Küçük Nehir’i hepimiz tanıyoruz…
Hepimizin evladı gibi oldu.
Rize’nin Ardeşen ilçesinin Eskiarmutluk Köyü’nde azgın dere sularının alıp götürdüğü henüz 11 yaşındaki Nehir Zenginal’dan bahsediyorum…
Karadeniz’i tanıyanlar çok iyi bilir…
Denizi çok serttir, azgın dalgaları ve akıntısı vardır. Dalgaları çok serttir, kimi zaman kudurur, çarpınca götürür…
Coğrafyası serttir, geçit vermez… Arazisi engebelidir, hayat şartları zordur…
Ama insanı bir o kadar sıcak, bir kadar dost canlısı ve de heyecanlıdır…
Özellikle bahar mevsiminde ve yaza girerken dere suları çok azgın akar. Dağlardaki karlar eridikçe dereler büyür. Bir de yağmur yağarsa fırtına olup akar. 
Belki de Fırtına Deresi demelerinin sebebi budur…
Küçük Nehir, Kaçkar Dağlarının eteklerinden kopup gelen Fırtına Deresinin bir kolunda sulara kapıldı…
Anne ve babası dere kenarında çay topluyordu. Nehir de kardeşiyle oyun oynuyordu. Ayakkabısını dereye düşürünce almak için eğildi… Azgın sular Nehir’i alıp götürdü. 
19 Haziran’dan bugüne derenin her taşın altında Nehir arandı, aranıyor. Hala bir izine rastlanmadı.
Bütün köy Nehir’i arıyor, sadece köy değil, çevre köylerden gelenler de Nehir’i bulmak için çabalıyor.
Hatta Ankara’dan Nehir’i aramak için özel ekip geldi. Bütün Fırtına Deresini onlar da tek tek arıyor. 
Herkes seferber oldu ama maalesef sonuç yok…
Ölüm kaçınılmaz sondur.
Bu şekilde bir ölüm çok acı…
Yıllarımın ve çocukluğumun geçtiği köy…
Nehir de ailesi de akrabam…
Anne babasını düşünüyorum… Evleri dereyi görüyor… Kapıyı açtıklarında dere ile burun burunalar…
Her gün acıları tazeleniyor, her gün içleri kan ağlıyor…
Tanıyan tanımayan herkes çok üzülüyor.
Küçük Nehir bulunabilirse, acımız biraz hafifleyecek…
Derenin alıp götürdüğü son Nehir olması duasıyla…


***
En güzel hasta

Dr. Ruskin, Amerikan Tıp Birliği dergisinde yayınlanan aşağıdaki yazısında, ilginç ve gülünç bir yanlış anlamanın kişide nasıl tümüyle farklı bir yaklaşım duygusu oluşturabileceğini anlatmaktadır. Dr. Paul Ruskin, öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara şu olayı okudu:
Hasta ne konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor. Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer ya da kişi kavramı yok. Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba harcıyor ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor. Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde…
Yürümüyor. Uykusu sürekli düzensiz… Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir neden yokken sinirleniyor. Bir gelip onu yatıştırana dek de feryat figan bağırıyor.
Bu olayı okuduktan sonra, Dr. Ruskin öğrencilerine böyle birinin bakımına üstlenmek isteyip istemediklerini sordu.
Öğrenciler bunu yapamayacaklarının söylediler. Dr. Ruskin, kendisinin bunun büyük bir zevkle yaptığını ve onlarında yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırdılar.
Daha sonra Dr. Ruskin hastanın fotoğrafını dolaştırmaya başladı.
Fotoğraftaki, doktorun altı aylık kızıydı.

****
TEBESSÜM
Karpuz taşıma
Bir gün Temel, İtalyan, Fransız ve İngiliz bir araya gelip kimin daha çok karpuz taşıyacağıyla ilgili bir iddiaya girmişler. Yalnız ellerini kullanmak yokmuş ve sonrasında dediklerini yapacaklarmış.
İngiliz:
- Ben 1 tane taşırım, o da kafamın üstünde, demiş.
İtalyan:
- Bense 3 tane taşırım, kafamın üstünde ve omuzlarımın altında, demiş.
Fransız kendinden emin bir şekilde:
- Ben 5 tane taşırım, kafamın üstünde, omuzlarımın üstünde ve altında, demiş.
Sıra Temel'e gelir. Temel:
- Ben 8 tane taşırım. Bir tane kafamın üstüne, iki tane omuzlarımın üstüne, omuzlarımın altına da Fransız'ı alırım.

****

GÜNÜN SÖZÜ
Ben insanın diğer yüzünü görünce, ilkini hatırlamam.
Paul Auster