Ayasofya’nın altındaki gizemli geçitleri, kanalları ve efsaneleri araştıran anlatan Göksel Gülensoy ve ekibi, 20 yıllık çalışmalarını belgeselleştirdi. Dan Brown’ın “Inferno-Cehennem” adlı kitabına da ilham olan “Ayasofya’nın derinliklerinde” isimli belgesel şimdi ise Amerika yolcusu. Belgesel ABD’nin en büyük müzelerinden LACMA ’da (Los Angeles Country Museum Art) özel gösterime davet edildi. 

Göksel Gülensoy’un yönetmenliğinde 1998 yılında çekimine başlanan ve büyük bir sabırla 20 yıldır çekimleri süren ‘Ayasofya’nın Derinliklerinde’ isimli belgeselin 52 dakikadan oluşan özel gösterimi 23 Eylül’de Amerika’da aralarında sanatçıların ve bilim insanlarının da bulunduğu bir kitlenin beğenisine sunulacak. Ayasofya’nın altında ve üstünde gerçekleştirilen araştırmalardan derlenen belgeselde, Ayasofya ile ilgili efsanelere de yer verildi. Çalışmalar sırasında 45 kişilik ekip, uzun soluklu bir araştırma gerçekleştirirken, Ayasofya’nın altındaki tünel ve sarnıçlar ile ayrıca denizde zorlu bir çekim süreci gerçekleştirildi. 

Belgesel ile ilgili uzun zamandır bir çalışma sürdürdüklerini belirten yönetmen Göksel Gülensoy, 1998 yılından beri bu belgeselin hikayesi başladı çünkü Ayasofya’nın altını şimdiye kadar ilk defa görüntüleyen Ayasofya’nın altına giren ilk ekibiz ve ne ile karşılaşacağımızı hiçbir zaman bilmedik bilmiyorduk da. Çünkü elimizde bir materyal yoktu hani 100 metre kuzeye gideceksin 200 metre doğuya gideceksin gibi böyle bir veri olmadığı için. Tamamen benim için de çok ilginç bir çalışma oldu. Tamamen spontane bir çalışmaydı çünkü Ayasofya’nın içerisinde bir kapak açılıyor ve içerisine giriyorsunuz. İçerisine girdikten sonra kuzeye güneye veya batıya doğru giden yollar keşfediyorsunuz ve bu yolların da hiçbir zaman hiçbir yerde Ayasofya’nın yıllıklarında da yok maalesef bu çalışmanın izleri. O yüzden şimdiye kadar sadece bir varsayımdı yani evet Ayasofya’nın altında tüneller var sarnıçlar var ama bu tüneller ve sarnıçlar nereye gidiyor ne oluyor nerelerden geçiyor gibi böyle bir veri olmadığı için tamamen bizim için spontane bir çalışma oldu ve yaşadıkça gördük, yaşadıkça bunları özümseyip yolumuza devam ettik. En önemlisi tünellerle yola başlayıp tünellerin içerisinde sarnıçlar dediğimiz su birikintilerine rastladık. O zaman da tabi su altı ekipmanlarıyla birlikte su altı dalgıçları devreye girdi. 20 kişilik bir ekip 30, 40, 50, 60 derken sonra tabi belgesel çekmek çok önemli bir şey çünkü insanlara bir veri vermek zorundasınız ve bunların doğruluğunu ispatlamak zorundasınız. Bu verileri de toplayarak ve yavaş yavaş 5 yıl oldu 10 yıl oldu 15 yıl oldu ve dünyanın ve İstanbul’da çok önemli profesörlerle bilim adamlarıyla çalışıyoruz bu belgeselimizde. Derken bu yıllara kadar geldik. Benim için de çok ilginç bir çalışma oldu dediğim gibi. Hoş bir yapı dünyanın en önemli yapılarından bir tanesi. 1500 yıllık bir yapı. Hani herkes üstünü geziyor ama ben altını çekerken veya altını gezerken daha çok heyecanlandım" dedi. 

Yönetmen Gülensoy, belgeselin araştırma ve çekimleri hakkında bilgi vererek, "Şimdi şöyle bir şey var araştırmada hiçbir veri elimizde yoktu sadece spontane bir kapakla girdik içeri. Veriler daha sonra bizim çalışmalarımızla birlikte ortaya çıktı. Derken de bu olağanüstü bir belgesele ekipçe imzamızı attık. Veriler bize daha sonra bizim araştırmalarımızın neticesinde çıktı. Onu da zaten ekibimizdeki bilim adamları ilerleyen günlerde bütün dünya ile bu verileri paylaşacak" diye konuştu. 
Ayasofya ile ilgili efsanelere değinen yönetmen Gülensoy, "Bunlardan bir tanesi hep okuruz kitaplarda 571’den yani Justinianus dönemindeki Ayasofya’da, imparator Justinianus halk arasında dolaşmayan bir imparatordu ama böyle sihirli bir varlık gibi, yaratık gibi birden Ayasofya’nın içinde var oluyordu. Sonra birden Ayasofya’dan yok oluyordu, halkın içinden gitmeden sarayında var oluyordu. Sonra sarayından bir bakıyorsunuz hipodromdaki oyunlarda imparatorluk locasında kendini birden gösteriyor ama bu efsane günümüze kadar geldi. Halk arasında dolaşmayan imparator bu iç yapının içerisinde nasıl gidip geliyor diye bir efsane doğdu. Tabi içeri girdiğimizde tünellere girdiğimizde de Justinianus yolu dediğimiz özel bir yol var onunla karşılaştık. Bu yolu da bu belgeselimizde paylaşacağız ve işleyeceğiz" dedi. 

23 Eylül’de Los Angeles’ta gösterime girecek 

"23 Eylül’de Los Angeles’ta Amerika’nın ikinci büyük müzesinde belgeselimiz gösterime girecek" diyen Gülensoy, "52 dakikadan oluşan çok özel bir gösteri olacak bu. Buradaki amacımız ve bu gösteriyi yapmaktaki amacımız profesörler, doçentler, yapımcılar ve Hollywood’un ünlü prodüktörleriyle birlikte bu filmi seyredeceğiz. Özel bir gösteri olacak çünkü. 52 dakikadan sonra 90 dakikalık uzun versiyonunu yapıp dünya sinemalarıyla paylaşmak benim için çok güzel bir şey olacak ve bunun hayalini kuruyordum. İnşallah gerçekleşecek" ifadelerini kullandı. 

Gülsensoy, "Kesinlikle tabi zaten Dan Brown kitabında biliyorsunuz İnferno’da bu belgeseli ve ismimi yazarak beni onurlandırmıştı. Belgeseli kendi kitabında yaptığı kurguya referans olarak göstermişti. Tabi bu da çok önemli bir şey. Evet ben Türkiye’de yaşıyorum Ayasofya aşığı bir insanım Ayasofya’nın sırları hiçbir zaman bitmez. Ayasofya’nın sırları ancak bilimsel açıdan daha gerçekçi olarak yeryüzüne çıkacaktır bu belgesel ile birlikte. O yüzden zaman içerisinde hepimiz yaşayıp göreceğiz bakalım bu sırlar neymiş" dedi. 

Hazırladıkları belgeselden dolayı gurur duyduğunu ifade eden yönetmen Göksel Gülensoy, şunları söyledi: "Yani gönül ister ki hedefimiz böyle güzel bir yerde böyle bütün bilim adamlarının ve bu işte emeği geçen herkesin bir araya gelip de Türkiye’de bir yerde gösterim yapmak isteriz ama kim elimizden tutacak çok merak ediyorum. Hiçbir destek almadık. Tam tersi bizim öz kaynaklarımızla yaptık bu belgeseli. O yüzden benim için en büyük bu ülkenin vatandaşı olmak ve bu ülkede böyle bir belgeli yapıp Ayasofya’yı uluslararası platforma taşıyıp orada bu belgeseli yapmak benim için de ayrı bir onur çünkü ben Türkiye’de yaşayan bir Türk’üm. 2019’da bütün dünya sinemalarıyla birlikte 90 dakikalık bütün sırların açığa çıktığı haliyle o zaman seyredeceğiz, seyirci ile o zaman buluşacak."