İlginç haber İstanbul Kağıthane'den...

İki genç bir parkta otururken yanlarına biri yaklaşıyor. Kendini polis olarak tanıtıyor, gençlerle sohbete başlıyor...

İki genç, arkadaşlarına şaka yapmak, başka bir ifadeye göre de sosyal medya hesabında paylaşmak için polis olduklarını düşündükleri kişiden kendilerini kelepçelemesini ister... Kelepçeli ellerle fotoğraflarının çekilmesini rica ederler...

Sahte polis, her iki genci kendi istekleri üzerine kelepçeler ve yere yatırır... Fotoğraflarını çeker... Sonra da cep telefonlarını ve paralarını alarak iki genci kelepçeli halde bırakarak çekip gider...

İki genç, elleri kelepçeli parkta kalır... Dertlerini anlatmak için polis merkezine giderler... Karakoldaki polisler, kelepçeli olduklarından iki gencin bir yerden kaçtıklarını düşünür...

Sahte polis ise şüphe üzerine kimlik kontrolü yapan gerçek polislere, Maltepe'de yakalanır... Çünkü sahte polis, çaldığı telefonların tuş kilidini bile açamamıştır...

Sahte polis, suçunu itiraf edince olay yerine getirilir... Diğer iki genç ise hala karakolda derdini anlatmaya çalışmaktadır... Sahte polisin suçunu itiraf etmesi ile iki genç, kelepçeden kurtulur...

Her gün bu ve buna benzer bir sürü olay oluyor... Ama garip olan tarafı...

Sahte polis, sahte savcı, sahte hakim diye ortalıkta bir sürü insan dolaşıyor. Bunlarla ilgili her gün ilginç olaylar haber oluyor...

Buna rağmen iki genç, sahte polise kendi istekleri ile kollarını uzatıyor...

İki genç, arkadaşlarına şaka yapmak, başka bir ifade ile hava atmak için, belki de sosyal medya hesabında paylaşmak için kelepçe taktırıyor... Üstelik sahte polise...

Kelepçeli fotoğraf paylaşmanın nasıl bir artısı olabilir?

Arkadaşlarına kelepçeli fotoğraf ile nasıl şaka yapılabilir?

Kelepçe demek, suç demek, utanç demek...

Toplum olarak değer yargılarımızı o kadar kaybettik ki, kelepçe taktırmak şaka konusu olabiliyor...

Daha da önemlisi kelepçeli fotoğraf bile maalesef itibar olarak görülebiliyor...

Kelepçe ve itibar...

Şaka gibi diyeceğim ama bu kadar kötü şaka da olmaz...

Nereden nereye geldik... Değer yargılarımız yerle bir oldu...

***

Desene yine soyulduk

Uyduların henüz yaygın olmadığı, çatıda antenlerin olduğu günlerdi. Hırsızlar önceden plan yapar ve adamın televizyon antenini bozar.

Olanlardan haberi olmayan adamın televizyonu bir anda bozulur. Çatıya çıkar, bir süre uğraşır ama bir türlü televizyon ayarını yapamaz. Yarın bir televizyoncu çağırırım ve baktırırım diye düşünür.

Adam sabah işe gider... Bir süre sonra hırsızlar kapıyı çalar. Eşi evde yalnızdır. Hırsızlar evin hanımına, "Abla, bizi eşiniz gönderdi. Televizyon bozukmuş, tamir edeceğiz, onu almaya geldik" der. Hanım da televizyonu, tamirci sandığı hırsızlara verir...

Akşam adam eve gelir, tamire götürmek için hanımına; "Televizyon nerede?" diye sorar. Hanımı, "Sen adam gönderdin ya, ben onlara verdim" der. Adam kendisinin tamirci göndermediğini söyleyince gelenin hırsız olduğunu anlar.

Olan olmuş, televizyon gitmiştir. Adam ve eşi çok üzülür. Moralleri çok bozulur. Ama yapacak bir şey yoktur. 

Neyse bu üzücü hadiseden sonra adam ailesi ile balkonda çay keyfi yapmak ister. Pijamalarını giymiş eşi ile balkonda oturmaktadır. Tam o sırada eve tamirciyim diye gelen hırsız evin önünden geçmekte, üstelik çaldığı televizyon da elinde... Eşi hırsızı hemen tanır, "İşte

gelen adam bu, televizyonu bu adam götürdü" der. 

Adam hemen sokağa fırlar ve pijamaları ile hırsızı kovalamaya başlar. 

Bir müddet sonra evin zili yine çalınır. Kapıya gelen adam telaşla der ki; "Yenge, eşiniz hırsızı yakaladı. Şimdi karakoldalar. Pantolonu ile cüzdanını istiyor. Sizin de evde beklemenizi tembihledi."

Kadın, gelen adama, eşinin pantolonunu ve cüzdanını verir, evde beklemeye başlar.

Bir müddet sonra eşi, üstünde pijamaları ile eve döner ve hırsızı elinden kaçırdığını söyler. 

Kadın, "İyi ama sen hırsızı yakalamadın mı? Az önce kapıya bir adam geldi, senin hırsızı yakaladığını ve karakolda olduğunuzu söyledi. Sen pantolonunu ve cüzdanını istemişsin" der.

Adam eşine, "Yoksa sen pantolonumu ve cüzdanımı da verdin mi? diye sorar...

Kadın "evet" karşılığını verince...

Adam; "Eyvah! Desene hanım, yine soyulduk..."

*****

TEBESSÜM

Ben görmedim, eşim gördü

Soyguncu, bankaya girer. Bir el havaya ateş açar, herkesin yere yatmasını ister.

Kasalardaki paraları alır, kaçmak için kapıya yönelir. O ara kendisine bakan adama sorar:

- Beni gördün mü?

Adam şaşkınlıkla, "Evet gördüm" deyince, adamı alnından vurur.

Tam çıkarken, kapıda bir karı koca duruyor.

Adama sorar:

- Beni gördün mü?

Adam gayet soğukkanlı cevaplar:

- Vallahi ben hiçbir şey görmedim, ama sanıyorum eşim sizi gördü...

****

GÜNÜN SÖZÜ

Erkek olmak alın yazısı olsa da, adam olmak her kula nasip olmaz.

Muhsin Yazıcıoğlu