Ruhsatî, bir şiirinde yazın geldiğini sevgilisine müjdeliyor. Çünkü baharın gelişi başka duyguları uyandırmaktadır:

" / Daha gözleyim mi ey mavi donlu / İşte görüyorsun sunam yaz geldi / Kalmadı eridi dağların karı / Nice bir ah ile yanam yaz geldi // Kaba yel değdi de söküldü seller / Bülbül dile geldi açıldı güller / Herkes sevdiğine nâmeler yollar / Ben de Kerem gibi yanam yaz geldi..."

Kara kış, karlı dağlar, halk hikâyelerimizde de yer alır. Ruhsatî'nin "Kerem gibi yanam" sözü bana Kerem'in Laleli dağında tipiye tutulmasını hatırlattı:

Kerem'le Sofu, Laleli dağında bir tipiye tutulurlar. Öyle bir tipidir ki,  göz gözü görmez. Rüzgârın uğultusu kulakları sağır eder. Savurduğu karlar insanın yüzüne kırbaç gibi çarpar. Yol gösterecek ne in ne cin vardır. Tipi değil sanki Nuh'un tufanıdır. Atları  Al rüzgâr la, ak yağmur yıkılıp kaır. Damarlarındaki kan donmuş, cansız bedenlerinin üzerinden karlar savrulmuştur.  Güç belâ bir mağara bularak içine sığınırlar. Bir gün, iki gün, üç gün.. Tipinin duru durağı yoktur. Kerem de, Sofu da atlarının ölümüne çok üzülürler: Kerem atlarına ağıt düzmektedir:

".....Söylemeye  ederim ar,

Dayanılmaz bir çilem var.

Bu mağrada Kerem naçar

Al rüzgâr ile ak yağmur."

Tipi dinmek bilmez. Bir süre sonra atlarının ölümünü unutur, kendi canları korkusuna ve kara karamsarlığa düşerler. Bir yere gitmeleri, dışarıya adım atmaları imkânsızdır. Kerem, Aslı'yı düşünür; "Demek ki gülümüz, artık ahrette açacak. Kavuşmamız mahşere kaldı." diye inler.  Alır sazı eline söylemeye başlar: 

"Laleli dağında yolum azdırdım,

Çağırırım kadir Mevlâ aman hey!

Bir yanımda yağmur yağar kar serper,

Bir yanımda yüce dağlar duman hey!.

Eğilir, dağların başı eğilir,

Derdim artar yaralarım yeniler

Gözüm görmez kulaklarım çınılar

Kadir Mevla benim halim yaman hey!.... "

Kerem'in sözü bitirir ki, kar yerine sanki kor yağar. Kayalar buram buram terlemeye başlar. Bir derviş peyda olur.

Kervan Kıran türküsünün hikâyesini bilirsiniz. Kayseri-Sivas arasında Lelali Beli'nde erken doğan yıldız, kervanın yola çıkmasına sebep olur. Tipiye yakalanan kervan donar. Bahar gelince eriyen karların altından cesetleri çıkar. 

Gurbet ve sıla duyguları halk şairlerimizin ana temasıdır. Turnalar gurbetten sılaya, sıladan gurbete haber götürüler. Yol vermez karlı dağlar ise aradaki engeldir. Onun için özleminin kefaretini karlı dağlar üzerine yığmamış halk şairi yok gibidir. "Şu karşıki karlı dağlar" motifiyle başlayan manileri, koşmaları alt alta koysanız bir kitap oluşturur:

"Şu karşıki karlı dağlar / Başı dumanlı dumanlı / İkilikte yar sevenin / Göynü gümanlı gümanlı..", "Şu karşıki karlı dağlar / Pare pare duman şimdi / Sevişmesi bir hoş ama / Ayrılması yaman şimdi..", "Karlı dağlar kara bulut içinde / Yaylası hüzünlü yöresi bir hoş.." , "Kar yağar bembeyaz / Geceler pek ayaz / Ben seni alacağım / Gelse bahar yaz" , "Kar yağar kürek ister / Meyveler direk ister / Yarim hamamdan çıkmış / Öpmeye yürek ister..."

Genç kız babasından halhal istemektedir. Baba karşı çıkmaz ancak şöyle der:

"Karakış kara giderse / Zemheri de zemheriliğini ederse / Mart'ta sıçan siymezse / Nisan'da da yağar dinmezse / Kızım sana halhalı kestiririm."

Kışla ilgili inanışlar var:

Ayva ağaçları bol meyve verirse, kavaklar yaprağını tepeden dökerse, kışın sert geçeceğine inanılır. Kuşburnu böğürtlen ve alıcın çok olduğu yıllar kış sert geçer.  Bir lodosla ilgili inanış ekleyeyim: "Lodos kar'a kor gibi, insana kar gibi değermiş. İnanışa göre lodos gücük ayına demiş ki "İlk haftada geldim, geldim. Gelmezsem son haftada topumla tüfeğimle gelirim."

Bir an için folklor kapısından çıkıp günümüze gelelim.

Kentlerde kar taneleri, şairlerimize esin kaynağı olmuş.  Nazlı birer gelin gibi süzülürler yere. Göğün ve Güneş'in elçileri gibidirler. Her birinin ayrı bir geometrik şekli olduğu söylenir.  Melankolik bir manzara oluverir. Herkese göre değil elbette. Kimine göre kar yağınca, trafik tıkanır. Uçak seferleri aksar.  Belki  İMKB'de seanslar iptal edilir. Birçok okul tatil edilir. Yetkililer, vatandaşları araçların zincirsiz trafiğe çıkmaması ve dona karşı su saatlerinin korunması konularında uyarırlar. Binlerce köy yolu ulaşıma kapanır. Vapur ve otobüslerinin seferleri durdurulur. Donarak, tipiye tutularak, çığ altında kalarak ölenlerin haberleri okunur. Belediyeler eleştiri odağı olur.

Halk şiirimizde kışın iki yönü vardır. Bininci yön karamsarlığa gider ki, ömrü kış eyler. Ömrün sonu kıştır. İkincisi umuttur. Kışın sonu bahardır. Bahar yeni aşklara gebedir. Şu sözü internet ortamında buldum. Kim demişse güzel demiş: "Hani kardelen göğe aşık olur da kafasını karın altından çıkarır ya, Zemheri yüreğim der ki; yüreğinde kardelen kadar cesaretin yoksa, sakın aşık olma."