Osmanlı Kıbrıs'ın ne kadar önemli olduğunu 450 yıl önce gördü. Venediklerin elindeki Doğu Akdeniz'in en büyük adasını sınırları içine aldı. 1 Ağustos 1571 tarihinde, 2. Selim tarafından fethi istenen Kıbrıs, Lala Mustafa Paşa tarafından fethedildi.

Kıbrıs, günümüzdeki ifadesiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin fethi de Ağustos'ta gerçekleşen zaferlerden biri olarak tarihte yer aldı. 26 Ağustos 1960 yılında Kıbrıs, -Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık'ın- "Kuruluş, İttifak ve Garanti" adındaki üçlü anlaşmayı imzalaması ile bağımsızlığını kazandı.

Kıbrıs'ın fethi ile üstünlük kuran Osmanlı, İnebahtı Deniz Savaşı'na zemin hazırladı. İnebahtı Deniz Muharebesinden sadece 1 yıl sonra Kaptan-ı deryâ Kılıç Ali Paşa, 13 Haziran 1572'de büyük bir donanmayla İstanbul'dan ayrıldı.

Osmanlı donanmasının Akdeniz'de görünmesi, büyük bir şaşkınlık yarattı. İttifaktan ayrılan Venedik, Fransa aracılığıyla barış istedi. 7 Mart 1573'te imzaladığı antlaşma ile Kıbrıs'ın Osmanlı Devleti'ne ait olduğunu kabul etti. Kanuni devrinden beri vermekte olduğu yıllık 500 duka haraç, 1500 dukaya çıkarıldı. Ayrıca Kıbrıs Seferinin tazminatı olarak üç senede ödenmek üzere üç yüz bin duka altını vermeyi taahhüt etti.

Kıbrıslı büyük şair Özker Yaşın'in  "Zafer ve Bağış" oyununda aktarımlar yaparak Kıbrıs'ın fethinin önemine değinmek istedim.

Venedikliler bu dönemde Osmanlıların Akdeniz'deki en büyük rakibiydi. Zafer ve Bağış'ta adanın bu stratejik ve önemli konumu padişah II. Selim ile Sokullu Mehmet Paşa arasındaki konuşmalara şöyle yansır:

"Selim ( ... )

Şimdi gelelim Süveyş kanalını açma tasarısına. Düşünün ki Kıbrıs adası elimize geçerse Bu kanal daha kolay açılır. Osmanlı donanması tam egemen olursa Akdeniz'de Kimse saldıramaz o zaman Mısır'a giden ticaret, yük ve hacı gemilerimize. Kısaca diyeceğim şu ki bu Kıbrıs denilen ada Yıllardır bir belâdır başımızda. Belâyı bir an önce Ortadan kaldırmak gerekir.

Sokullu ( Çaresiz )

Haklısınız Hünkârım!

Selim (sakinleşmiş) Benim tabiatım gereği savaştan hoşlanmadığımı bilirsin. iyisi mi Başvezir sen şu Kıbrıs işini Önce barış yolu ile Çözümlemeyi dene.

Sokullu

emredersiniz padişahım ama Barış yolu ile Kıbrıs'ın Devletimize verileceğini hiç sanmam!

Selim

O zaman savaşla alırız Paşa!"

Kıbrıs'ın fethinde "iktisadî-ekonomik" sebepler de önemli rol oynar. Kıbrıs, Doğu Akdeniz ticaretini kontrol edebilecek bir konumda bulunduğundan Osmanlılar tarafından alınması gerekliydi.

Lefkoşa'ya ilk saldırı Türk topçusunun atışlarıyla Ağustos'un ilk haftası başlar. Venedikliler bu saldırılar karşısında direnişlerini bir ay kadar sürdürürler. Lala Mustafa Paşa, 9 Eylül'e kadar yapılan harekatın sonuçsuz kalması üzerine, askerlerini yüreklendirir ve son saldırı planını yapar.

Özker Yaşın'ın Zafer ve Bağış Oyunundan aktarmalar yapıyorum: 

 "Mustafa Paşa:

Derim ki sizlere bu son hücum olmalıdır Lefkoşa'ya.

Hep Birden

Bu son hücum olmalıdır Lefkoşa'ya.

Mustafa Paşa ( Buyurucu ) sen, Hasan Paşa! (Paşalardan biri öne çıkar)

Hasan Paşa emret serdarım!

Mustafa Paşa

Bu son hücumda Padacatro Burcu'nu hedef alacaksın Ve de Karaman askerleri ile İskender Paşa'nın eyalet askerleri emrinde çarpışacaklar!

Hasan Paşa

Buyruk sizin serdarım!

( Kösler vurulur )

Mustafa Paşa ( Buyurucu ) sen, muzaffer Paşa! ( Paşalardan biri öne çıkar )

Muzaffer Paşa emret serdarım!

Mustafa Paşa

Bu son hücumda Costanza Burcu'nu hedef alacaksın

Ve de Rumeli sancak beyleri ile

Şam ve Trablusşam eyalet askerleri emrinde çarpışacaklar! muzaffer Paşa

Buyruk sizin serdarım!

( Kösler vurulur )

Mustafa Paşa ( Buyurucu ) sen, ali Paşa! ( Paşalardan biri öne çıkar )

Ali Paşa emret serdarım!

Mustafa Paşa

Bu son hücumda D'avilo Burcu'nu hedef alacaksın

Ve de Yeniçeriler ile

Kaptan Paşa'nın leventleri emrinde çarpışacaklar!

Ali Paşa

Buyruk sizin serdarım!

( Kösler vurulur )

Mustafa Paşa ( Buyurucu ) sen, Derviş Paşa

( Paşalardan biri öne çıkar )

Derviş Paşa emret serdarım!

Mustafa Paşa

Bu son hücumda tropoli Burcu'nu hedef alacaksın

Ve de Halep eyalet askerleri emrinde çarpışacaklar!

Derviş Paşa

Buyruk sizin serdarım!"(s. 168-170).