Bayan bir öğretmen, öğrencilerini de arkasına alarak resim çekiyor ve kendi ifadesi ile "mutluluk verici" olayı sosyal medyada paylaşıyor. Genç öğretmenin paylaştığı olay ve daha da önemlisi öğretmenin olaya bakışı, okullarımızın içinde bulunduğu vahim durumu gözler önüne seriyor.

Öğretmenin paylaştığı olay, (Yazım hatalarına dokunmadan, araya koyduğu emojileri, yani şekil ifadelerini kaldırarak) kendi ifadesiyle şöyle; "Bugün bahçede nöbetçiyken meyve suyunu içip yere atan bir öğrenciyi uyardım tabi öğrenci pek umursamadı üstüne de bir de el kol hareketi yaptı benim sınıf öğrencilerimden bir tanesi durur mu öğretmenlerine yapılan muameleye sinir ol git sınıfın erkeklerini topla kimse bizim öğretmenimize bunu yapamaz diye öğrenciyi bulup hesap sor sonra da hepsi yanıma geldi biz seni yalnız bırakmak istemiyoruz sizi üzüyorlar diye çok duygulandım öğretmenlik nasıl güzel samimi bir meslek karşılıksız seven bir sürü koca kalpli minikler yaşadığım bir olayı anlatmak istedim paylaşırsanız sevinirim."

Neresinden tutarsanız garabet...

Okulda çevreyi kirletmemesi gerektiğini, özellikle okulun bahçesini temiz tutması gerektiğini bilmeyen bir öğrenci...
Öğretmenine saygı duymayan, öğretmenden öteye insana, hatta kendine bile saygısı olmayan yine aynı öğrenci...
Öğretmenin ve okul idaresinin yapması gereken uyarıyı, maganda kültürü edasıyla yapmaya kalkan bir öğrenci grubu...
Olaya müdahale etmesi ve disiplini sağlaması gereken ancak ortada olmayan bir okul idaresi...
En önemlisi de bütün bu olumsuzluklara sevinen ve kendine mutluluk payı çıkaran bir öğretmen...
Türkçe'nin hiçbir kuralını umursamayan öğretmenin, yazım hatası dolu paylaşımı saymıyorum bile... 
Sokaktaki, güçlü olanın hakkını alabildiği maganda kültürü, okullara kadar girdi.
Bu olay aslında tek değil, buna benzer binlerce olay her gün okullarımızda yaşanıyor...
Biz çocuklarımıza hayatın en temel kuralı olan insana saygıyı öğretemedik...
Öğrencilerimiz bırakın insanı, kendi öğretmenine saygı duymuyor, değer vermiyor...
Basiretsiz ve ehil olmayan idareciler, okulda disiplini sağlamak şöyle dursun, can güvenliğini bile sağlayamıyor...
Daha birkaç gün önce, İstanbul'da dışarıdan gelen bir cani, okulun tuvaletinde erkek öğrenciyi taciz etmeye yeltenmedi mi? Bu tacizci nasıl serbest bırakılır diye veliler okulu basmadı mı?
Öğrencilerin can güvenliği yok...
Eğitimde bu kadar olumsuzluğun yaşandığı bir dönemde, hangi kitabı okutacağımıza karar veremedik. Hangi sınav sistemi geleceğini tartışıyoruz...
Okullarda eğitim bitti. Önce yok olan eğitimi canlandırmak gerekmiyor mu?

***

Eğitim mi not mu?
Çocuğunuz;
Varsın, bir çivi bile çakamasın ama dersleri iyi olsun.
Varsın, omuzlarda cenaze taşıyanlara bön bön baksın ama matematiği düzgün olsun.
Varsın, evin çalan telefonuna cevap veremesin ama notları yüksek olsun.
Varsın, eve gelen misafirlerinizle üç kelime konuşamasın ama fen lisesine gitmiş olsun.
Varsın, ağlayan bir çocuk görünce ona gülsün ama sınıfın birincisi olsun.
Varsın, kendisinin fazladan harçlığı olduğu halde; kantinden simit alamayan çocuklarla alay etsin ama öğretmenlerinin gözdesi olsun.
Varsın, başını okşayıp hatırını soran bir yetişkine dönüp; "Ya siz nasılsınız efendim..." diyemesin ama yabancı dili mükemmel olsun.
Varsın, oyun arkadaşları olmasın ama sınavlarda "on" çeksin.
Varsın; taziye nedir, bilmesin; başın sağ olsun ne demek, anlamasın; geçmiş olsun kime denir, niçin denir, haberi olmasın; uğurlar olsun, ne anlama gelir farkında olmasın ama karneleri süper olsun.
Varsın, tek dostu olmasın ama iyi gelir getiren bir mesleği olsun öyle mi?
Bu çocuğu bu hale nasıl mı getirdiniz?
Bandı üç ay geriye sararak, çocuğunuzla "nelerden ibaret" olan iletişiminizi dinlemek ister misiniz?
Oğlum, çıkar üstünü başını, doğru derslerinin başına...
Kızım, öğrenemedin gitti şu işi, hafta içi sokak mokak yasak...
Ne gezmesi, sen önce ödevlerini bitir.
Oyun mu, gelmeyeyim yanına...
Geçen dönemin berbat karnesini unuttuğumu sanma...
Birazdan tek tek bakacağım ödevlerine...
Yavrum, bıktım ama her akşam ders çalış demekten...
Şu odanın hali ne küçük bey...
Hayır efendim...
Siz de ana-baba olunca her akşam bol bol televizyon izlersiniz...
Haftaya veli toplantısı var biliyorsun değil mi küçük hanım...
Çocuklar, kesin şamatayı da elime sopa almayayım...
Çocuğunuzla bilmem ama bu tarzınızla kimseyle iletişim kuramazsınız.
Mesela, çocuğunuz hakkında şunları hiç merak ettiniz mi?
Elinin neye yatkın olduğunu,
Gönlünün neler arzuladığını,
Dilinin neye uyumlu olduğunu,
Gözlerinin zevkini,
Hangi oyunlardan hoşlandığını,
Neleri "merak" ettiğini,
Arkadaşları ile en çok hangi oyunları oynadıklarını,
Hangi oyunlarda başarılı olduğunu,
Futbolla ilgisini, basketle arasını, satrançla havasını...
Bisiklet sürmeyi öğrenip öğrenmediğini,
Resim dersiyle ilgisini,
Müzikle arasını, hiç mi sormadınız...
Öyleyse çocuğunuzla; ayağı yere basan bir iletişim kuramazsınız.
Her sözünüze tepkili olması,
Lafı ağzınıza tıkaması,
Bazen de sizi terslemesi,
Hayallerinizin suya düşmesi...
Hep bundandır...

Üstün Dökmen

 ***

TEBESSÜM

Kazan

Temel, okula kazan götürmüş. Öğretmen şaşkın halde sormuş:

- Oğlum bu kazanı niçin getirdin?

Temel gülerek: 

- Dersi kaynatmak için hocam.

****

GÜNÜN SÖZÜ

Bir insanı ahlâken eğitmeden sadece zihnen eğitmek topluma bir belâ kazandırmak demektir.

Theodore Roosevelt