl bir hayata doğdun?

Annem beni doğurduğunda 21 yaşındaymış. 18 yaşındayken Marmaris'te plajda tanışmışlar babamla. Tatil aşkı… Hemen evlenmişler. Üniversite son sınıfta bana hamile kalmış. Annem anaokulu öğretmeni. Babam askeriyede sivil çalışıyor. Orta halli bir aile. Konya'da, kocaman bir evde doğdum.

Konyalı mısınız?

Baba tarafım Rusya’dan göçmüş, görseniz sapsarıdır babam, 1.90 boyunda. Annemler Arap kökenli. Öyle bir sentez olmuşum. Üç yaşına kadar Konya’da yaşamışım ama ilk hatıram İzmir’de.

Hatırladığın ilk anı ne?

Bir hayal kırıklığı… Dört yaşındaydım. Anaokulundaki öğretmenime, “Bütün insanların acısı var” demiştim. Hayata dair hatırladığım ilk şey böyle bir cümle.

Bu duyguyu kavramışsın o zaman…

Tabii… Oyuncaklarımla, eşyalarımla, ailemle bağlarım çok kuvvetli olduğu için kaybetme duygusu hep hayatımdaydı. O his bile acı veriyor insana. 

Nasıl bir çocukluk geçirdin?

İzmir’de geçen çok özgür bir çocukluk... Ailem bana güvendiği için serbest yetiştim. Her zaman değerlerimi ve kim olduğumu biliyordum. O yüzden ne kadar özgür olursam olayım hep kendi iç sınırlarım oldu. Belki de o yüzden çok serbesttim.

Kardeşin?

Bir kız kardeşim var, 12 yaşına girecek. Benden altta kalacağını zannetmiyorum. Oyunculuk yeteneği çok üst seviyede.

En iyi arkadaşın kim?

Çok arkadaşım var ama çok sevenim yoktur benim. Çünkü kolay kolay kimseyi dünyama almıyorum. Soğuk bir yapım var. En büyük amacım kendime yetebilmek olduğu için bünyeme çok insan almıyorum. Ama aldığım zaman ne kadar samimi ve mütevazı bir hayat yaşadığımı herkes görüyor.

Nasıl eğleniyorsun?

Biriyle eğlenmem için çok yakın olmam gerekmiyor. Benim en büyük eğlencem günlük arkadaşlar edinmek.

Nasıl yani?

Mesela yalnız başıma kafeye giderim beş arkadaşla dönerim. Tek başıma alışverişe çıkıp dört beş kişiyle alışverişe devam etmeyi seviyorum. Öyle yaşamayı seviyorum. 

Kızlarla mı daha iyi anlaşıyorsun erkeklerle mi?

Erkeklerle. Erkekler beni daha çok seviyor, daha çok değer veriyorlar. Hemcinsleri olmadığım için kompleks yapmıyorlar. 30 yaş üstü insanlarla daha rahat anlaşabiliyorum.

Sevgilin var mı?

Yok. Sevgili kavramına karşı olduğum için yok.

O da ne demek?

Bir insan bir insanla sevgili olmamalı diye düşünüyorum. İsim konulmamalı. Çünkü ismi olursa sorumluluklar artıyor, ayrılık diye bir gerçek oluyor. O yüzden karşıyım. Bir isim olursa biter ama bir isim olmazsa bitmez, devam edebilir.

Emrah Karaduman'la sizin durumunuz nedir?

İşte biz ismi belirlenemeyen bir şeyiz. Aramızda özel bir bağ var. Aşk gibi değil. Aşka benzer ama kadın erkek ilişkisi gibi değil, cinsiyetsiz bir ilişki. Medyanın bu özel ilişkimizi böyle indirgemesi bizi çok üzüyor. 

Hem ilişkinizle ilgili hem de seninle ilgili birçok kötü haber yapıldı. Çok etkilendin mi?

Çok etkilenmedim. O haberleri okumadığım sürece zaten yok oluyorlar. Çoğunu hiç okumadım, içselleştirmedim. Benden çok uzak… “Onlar konuşsun” dedim, umursamadım.

Hiç depresyona girdin mi?

Kötü olaylar yaşadığımda tabii ki herkes gibi ağlayıp üzülüyorum. Ama hiç odama kapanıp iki hafta çıkmayayım gibi bir durumum olmadı. “Atlattım” bile denemez. Geldiği gibi gitti, güle güle dedim.

Nazardan, kıskançlıktan korkar mısın?

Korkarım. Çok nazar değer bana. Karşımdaki insanın negatif enerjisini hemen hissederim. Ya ayağım burkulur, ya kulağım çınlar, ya da vücudum bir şekilde kendini koru diye reaksiyon verir. Sokağa çıkmadan önce kendime görünmez bir koruma kalkanı oluşturuyorum. Tüm kötü enerjiler ona çarpıp geri dönüyor. Dua da ediyorum.

Sahneye çıkarken çok geriliyor musun?

Aşırı sinirli ve asabi oluyorum. Sahneden 10 dakika önce kimse benimle konuşmaz. Kırıcı olabiliyorum. 

Zaten biraz ters görünüyorsun...

Yoo aslında çok sakin biriyim. İnsanları kolay kolay önemsemem. Önemsediğim insanlar az olduğu için az sinirleniyorum. Önemsemediğim bir şeye sinirlenemiyorum. 

Sokakta insanlar seni tanıyınca rahatsız olmuyor musun?

Bazen. Moralimin bozuk olduğu zamanlar oluyor, gülmek zorunda kalıyorum. Ama zorunluyuz bunu yapmaya. Çünkü bizi dinleyenler, bizi ünlü yapanlar onlar. Bizim meslekte sorumluluk 24 saat. Kafam göre gideyim kahve içeyim, tatile gideyim diyemiyorum ama bu da seçimimin bedeli. Bundan dolayı pişman veya rahatsız değilim. Zaten alışkınım.

Ünlü olmaya nasıl karar verdin?

İki yaşımdan beri tanınan biri olacağımı biliyordum. Hep kararlıydım, üç yaşında annem sesimi keşfetti. Sekiz yaşında inancım tamamen yerine geldi. Yerel bir kanalda şarkı söylemiştim ve herkes ayakta alkışlamıştı. O zamanlar dünyam küçüktü ve büyük insanların ayağa kalkıp beni alkışlaması büyük bir şeydi. O gün inanmıştım. 

O gün söylediğin şarkıyı hatırlıyor musun?

Türk Sanat Müziği söylemiştim, alakasız. O günden sonra daha büyük bir televizyon programına çıkmak için savaştım yıllarca. Biliyordum ki herkesin izlediği bir kanalda sahneye çıkarsam tüm prodüktörler ve yapım şirketleri benimle çalışmak isteyecekti. Öyle de oldu…

Ama bu kadar hızlı olmasını sen de beklemiyordun herhalde…

Bekliyordum. Emrah Karaduman bana ‘Cevapsız Çınlama'yı ilk dinlettiğinde pop müzik yapmaya karşıydım. Rock yapmak istiyordum. Ama öyle bir şey hissettim ki, “Tamam, pop yapacağım dedim” ve öyle devam etti. Artık popüler olduğum için başka tarzlar denemeye müsaitim. Asıl istediğim bir türkü albümü. Yeni nesle türküleri sevdirmek adına... İlk defa ben yapacağım eğer fikrimi çalmazlarsa, öyle bir planım var.

En sevdiğin türkü ne?

‘Gesi Bağları’nı Selda Bağcan’dan dinlemeyi seviyorum.

Türkiye’nin Eurovision’a tekrar katılması söz konusu… Bence iyi bir aday olursun. İster miydin?

Ülkemi temsil etmekten gurur duyarım ama şu ara böyle bir düşüncem yok. Belki hazır hissettiğimde…

Diyarbakır'da sahne aldığın mekâna patlayıcı atıldı… Yine gider misin?

Valla hiçbir sıkıntı hissetmeden gözüm kapalı her yere gidebilirim. Biz zaten sahne insanıyız, sahnede her an her şey olabilir. Yüzde yüz güvenlikli bir yer değil. 

Türkiye sana yetecek mi?

Türkiye bana her anlamda yeter ama sanatsal olarak evrensel olmak istiyorum. Dünya starı olmayı hedefliyorum. Olabileceğime inanıyorum. Batı, Doğu'yu bilmiyor. Shakira, Madonna, Katy Perry Doğu ezgileriyle şarkılar çıkardı. Etnik şeyler duydukları zaman hemen piyasaya sürüyorlar ve patlıyor. Ben Türk’üm, Doğu'yu en iyi ben biliyorum, türküleri de biliyorum, arabeski de… E, Batı’yı da biliyorum. Yurtdışında bu sentezi çok iyi kullanabilirim, benim farkım bu olur. 

Alametifarikan doğallığın da olabilir. Tabii böyle sıfır makyaj, fönsüz, sade kalmayı başarabilirsen… 

Evet… Ben hep doğallığımla, özümle olacağım. 

Ne kadar para kazanıyorsun?

Kendime yetebilecek, bir sonraki sahne kıyafetimi alabilecek kadar. Çok büyük paralar kazanmıyorum. Biriktiriyorum. Kendi ihtiyaçlarımı kendim karşılamak istiyorum, bu kendimi güçlü hissettiriyor. 

18 yaşına basınca yapmak istediğin ilk şey ne?

İyi para kazanmak! Hatta bayağı bir fazla. Boş günüm olmaz gibi geliyor. Daha çok küçüksün ama hayattan aldığın en büyük ders ne? Hayat bana ders veremedi. Ben ona gününü gösterdim ve göstermeye devam edeceğim.

Şimdi yaşadığın hayatı, şöhretini, bu başarılı olma duygusunu kaybedersen ne olacak?

Ben şöhretle sınırlı değilim ki… Onu benden çıkarsan da geriye ben kalıyorum, yok olmuş olmuyorum. Yaptığım tek şey müzik değil. Şöhret bir gün kaybolursa ben de başka bir şey yaparım, çok önemli değil. Psikoloji okuyacağım. Psikolog olurum, evlenip çocuk yaparım.

Çocuk istiyor musun?
Erkek bebeğim olmasını çok isterim. Kız olursa istemem. Büyük insanlara karşı değil ama bebeklere, hayvanlara ve doğaya karşı anaç bir yapım var. 

Hayatında en üzüldüğün olay neydi? 

İki yıl önce Caddebostan'da, okulumun caddesindeki bütün çiçekleri koparmışlardı. Feryat figan çiçeklere sarılarak ağladım. “Sizi çok iyi anlıyorum, şu an hâlâ hayattasınız, acı çekiyorsunuz. Size enerji veriyorum, beni duyun” diyerek deli gibi ağladım.

En mutlu olduğun olay?

Kardeşimin sabah yatağıma kahvaltı getirmesi. Arada bir yapıyor, beni hayatta en mutlu eden şey o.

(Işıl CİNMEN POSTA)