Çanakkale Deniz Taarruzlarını  hazırlayarak idare eden W. Churchill hatıralarında Çanakkale Savaşlarından söz ederken " Bir miralayın karşımıza çıkışı bütün talihimizi değiştirdi." diye yazmıştı. 

Bugün Conk Bayırı'na gidenler buradaki Türk Anıtını görürler. Bu anıt bir insanın elini sembolize eder. Beş sütun gökyüzüne doğru uzanarak Allah'a dua ve hamdeder gibidir. Her birinde bir kitabe vardır.

Birinci Kitabe'de şunlar yazar: "19. Piyade Komutanı Kurmay Yarbay Mustafa Kemal Atatürk 25 Nisan 1915'de düşman kuvvetlerinin Anzak koyuna çıktıklarını öğrenir. Sağ duyusunu kullanarak 57 inci Piyade Alayını çıkarma bölgesine gönderirken kıyıyı savunmaya çalışan, fakat cephanesi tükenmiş bir avuç askerine süngü taktırıp hücum ettirerek 57. Alayın da desteği ile Düşmanın Conk Bayırı'nı almasını önler ve orada mevzilenir.

İkinci Kitabe'de şunlar yazılıdır:
"Mustafa Kemal Atatürk 25 Nisan 1915 günü Conk Bayırına taarruzu başlatırken 57. Alaya şu emri verir 'Size sadece taarruzu değil, ölmenizi ve böylece zaman kazandırarak bizden sonra gelecek asker ve komutanların bizi izlemelerine imkan vermenizi emrediyorum.' Düşman donanmasının açtığı etkili ateşe rağmen, bu çetin savaşa kıtalarımız şevkle düşmana saldırarak onları Cesaret Tepe'ye çekilmeye zorlamıştır."

Üçüncü Kitabe:
"Yeni takviyelerle Anzak'ta mukavemet etmekte  olan düşman, 6 Ağustos'ta Conk Bayırına doğru karşı saldırı başlatmıştır. Bütün gün ve gece süren çok çetin çarpışmalar sonunda her iki taraf da ağır kayıplar vermişlerdir. 9 Ağustos 1915 gecesi Conk Bayırı tepelerinde Türk askerleri, düşmanı, hatlarının 25 metre ilerisinde durdurmayı başarmışlardır."

Dördüncü Kitabe:
"Her iki tarafın siper hatları birbirine yakın olduğundan 10 Ağustos sabahı Türk askerleri süngü hücumuyla bir karşı taarruz başlattılar. Yoğun donanma ve top atışları altında geçen Conk Bayırındaki kanlı çarpışmalar sırasında Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal hiçbir zaman mevkiini terk etmedi. Bir şarapnel parçası isabet aldığında hayatta kalmasını parçalanan saatine borçludur. Düşman kuvvetleri Ağılderesi'ne sürüldüler."

Beşinci Kitabe'de yazılanlar şöyledir: 
"Yapılan bu muharebenin sonucu olarak, düşman kuvvetleri, Gelibolu Yarımadası'nı ve onun en önemli mevkii olan, savaşlar sırasında Türk askerlerinin kahramanca ve cesaretle savundukları Conk Bayırını zabt etmeyi başarmışlardır. Türk ordusunun kayıpları 9.200, düşmanın ise    12.000'dir. Bu yöre, savaşların vuku bulduğu yerdir." 

Haluk Nihat Pepeyi, Anafartalar Destanı'nda düşmanın Anafartalar'dan bir adım atmasına izin vermeyen etten, kemikten set çeken kahramanlarımızı anlatır ve eğer Düşman Arafartalar'dan geçebilselerdi, yine o şimşek adam olmasaydı "Bu sabah İstanbul'un son sabahı olurdu" diyor.  Sayfalar dolusu destanının bir yeri şöyle:
"........
Ölüm havalarını haykırdı borazanlar,
Bundan kanlı bir günü görmeyecek yazanlar.
Son tepeye koşuyor askerler iki yandan,
Şimdi dost da, düşman da birbirinden kahraman.
Meraklandı yıldızlar, yerinde saydı dünya,
Hakikat bir yalansa; gerçek olmaz mı hülyâ?
Ön safta saldırıyor düşmana genç kumandan,
Önünde kim yenilmez, kim koşmazdı ardından?
...."

Genç kumandan, 34 yaşındaki Mustafa Kemal'in Çanakkale'de verdiği bütün emirler kesin ve sonuç alıcıdır.  O verdiği bir emirde  diyordu ki: " Benimle burada muharebe eden bil cümle askerler katiyen bilmelidir ki, uhdemize tevdi edilen namus ve vazifesini tamamen ifa etmek için bir adım bile geri gitmek yoktur. İstirahat aramanın, bu istirahatten yalnız bizim değil, bütün milletimizin ebediyyen mahrum kalmasına sebebiyet vereceğini cümlenize hatırlatırım.  Bütün arkadaşlarımın hem fikir olduklarına ve düşman tamamen denize dökülmedikçe yorgunluk belirtisi göstermeyeceklerine  şüphe yoktur."

30 Nisanda komutanlar toplantısında Mustafa Kemal "İçimizde ve askerlerimizde Balkan harbinin utancını bir daha görmektense, ölmeyecek yoktur. Böyleleri varsa onları kendi ellerimizle kurşuna dizelim." demişti.
Çanakkale Zaferi ile Türk'ün talihi nasıl değişti, sorusunu cevabını yarınki yazımızda satır başlarıyla cevaplıyalım: