Muhteşem bir bahar yaşıyoruz. Son günlerine ulaştık baharın. Ağaçlar çiçeklerini döktü, meyvelerini bağladı. Ama bahar yeni ve  bambaşka çiçeklerle yoluna devam ediyor. Şu günlerde katırtırnakları (yeri gelmişken katırtırnağı bir çiçeğe verilebilecek en kötü addır bence)  ve gelincikler açtı, buğdaylar başak vermeye başladı, elmalar bezelye kadar dallarında. Asıl bereket arılarda bu sene. İnsanlar oğul koymaya kovan yetiştiremiyor.

Dışarıda böyle muhteşem bir bahar varken ben bu sabah ''anlamaktan yorulur insan'' diyerek uyandım. Çünkü insan korkunç bir muamma. Durmadan  yanıltmaya devam ediyor bizleri ve durmadan haklı çıkarıyor olumsuz binlerce örnekle. Ummadığınız kişilerden ummadığınız cümleler duyuyorsunuz ve seviniyorsunuz. Örneğin bir iş için çok kısa süre oturup sohbet ettiğim biri şöyle demişti konuşmamızın bir yerinde; ''avcılığı bıraktım, kuş da olsan bir kere geliyorsun dünyaya'' gerçeğin kafanıza çekiç ve çivi ile kazındığı anlardan bir andı. Kuş da olsan bir kere geliyorsun dünyaya. 

Üzerinde saatlerce düşündüm. Çok anlamlı  sözcükleri ve cümleleri severim. Özellikle şiirde çok anlamlı sözcükler kullanılarak güzel örnekler yaratılabilir. Çok anlam içeren cümlelerse hayatın içindeki, karanlıkta kalmış ama orada olduğunu bildiğimiz gerçekleri fark etmemizi sağlar. Aslında ''hayat'' nitelendirdiğimiz süreç sensin sayın okur. Kuş da olsan bir kere geliyorsun dünyaya cümlesi; farkına var başka hayatın yok diyor. Kuş da olsan bir kere geliyorsun dünyaya cümlesi; çevrendeki canlıların da sadece bir hayatı var incitme diyor. Kuş da olsan bir kere geliyorsun dünyaya cümlesi; bu dünyada yaşan canlılar arasında insan olarak bunu sadece sen anlayabilirsin diyor. Kuş da olsan bir kere geliyorsun dünyaya cümlesi; canlılar içinde insan olarak sadece sen hayatı ve kendini anlamlandırmaya ve çözümlemeye çalışırsın ve bu senin ''insan'' olmandan dolayı çektiğin cezandır diyor.

Anlamaktan yorulur insan cümlesi ilk anda olumsuz bir cümle gibi dursa da söylediği kadarını anlarsanız aslında öyle olmadığını da görürsünüz. Çözümlemek anlamının dışında görmek anlamı da vardır bu cümlenin. Gördükçe içinde yaşadığınız doğayı, çiçekleri, ağaçları, pazara  satılmak için getirilen dağdan toplanmış otları, elinize dokunan sokak hayvanlarını daha da tatlanır  şu yavan ömrümüz.  Ama bağlacının kendinden önceki kurulan cümleyi kendinden sonra gelen cümleyle yok etmesi gibi bu cümlede kendinden önce ve sonra gelecek cümleyle anlam kazanıyor. Ve bu cümleyi ilk kurduğum haliyle de bırakalım şuraya;

       ''Bilenmekten yorulur ya bıçak

       öyle yoruldum anlamaktan''                  

Yazmak; içinizde olanı somutlaştırmanız demektir. Söylemeden olmaz. Söylediğiniz an farkına varırsınız. Fark etmek sizi değiştirir.   Aşığım demeden içinizde kopan fırtınaları anlamazsınız ve bu cümleyi kurmadan aşık olamazsınız. İlhan Berk söylüyor ya ''ressamlar mutludur, şairler mutsuz'' diye bence kesinlikle haklıdır

Yavan ömrüme katık bulmaya çalışıyorum bu günlerde. İçinde yaşadığım dünyaya bakarak yapıyorum bunu. Duyduğum, içime işleyen cümleleri tekrarlayarak da deniyorum. Dilimi ve dimağıma dokunan o tadı anlamaya ve anlatmaya çalışıyorum. Bu yazılarda bu çabanın ürünü aslında.

Bu gün cumartesi. Köylü pazarı diyorlar burada. Bu gün kuruluyor. Asıl pazarı Çarşamba günleri. Köylerden insanlar geliyor bu gün bu pazara bahçelerinden sebzeler, meyveler getiriyorlar. Süt satıyorlar pazarda. Peynir ve zeytin, kurutulmuş gıdalar, tarhana, erişte. Gezmeyi seviyorum pazar yerlerini. Görmeye çalışıyorum. Gördüklerimden anlamlar çıkarmayı deniyorum. Asıl anlamın insanda olduğunu biliyorum.

Unutmayın kuş da olsanız bir kere geliyorsunuz dünyaya.