Yıllarca Kazdağılarında yaşayan Tahtacı Türkmenlerinin folklorlarına ilişkin gözlemler, çalışmalar yaptım. Bu yıl   doksanıncı kitap olarak yayınlatıp, yazın hayatına nokta koymayı amaçlıyordum. Ama yayınevi problemini çözemediğim için gerçekleşmeyecek.

Zaman zaman alıntılar yaparak yazdıklarımızın boşa gitmemesine çabalıyorum.  Bugün evlilik ve düğün geleneklerinden söz edeceğim. Yarın da buna bağlı olarak kepez törenini anlatacağım. Belki daha sonra gelin alayından  söz ederim.

 Evlendirilmek istenen oğlana, görücülük yani kız görmeye gitme işi genellikle pazar veya perşembe günü yapılıyor. Görücülüğü anne-baba ve yakın akrabaları yapıyor.  Kız tarafına düşünme, soruşturma süresinin arkasından yaklaşım olumlu ise, kız isteme günü belirleniyor.

Akrabalar, yakınlar ve bazen köylünün de davet edildiği söz kesme; köyün ileri gelenlerinden birisi ya da en yaşlısının Allah emrini üç kez söyleyerek kızı babasından istemesi ile başlıyor. Kız babası “Siz münasip görmüş gelmişsiniz. Allah'ın emrine ne diyelim” diyor.

Bunu söz kesme nişanesi olan takılar ve kızın da oğlana işlemeli mendil vermesi, kahve ve nişan töreleri izliyor. Erkek tarafının, kızın babasına ödediği başlık geleneği Tahtacılarda bulunmuyor. Eğer yüzük takılacaksa, oğlan tarafından getirilen kurban kesiliyor. Tüm oba çağrılıyor. Davul-zurna ve yöresel çalgılarla adeta asıl düğün öncesi bir ön düğün yapılıyor.

Oğlan, büyüklerinin gözetimi ve izniyle nişanlısını ziyaret eder. İlk ziyaretinde nişanlısına bir giysi hediye götürür. İkinci gidişinde “Künye bozdurur” kızın koluna künye takar. Çerez, tatlı vb. gibi hediyeler götürür. Ailesi vermese de kız, oğlanı seviyorsa oğlana kaçar. Bir süre sonra iki taraf barışır. Kızın ve oğlanın kararına saygı duyulur.

Kazdağı yöresi Tahtacı Türkmen düğünleri Salı veya Cuma günleri başlar. Düğün üç gün sürer. Salı günü başlayan düğünler Perşembe günü, Cuma başlayanlar da Pazar günü sona erer.

Cumartesi günü sabahı düğün evinde düğün sahibi tarafından dedenin huzurunda kırmızı ve beyaz tülbentler ve bir el aynası ile hazırlanan bayrak hazırlanır. Bunu kadınlar diker. Düğün sahibi bayrağı üç defa:

“Peygambere selavat, seyyidine Muhammed kutlu olsun diyenin akıbeti hayrolsun” diyerek salâvatlar ve bayrağı kaldırır. Bayrak daha sonra düğün evinin kapısına bağlanır. Bu bayrak düğün evini gösterir. Benzer bir uygulama şöyle olur:

Yaşlılardan bir erkek, oklavayı eline alır. Tahtacı kadını iki bacı kırmızı bir yazmayı oklavanın üstüne koyar ve "Sallallahü Salavat, Sallallahü Muhammed kutlu olsun, akıbeti ha-yırlı olsun" der; yazmayı oklavaya saracak şekilde dikerler. Erkek üç kez oklavayı sallar:

 "Uludur ulu, sofrası dolu, bizim Pirimiz Hacı Bektaş Veli" der ve yazma oklavaya dolanarak evin bir köşesine koyulur. Evin önüne de dört beş metre boyunda, taşınabilen bayrak direği tepesine, küçük yuvarlak bir ayna ve renkli yazmalar takılarak dikilir. Böylelikle düğünün başladığı ilân edilmiş olur.

Bir de köyün ortak malı olan Türk Bayrağı bulunur. Düğün sahibi bu bayrağı düğünde taşıması için köy gençlerinden birini seçer. Seçilen genç bayrağı muhtarlıktan alır. Köyün genç kızları cumartesi günü bayraktar seçilen gencin evinde bayrağı çiçeklerle süslerler. Bu iş bitince köyün gençleri bayrağın üzerine para atarlar. Paraları bayraktar genç kızlara paylaştırır. Bayrak daha sonra üç defa salâvatlaşarak, kaldırılır ve düğün alayı olarak düğün evine götürülüp, düğün evinin kapısına bağlanır. Bir amacı da düğün evini işaret etmişidir.

Eskiden Kazdağı köknarlarından hazırlanan ve dokuz dallı, her dalda bir aynayla süslü birde süs bayrağın ucuna takılıyordu. Bu süs el emeği, göz nurunun ürünüydü. Günümüzde ise, Yapma plastik çiçekler kullanılmaya başladı. Hayat ağacını simgelemekte olan bu bayrağa cambaz denilmekteydi.

Yarın kepez ve kına işlemlerini anlatacağız.