Korona virüsü salgını nedeniyle evlerimize kapandık. 18 Mart’tan buyana evden çalışıyorum. 35 gündür iş, spor, sinema, kitap okuma hepsini eve sığdırdım hayat evde devam ediyor. Yeni misafirimiz Sultan Papağanı evimize renk kattı, zaman bir şekilde geçiyor.

Bu aralar TRTSPOR’ da nostalji maçlarını izliyorum. TRT ekibi sağ olsun futbol özlemimizi bir nebze gideriyor. Geçmişten, Avrupa Futbol Şampiyonları ve Dünya Kupalarına götürüyor bizleri.

Bende bu hafta sizlere geçmişte spor muhabirliği yapmış bir futbolsever olarak nostalji köşesi hazırladım. 1986 Dünya Kupasından başlayarak, 1996 Avrupa Futbol Şampiyonasına kadar yapılan altı turnuvayı kişisel arşivimden sizler için seçtim. Kişisel izlenimlerimle, anılarımla sizleri o yıllara götüreceğim, keyifle okuyacağınızı umuyorum.

Neden 1986’dan başlıyorum çünkü 1978 doğumluyum. 7-8 yaşlarında futbol tutkunluğum başladı. Yaş itibariyle de 1986 Dünya kupası ve sonrasını net hatırlıyorum. O nedenle 1986-1996 Dünya ve Avrupa Futbol Şampiyonlarında aklımda kalan önemli olayları sizlerle paylaşacağım.

1986 Dünya kupası denilince tabi ki ilk aklımıza Diego Armando Maradona geliyor. Meksika’da düzenlenen 13. Dünya Kupasında tribünlerde sergilenen Meksika dalgası görsel şovu hafızamdan hiç silinmedi. Meksika dalgası tüm dünyada hala sergilenmeye devam ediyor.

1986 Dünya Kupasının şüphesiz unutulmayan olayı çeyrek finalde Arjantin’in İngiltere'yi 2-1 mağlup ettiği maçta Diego Armando Maradona'nın İngiltere ağlarına elle attığı gol olmuştu. Bu golün daha sonra kamera kayıtları incelendiğinde elle atıldığı görülmüş ve Maradona gol için "Tanrı'nın Eli" ifadesini kullanmıştı. Arjantin finalde Batı Almanya’yı 3-2 mağlup ederek kupanın sahibi olmuştu.

1988 Avrupa Futbol Şampiyonası Batı Almanya’da düzenlendi. Bu turnuvada aklıma ilk gelen Gullit, Van Basten, Rijkard üçlüsünün Hollanda’yı şampiyonluğa taşımasıydı. Final maçında Van Basten’in dar açıdan SSCB kalecisi Dasaevi avladığı muhteşem volesi hala birçok futbol severin ve benim hafızalarımdan silinmedi. 1988 Avrupa Futbol Şampiyonasında zirveye çıkan 3 Hollandalı turnuva sonrası İtalyan devi A.C Milan takımına transfer olmuş orada da müthiş performans göstermişlerdi.

1990 Dünya Kupası denilince ilk aklıma İtalya’nın gizli golcüsü Salvatore Schillaci geliyor. Turnuvanın sürpriz golcüsü Schillaci sonradan oyuna girerek attığı gollerle yıldızlaşmış 6 golle turnuvada gol kralı olmuştu.

Bu turnuvada hafızalarımdan silinmeyen bir diğer isim Kolombiya’nın çılgın kalecisi Rene Higuitaydı. Kalecilerin sahanın ilerisinde daha fazla sorumluluk almasına ön ayak olan çılgın kaleci Higuita, Wembley Stadında oynanan İngiltere maçında yaptığı “ Akrep vuruşu” ile futbol dünyasının ilgisini çekmişti. İlk kez 1990 FIFA Dünya Kupası'nda Higuita'nın oyun tarzı küresel izleyici kitlesine gösterilmişti. Ancak 1990 Dünya Kupasında Kamerunlu Roger Milla çılgın kaleci Huguita’ya hiç unutamayacağı bir ders verdi. Milla; topla ceza sahası dışına çıkan Huguita’nın ayağından topu çalarak ağlara gönderdi. Tüm dünyanın konuştuğu Huguita yaptığı bu hata ile adeta yıkıldı. Kamerun kupada yoluna devam ederken, çılgın kaleci ve takımı Kolombiya kupaya veda etti.  

Kamerun Milli Takımı turnuvanın açılış maçında son şampiyon Maradonalı Artantin’i 67. dakikada Omam Bıyık’ın golüyde devirmiş. Roger Milla, Omam Bıyık, Kana Bıyık gibi isimlerle turnuvada çeyrek finale çıkma başarısı göstererek gönüllerin şampiyonu olmuştu. İtalya 90 Dünya Kupasını finalde Brehme’nin golüyle son şampiyon Arjantin’i deviren Federal Almanya müzesine götürmüştü.

1992 Avrupa Futbol Şampiyonası İsveç’te düzenlendi. Yugoslavya'nın finallerden diskalifiye edilmesi nedeniyle yerine başka bir takımın dahil edilmesi gerekiyordu. Bu takım, eleme grubunda Yugoslavya'nın ardında ikinci sırada yer alan Danimarka oldu. Şans eseri son anda turnuvaya katılan Danimarka büyük süprizi gerçekleştirerek finalde Almanya’yı 2-0 yendi ve kupanın sahibi oldu. Peter Schmeichel; yarı finalde Van Basten’in penaltısını kurtarıp takımını finale taşırken maç sonunda kameralara verdiği röportajda  “ Hala ne yaptığımızı anlamış değiliz” diyerek şaşkınlığını ifade ediyordu. Peter Schmeichel’ın bu sözleri turnuvaya damga vurmuştu.

1994 Dünya Kupasının benim için ayrı bir yeri var. Çünkü o turnuvayı Amerika Birleşik Devletlerinde canlı izleme şansım olmuştu. 1994 yılında yaz tatili için gittiğim New York’ta Almanya- Bulgaristan arasında oynanan çeyrek final maçını tribünde izlemiştim. Amcaoğlu Numan abim bana hayatımda hiç unutamayacağım bir gün yaşatmıştı. New Jersey Giants stadyumuna giderken aracımızın lastiği patlamış son anda maça yetişebilmiştik. Giants stadyumunun yürüyen merdivenlerinden çıkarak tribündeki yerimizi aldığımızda maç yeni başlamıştı. Futbol sevdalısı 16 yaşında bir gencin Dünya Kupası maçını tribünde izlemesi nasıl bir duyguydu anlatılmaz yaşanır. 10 Temmuz 1994’te New Jersey/ Giants Stadyumunda oynanan Almanya – Bulgaristan çeyrek final maçını Bulgaristan Hristo Stoickov’un attığı muhteşem frikik ve  (Beşiktaş forması da giyen) Letchkov’un golleriyle 2-1 kazanmış yarı finale çıkmayı başarmıştı.

Benim için ayrı bir önemi olan bu büyük turnuvayı finalde penaltı atışları sonucunda İtalya’yı yenen Brezilya kazanmıştı. Turnuvaya damga vuran olay ise İtalyan yıldız Roberto Baggio’nun penaltıyı dışarı atmasıydı!

1996 Avrupa Futbol Şampiyonası İngiltere’de yapıldı. Bu turnuvada Türkiyeninde   yer alması beni ayrı motive etmişti. A Milli Futbol takımımız Fatih Terim önderliğinde ilk defa Avrupa Futbol Şampiyonasına katılmış ancak gruplara puansız veda etmişti. Turnuvaya damga vuran olay ise Alpay Özalan’ın Hırvatistan maçında gole giden Vlaoviç’i düşürmeyip gole izin vermesi ve fair –play ödülünü almasıydı. 1996 Avrupa Futbol Şampiyonasının neticesini turnuvada ilk defa uygulanan altın gol kuralı belirledi. Alman futbolcu Bierhoff’un 95. dakikada attığı altın gol ile kupa Almanya’ya gidiyordu.

Bu hafta korona virüs nedeniyle evde kalan futbol severler için futbol nostalji köşesi hazırladım umarım beğenmişsinizdir.

#Evde kal, futbol ile keyfi al Türkiye#