Sevgili dostlar, yine pehlivan tefrikası yaptığımı düşünmezseniz bir hafta boyunca sizlere Edremit yöresinin Kazdağlarından folklor esintileri getirmeye çalışacağım. Bu yörenin Kazdağı Tahtacı Türkmenlerinden söz etmeden önce çok sevdiğim ve zaman zaman paylaştığım bir şiiri aktarayım.  Bakınız Ömer Bedrettin Uşaklı Tahtacı Güzellerini nasıl anlatmış:

Güneşi baltaların

Ucunda taşıyarak,

Burdan daha çok uzak

Bir ormana gidiyor

Tahtacı güzelleri...

Yemyeşil ormanların

Baş tacı güzelleri...

Kırmızı, al, yeşil, mor

Fistanları rüzgârın

Elinde birer bayrak;

Gür, siyah saçlar, gümüş

Paralarla karışık;

Omuzlara dökülmüş;

Çam kokusuyla dolu

Tâşkın göğüsler açık...

Türkülerle gidiyor

Tahtacı güzelleri...

Kırmızı, al, yeşil, mor

Fistanları rüzgârın

Elinde birer bayrak

Semiz katırlarıyla

Yapraklara basarak,

Ormanlardan ormana,

Türkülerle gidiyor

Tahtacı güzelleri...

Yemyeşil ormanların

Baş tacı güzelleri...

Tahtacı Türkmenlerini oluşturan birçok oymak var. Ancak çoğunluğunu “Ağaçeri Türkmenleri” oluşturuyor. Bu topluluğun, Oğuzların Üç-ok kolunun Günhanoğulları boyundan Çepni Türkmenlerinden olduğu söyleniyor. Kökenleri Horasan’a dayanır. Bazı belgelere göre, Horasan, Bağdat, Musul, Mardin, Maraş üzerinden Adana çevresine gelmişler.  

Tarih, Ağaçeri Türkmenlerinin, Hun devleti zamanından beri var olduğunu kaydediyor. Sasaniler zamanında Ak Ağaçeri diye bir hanlık oluşturduğu, 8. yüz yıla kadar Güney Kafkasya’da yaşadıkları anlatılmakta.  Ağaçeri Türkmenlerinin Maraş ve Elbistan taraflarında derbentleri kesip eşkıyalık yaptıkları belirtilmiş.

Prof. Dr. Osman Turan, Ağaçeri Türkmenlerinin 1246 da Anadolu’ya giren Moğollara karşı gelen, bunlara boyun eğmeyerek dağlara çekilen üç Türkmen grubundan biri olduğunu öne sürmekte.  Diğer iki grubu Avşar ve Bayatlar oluşturuyor. Ağaçerilerin daha sonra Moğolların etkisinin pek hüküm sürmediği “Uç”lara çekildiği görülüyor. Tarih içinde diğer Türkmen gruplarıyla birleştikleri, başka gruplar oluşturdukları, ya da “Tahtacı” adı aldıkları söylenebilir. Osmanlı kayıtlarına 16. yüzyılda "Cemaat-ı Tahtacıyan" olarak geçmişler.

 “Tahtacı” adı ilk kez Fatih Kanunnamelerinde geçiyor. Sözü edilen “Kanun-i Sultan Muhammed Han” da 31. Madde olarak; “Tahtacı ve ağaççı hasılından yılda yiğirmi akçeden bir akçe alına” hükmü bulunuyor. Bir sonraki madde içeriğinde ise “…Eğer hastalıktan veya pîrlikten zayıf olup veya katı yoksulluktan gücü yetmediğinden ötürü çiftin bozarsa, çerçilik, ve arabacılık ve tahtacılık edersin deyü üşendirmeye.” denilmekte. 

1862-64 iskânından önce yerleşikliğe geçmiş, yurt tutmuş, ev bark kurmuş, tarıma geçmiş Türkmenlere Manav denilmiş. Anılan tarihte zorla iskâna geçirilen genellikle Sünni inancında olan konar-göçer Türkmenlere de Yörük denilmiş.

Çepniler, sayıları 24 olarak belirlenen Oğuz Boyları’ndan biri ve en kalabalık olanıydı. Üç – Oklar’ın Gök Han koluna bağlılardı. Orta Asya kökenliydi.

Çepni ismine ilk kez yazılı kaynaklarda, Kaşgarlı Mahmut’un 1070 yılında kaleme aldığı Divanü Lügati’t-Türk isimli eserinde rastlıyoruz. Burada Çepni Boyu, Oğuz Boyları’nın 21. sırasında gösterilmiş, damgasının resmi de verilmiş. 12 ve 13. yüzyılda yayınlanan eserlerde, Çepniler, Üç Oklar’ın 4. boyu olarak gösteriliyor.

14.yüzyılda Çepni adı, Ebû Hayyan’ın,Kitabul-İdrak li-Lisanil Etrak adlı eserinde “Çepni-kabîletün minnet-Türk” şeklinde geçiyor. Kitapta ayrıca 14. yüzyılda Çepnilerin yalnız Anadolu’da değil, Mısır’da bile tanındığı ibaresi var.  16. yüzyılda, Anadolu’da 50’ye yakın şehirde Çepnilere ait isimlere rastlanıyor. (Çepniler- Prof. Dr. Faruk Sümer, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı)

Özetle Çepniler, Anadolu’ya gelen en büyük Oğuz boyları arasında yer alıyor. Yaptıkları meslek olduğu için “Ağaçeri” olarak anılan Türkmenlere Tahtacı Türkmenleri denilmiş. Ayrıca Kazdağı Türkmenleri, mensup oldukları Pir adı ile Sarı Saltuklu Türkmen’i olarak da anılmışlar.

Marmara ve Ege yöresinde Çepni’lerin içinde alevi olan da suni olan da var. Ancak, Tahtacı Türkmenlerinin büyük çoğunluğunun Alevi olduğunu söyleyebiliriz. Yüzlerce yıldır kapalı toplum olarak yaşamışlar. Diğer gruplardan kız alışverişi, evlilik sonucu oluşan yakınlık, akrabalık, dünürlük, hısımlık kurmayan “Tahtacıların Anadolu’da elli, altmış yıl öncesine kadar orman işçiliği sürmekteymiş.

Yarınki yazımda Şamanlık döneminden günümüze doğru Tahtacılara ilişkin söylencelere değineceğim.