NATO zirvesi, İngiltere'de 22 kişinin yaşamını yitirdiği kanlı saldırının hemen ardında gerçekleşti. ABD'nin "tuhaf" Başkanı Trump'un, Arap ve Katolik dünyasıyla "makara" yapıp, Kudüs ve Tel Aviv'de tüm ciddiyetiyle "sonsuz destek" açıklamasının da hemen ardından...

Zaten, zirve öncesi Manchester saldırısı IŞİD'e karşı istenilen havayı oluşturmuş, NATO üyeleri "IŞİD'le savaş koalisyonuna" katılmaya hazır hale gelmişti.

Öyle de oldu. Bir taşla birçok kuş vurulmuş oldu. "Koalisyon" dediğin, Suriye'de ABD, bir iki Avrupa ülkesi ve Suriye PKK'sı değil mi? NATO koalisyona katılınca, güçlü bir cephe oluşacak değil mi? Mesela, NATO üyesi olarak Türkiye de, Suriye'de gidip Rakka operasyonuna katılacak mı? Ya da, NATO üyeliği, Türkiye'yi o operasyona katılmaya mecbur kılıyor mu?

Hazır "referandum geçti, artık Avrupa ile yeni bir yola girmeli" kıvamına gelmişken, bunları da konuşalım. Hem de, tüm detaylarıyla...

Ortada "rezil" bir oyun var, bu oyunun hedefleri arasında İran ve Türkiye yer alıyor. İşte o "leş" kokusu burnumuza gelmesin diye, birileri habire gazete sayfalarından, televizyon ekranlarından parfüm sıkıp duruyor. Bu kaçıncı "bahar havası" başlığı unuttum, ama kemiklerimiz buz tutmuş halde...

* * *

İngiltere, Manchester saldırısı öncesi CIA'nın uyarıda bulunduğunu ama bu uyarının "yanıltıcı" olduğunu iddia ediyor. Bu iddia ABD basınında da yer aldı. Hatta daha da ileri giden iddialar dillendirildi. Beyaz Saray, "sorumluluğu üstleniyoruz" demek zorunda kaldı.

İsterseniz, bizim medyatörlerin kadrajına girmediği için size aktarmadığı bazı şeyleri yazayım ki, "leş" kokusu sizin de burnunuzun direğini sızlatsın. Aynı zamanda, "terör diplomasisi" nasıl yürüyor, "cilacılar" gözünüzden kaçırsa da okuyacak bir yeriniz olsun...

22 kişinin yaşamını yitirdiği, 8'i ağır olmak üzere 59 kişinin de yaralandığı Manchester kanlı saldırının failinin 23 yaşındaki Salman Abedi olduğu açıklandı.

Selman'ın birlikte yaşadığı Babası Ramazan Abedi, Libya istihbarat servisinde görevli eski bir subay. İslamcı çevrelerin gözetimi konusunda uzmandı, ama yirmi yıl sonra oğlunun IŞİD'e katıldığını gözlemleyemedi. Ramazan Abedi 1992 yılında İngiliz MI6 tarafından ayartıldı ve Buckingham'ın Muammer Kaddafi'nin öldürülmesini hedefleyen bir komplonun içinde yer aldı. Operasyon sızdırılınca, MI6 tarafından geri çekilerek siyasi sığınma hakkı aldığı Birleşik Krallığa nakledildi. 1999 yılında, Birleşik Krallık'taki Libyalıların yaşadığı Whalley Range'e (Manchester'in güneyi) yerleşti.

* * *

Ramazan Abedi 1994 yılında MI6 hesabına çalışmak üzere Libya'ya geri döndü. 1995 yılı sonunda, Abdülhakim Belhac saflarında El Kaide'nin yerel kolu Libya İslami Mücadele Grubu'na (GICL) katıldı. O dönem MI6, GICL'ye 100 bin İngiliz Sterlini karşılığında Muammer Kaddafi'yi öldürme görevi verdi. Başarısız olan bu operasyonun faturası David Shayler isimli MI6 ajanına kesildi.

Aralarında Abedi'lerin aile dostu Abdülbaset Azuz'un da yer aldığı birçok GICL "eski üyesi" de Whalley Range'de yaşamışlardır. Azuz 2009'da Pakistan'da El Kaide'ye katılmış ve örgütün lideri Eyman el-Zevahiri'nin yakın adamlarından biri olmuştur. 2011'de Libya'ya karşı yürütülen kara operasyonuna katılır. 11 Eylül 2012'de, Bingazi'de öldürülen ABD'nin Libya Büyükelçisi J.Christopher Stevens'e karşı yürütülen operasyonu yönetir. Aralık 2014'te Türkiye'de yakalanmış ve halen yargılanmayı beklediği ABD'ye iade edilmiştir.

2005 yılında Ramazan Abedi'nin Irak'ta El Kaide'yi oluşturmak için GICL üyeleri arasına ve 2011'de MI6'in "Arap baharları" operasyonuna ve NATO saflarında GICL'nin karada desteklenmesi sürecine katılıp katılmadığını bilmiyoruz. Ne olursa olsun, Kaddafi'nin devrilmesinden sonra, büyük çocuklarını Whalley Range'deki aile konutunda bırakarak, ailesiyle birlikte Libya'ya yerleşmiştir.

IŞİD Manchester saldırısını üstlendi, ama Selman Abedi'yi "şehit" olarak nitelemeden. Saldırı sonrasında Ramazan Abedi, kendisine telefonla ulaşan gazetecilere cihada karşı olduğunu bildirdi. Aynı zamanda oğlunun Ramazan ayını kendisiyle birlikte Libya'da geçirmeyi planladığını ve onun masum olduğuna inandığını belirtti.

Tüm bu ayrıntılar orta yerde dururken, Avrupa ve ABD basını "Manchester saldırganı Türkiye'den geldi" diye vaveyla koparmaya kalkıştı. "Transit geçiş", Selman Abedi sanki Türkiye'de eğitilip gönderilmiş gibi lanse edilmeye kalkışıldı.

Aynı hafta, içinde pompalı tüfek ve patlıyıcılar olduğu iddia edilen "iki ayrı Türk gemisi yakalandı" haberleri de dikkat çekiciydi. Batı cephesinden, Türkiye'ye doğru "leş" gibi bir "operasyon" kokusu geliyor. Hem de, Saddam'a, Kaddafi'ye kurulan tuzağı andıran cinsten. Nedense bizim yeni nesil sırça köşk yazarları "her şey yolunda gözüksün" diye habire leşin üzerine parfüm sıkıyor. Esad'ın çevresi de iç savaş öncesi aynısını yapmıyor muydu?