Küba Tarihi

Küba yerlileri; Küba’nın ilk sakinleri Güney Amerika’dan adaya gelen Guanahatabey ve Siboney Yerlileriydi. Adaya daha sonra yerleşen Taino’lar (Antil Aravakları) çömlek ve alet yapımında belirli bir düzeye ulaşmış, tarımcı ve barışçıl bir halktı. İspanyolların adada ilk koloniyi kurduğu sırada çoğunluğunu Taino’ların oluşturduğu yerlilerin sayısı 80-100 bin dolayındaydı. Kristof Kolomb’un birinci yolculuğunda keşfederek (Ekim 1492) İspanyol toprağı ilan ettiği Küba’da, ilk kalıcı yerleşim 1511′de kuruldu. Kolonicilerin baskı ve sömürüsü, salgın hastalıklar, açlık ve göçler yerli nüfusun 5 bine kadar düşmesine neden olmuştu.

18. yy’ a girilirken bölgede sağlanan barış ve düzenle birlikte koloninin nüfusu 50 bin’e ulaştı. İspanya’dan düzenli gemi seferlerinin başlaması, Havana’nın ticari ve stratejik önemini artırdı. Bu arada hayvancılığın, tütün ve şekerkamışı üretiminin artırılması ve işgücü ihtiyacından dolayı, Afrika’dan özellikle Mozambik’ten çok sayıda zenci köle getirilmesi, adada köklü bir değişim yarattı. Küba’da 1868 tarihinde, köle ticaretinin sona ermesiyle ortaya çıkan işgücü açığını kapatmak için, adaya sözleşmeli işçi olarak Çinliler getirilmeye başlandı. 19. yy’ın sonlarından itibaren, İspanya’nın şeker üretimi ve ihracatı için gerekli işgücü, sermaye, makine, teknik beceri ve pazarları sağlamada yetersiz kalması, Küba’yla olan siyasi ve iktisadi bağlarının giderek zayıflamasına yol açtı.

Bu ortamda ABD’li işadamları, şeker üretiminde ve ticaretinde güç kazanmaya başladı. İspanyolların adada gelişen özerklik talebine ödün vermemesi ve vergileri daha da artırması, On Yıl Savaşı’nın (1868 - 1878) başlamasına neden oldu. Sonunda İspanya Zanjon Sözleşmesi’yle (1878) siyasal ve ekonomik reformlar yapmaya söz verdi. Adada sağlanan barış ortamı, ekonomik bunalımın derinleşmesi yüzünden uzun süreli olamadı. 1895’te sürgündeki Kübalı şair ve gazeteci Jose Marti’nin sürgündeki siyasi örgütleri bir araya getirmesiyle, gerilla taktiklerine dayanan yeni bir Bağımsızlık Savaşı başladı. Buna karşı İspanya adaya 200 bin asker çıkardı. Savaş ortamının adadaki şeker üretimini durma noktasına getirmesi üzerine, ada ekonomisinde etkin durumda olan ABD’nin, Havana limanında demirli “Maine” isimli Askeri Gemisi’nin batırılmasını bahane ederek, İspanya’ya savaş açmasına neden oldu. Amerika’nın kendini Küba’ya müttefik gibi gösterip, Küba’nın İspanya’ya karşı Bağımsızlık Savaşı (1898) sonunda, İspanyolları yenmesinin ardından, İspanya ve Amerika arasında Paris’te bir toplantı gerçekleştirildi. Maximo Gomez ve diğer Küba Generallerinin bilgisi dışında imzalanan Paris Antlaşması çerçevesinde, öngörülen Küba’nın İspanya ile yaptığı bağımsızlık savaşı sonrasında, ilan ettiği bağımsızlığı, 1 Ocak 1899’da ABD işgali altında yürürlüğe girdi.

Küba Devleti’nin siyasal ve ekonomik çerçevesini belirleyici önlemler alan ABD, Küba’nın iç ve dış ilişkilerinde söz sahibi olma ve Guantanamo Koyu’nda bir deniz üssü kurma hakkını aldıktan sonra, birliklerini adadan çekti(1901). İkinci ABD müdahalesinden (1909) sonra, seçimleri kazanan liberallerin adayı Jose Miguel Gomez döneminde rüşvet, yolsuzluk ve sosyal adaletsizlik üzerine kurulu bir yönetim biçiminin yolunu açtı. Özellikle Afrika kökenli Kübalıların, siyasal haklar ve daha iyi iş olanakları için giriştiği eylemler, sert biçimde bastırıldı. Gomez’le birlikte örtülü bir diktatörlüğe dönüşen Cumhurbaşkanlığı, çoğu kez hileli seçimler ve askeri baskı yoluyla ele geçirilen bir makam durumuna geldi. 1933’te ABD’nin desteğiyle Gerardo Machado’yu deviren Fulgencio Batista, en ünlü diktatör olarak uzun yıllar Küba yönetimine damgasını vurdu. Batista zamanında tarım ve hayvancılığın yanı sıra; fuhuş, turizm ve kumarhane işletmeciliği de önemli bir gelir kaynağı haline geldi. Buna karşı işsizlik oranın yükselmesi, nüfusun büyük çoğunluğunun yoksulluk içinde kalması ve ekonominin giderek daha da dışa bağlanması, Batista yönetimine karşı etkin bir muhalefetin doğmasına yol açtı.

Devamı yarın...