Marmara Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema bölümü mezunu Serpil Bilgil, kuklaların sihirli dünyasına merak sarıp, kukla sanatçılığına başlamış. Bilgil, her kuklanın ayrı bir dünya olduğunu söylüyor.

Kadın Kadına köşemin bu haftaki konuğu kukla sanatçısı Serpil Bilgil. Marmara Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema bölümü mezunu olan Bilgil, uzun yıllar tiyatro ile ilgilendikten sonra, çocukluğundan beri el becerisi gerektiren işlere ilgisi olduğunu fark etmeye başlamış. Kuklaların sihirli dünyasına merak salan Bilgil, ilk olarak Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Pinokyo gibi çocukluğunun hayal kahramanlarının kuklalarını yapmaya başlamış. Şimdilerde çalışmalarına tüm hızı ile devam eden Bilgil, her kuklanın ayrı bir dünya olduğunu söylüyor. Kukla sanatının birden fazla disiplini içerisinde barındırdığını ve dışarıdan göründüğü kadar kolay olmadığının altını çizen Bilgil, yaptığı her kukla ile hayata meydan okuduğunu söylüyor. Tatlı bir tesadüf ile doğum gününün 21 Mart Dünya Kukla Günü'ne denk gelen Bilgil ile yaptığımız röportaj sizlerle.

- Kukla sanatçısı olma yolunda nasıl ilerlediniz? Bizlere hikayenizi anlatır mısınız?

"Marmara Üniversitesi'nde Radyo, Televizyon ve Sinema okurken aklımda hep tiyatro vardı. Okulu bitirdikten sonra, Akademi İstanbul'da 3 yıl tiyatro eğitimi aldım ve Kadir Has Üniversitesi'nde film-drama üzerine yüksek lisans yaptım. Sonraki süreçte de tiyatro odaklı bir yaşam sürmeye başladım. Önce çocuk tiyatrolarında çalıştım. Çocukluğumdan beri çamurla uğraşmayı seven, el becerisi gerektiren işlere meraklıydım. O dönemde de ipli kuklaların yapılışı ile ilgili araştırmalara girdim ve bu dünyanın sihirli kapıları bana açıldı. Kendi kuklalarımı yapıp, oynatmaya başladım. Zordu ama sonunda başardım ve her gün üzerine koyarak mesleğimi devam ettirdim."

HER KUKLA AYRI BİR DÜNYA

- Kukla sanatçısı olmanın incelikleri neler? Bildiğim kadarıyla kukla sanatının üniversitelerde eğitimi yok. Siz eğitiminizi nasıl tamamladınız?

"Konu ile ilgili çok fazla video izledim ve deneme yanılma yolu ile öğrendim. Evet, üniversitelerde bölüm olarak yok ancak güzel sanatlar fakültesi olan üniversitelerde kukla dersi yer alıyor. Bu eğitimlerin de yetersiz kaldığını düşünüyorum. Kukla sanatı, çok yönlü ve yapımı, oynatımı ile çok farklı disiplinleri içerisinde barındırabiliyor. Bir kuklanın yapımı ortalama 5-7 gün arasında tamamlanıyor. Kukla yapımında herkes dışının daha önemli olduğunu düşünüyor ancak içi daha önemlidir. Kuklacının elini rahat bir şekilde oynatabilmesi ve mimiklerini rahat bir şekilde verebilmesi için kuklanın içine büyük özen gösterilmesi gerekiyor. Ayrıca, kukla sanatında ezberden gitmek de doğru değil, çünkü her kukla ayrı bir dünyadır ve yaptığım her kukla ile hayata meydan okuduğumu düşünüyorum."

- Şu anda neler yapıyorsunuz? Önümüzdeki dönemler için projelerinizi öğrenebilir miyiz?

"Şu anda çocuk tiyatroları, yaratıcı drama öğretmenleri, kukla tiyatrocuları ve yayınevleri ile çalışıyorum. Kitapla beraber kukla çalışmalarında da yaratıcı işler çıkartıyoruz. Yetişkinler için kukla eğitimi vermek istiyorum. Çocuklara eğitim vermem için de çok teklif geliyor ancak kukla sanatında kesici aletler de kullanıldığı için çocuklara eğitim veremiyorum. Ancak, onlarla basit çapta kuklalar yapabiliriz."

KUKLA SANATINA GEREKEN ÖNEM VERİLMİYOR

- Ülkemizde kukla sanatçıları çok az bulunuyor. Bu azlığın sebebini siz neye bağlıyorsunuz?

"Ülkemizde Karagöz Hacivat'tan bu yana çok gelişme katedemediğimizi düşünüyorum. Kukla sanatına gereken önemi veremedik. Yurtdışında kukla sanatına yönelik çok ciddi işler yapılıyor olsa da biz kukla sanatını çok içselleştiremedik. Kukla sanatı biraz da çocuk sanatı olarak görülüyor. Yılın belirli dönemlerinde İstanbul'da kukla festivalleri yapılıyor ve güzel işlerin olduğunu gözlemliyorum. 21 Mart tarihi de Dünya Kukla Günü olarak kullanılıyor. Bu tarih hem ekinoks yani gece ve gündüzün birbirine eşit olduğu bir zaman dilimi, öte yandan da benim doğum günüm. Bu günün kutlanması bile ufak da olsa kukla sanatı için güzel gelişmeler. Türk tiyatrosunun gelişiminde de benzer bir süreç yaşandı. Eğer biz, Karagöz ve Hacivat'ın üzerine gidebilseydik kukla alanında dünya çapında biliniyor olurduk."

- Türkiye'nin sanat karnesine 10 üzerinden bir puan verecek olsanız bu kaç olurdu?

"Cevap vermesi zor bir soru. Bunu değerlendirmek inanın çok zor. Evet bir yandan az da olsa çok güzel işler yapılıyor ama görünür değiller, görünülürlüklerini arttırmak gerektiğini düşünüyorum. Puanlama konusu da gerçekten çok zor."

- İlham kaynağınızı da öğrenebilir miyiz?

"Öyle sihirli bir cevabım yok aslında, tek bildiğim insan hayatını bir şey üretmeden geçirmemeli. Bir hobisi mutlaka olmalı, bir işte uzmanlaşmalı. Amacınız her zaman daha iyisini yapabilmek olmalı."

KADINLAR HER COĞRAFYADA ŞİDDET GÖRÜYOR

- Ülkemizin kanayan yarası kadına yönelik şiddete dair neler söylemek istersiniz?

"Şiddetin evrensel bir sorun olduğunu düşünüyorum. Kadınlar, dünyanın her coğrafyasında çeşitli şekillerde şiddete maruz kalıyorlar. Bu bir ülkede sünnet edilmek, başka bir ülkede ölüm, başka bir ülkede ise mobbing olarak karşımıza çıkıyor. Bu konu ile mücadelede yüzeysel davranılıyor. Evet, herkes bu kişilerin en ağır cezaları almasını, iyi hal indirimi almasını istiyor ama bunlar sorunun özüne yönelik çözümler değil. Önemli olan, kadına yönelik şiddeti daha doğrusu insana yönelik şiddeti tamamen bitirebilmek olmalı. Bu da en temelden sorunun bilincinde olan ve bilinçli çocuklar yetiştiren ebeveynler ile olacağına inanıyorum.",

- Son olarak neler söylemek istersiniz?

"Sevgi ve vicdan ile yola çıkınca dünyanın daha yaşanılabilir bir yer olacağına inanıyorum. Herkes, meleğini de şeytanını da içinde taşır. Bu yüzden kendimizin farında olup, çok sayıda insanın hayatına dokunmamız gerekiyor."