Amerika, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin bile siyasal sataşmalar sınırlıyken, sultan buyruğu ile yönetilen Osmanlı'da Karagöz denetimsiz, başıboş bir günlük gazeteye benzemektedir. Nitekim, Karagöz ve Ortaoyunu bu özelliğini siyasal mizah dergileriyle gazetelerde sürdürmeye başlamıştır. Karagöz'le ilgili siyasal dergilerden en önemlisi Teodor Kasab'ın çıkardığı "Hayal" dergisidir. Dergideki yazılar çoklukla Karagöz ile Hacivat'ın söyleşmeleridir.

Cinsel temalar da kimi zaman müstehcene kaçan derecelerde, Karagöz Hacivat oyunları içinde yer almıştır, bu durum yabancı kaynaklarda şikayet konusu edilmiştir. 

Karagöz'ü anlatan bir başka yabancı, Karagöz gösterisinde, oraya iki kız çocuğu ile gelmiş yaşlı bir Tük'e, böyle sahneleri niçin çocuklara seyrettirdiğini soruyor ve şu cevabı alıyor: "Öğrensinler, ergeç bunları tanıyacaklar,onları bilgisizlik içinde bırakmaktansa, öğretmek için iyidir."

Türkiye'ye Mısır'dan geldiğini varsayılan gölge oyunu, Karagöz'le yeni bir kişilik kazanarak yeniden Mısır'a gitmiştir. Mısır'da Türk etkisi,  kukla oyununda da görülmüş, buradaki kuklanın adı Karagöz'den bozma Aragoz olmuştur. Karagöz, Balkan ülkelerinde de etkisini göstermiştir. Oynatış tekniği ve diyaloglar Karagöz gibi olmuştur. En derin etkisi ise kuşkusuz Yunanistan'da gerçekleşmiştir.

Her açıdan, Yunan Karaghiozis'i Türk Karagöz'ünün bir çeşitlemesidir. 1821 ayaklanmasından önce Yunanistan'da Türkiye'den gelen Karagöz gösterilmektedir. 1822'de Sultanın ordusu Yanyalı Ali Paşa'yı yenik düşürdükten sonra, Yunan Karagözcüleri Paşa'yı perdeye çıkarmışlardır.1830'dan sonra güney Yunanistan özgürlüğüne kavuşmuş ve Atina'da Karagöz oynatılmıştır. Yunanlılar Karagöz'de hemen hemen her şeyi Türk Karagöz'ünden aldıkları halde zamanımızda bunu inkar etmişlerdir. Paris'te Uluslar Tiyatrosu'na bile Yunan Ulusal Tiyatrosu diye Karagöz'ü götürmüşlerdir. Karagöz'e bizim vermediğimiz önemi vermiş, yalnız Karagöz oynatılan tiyatrolar açmışlar, onu sevilen bir halk tiyatrosu olarak yaşatmışlardır.

Karagöz tasvirleri, bir başka anlatımla görüntüleri, özellikle deve derisinden yapılmaktadır. Daha önceleri düve derisi olduğu ileri sürülmektedir. Deride, saydamlaştırılmaya yatkın, sıcağa dayanıklı,  eğilip bükülmemesi gibi özellikler aranmaktadır. 

Deri birkaç aşamadan geçirilmektedir. Önce kurutulması için Temmuz ve Ağustos ayları seçilir. Deri kepekli suda bırakılıp hamlatıldıktan sonra, güneşte tüyler çıkartılıp gerilmektedir. Tüy yerlerindeki delikler yok edilmekte, camlayüzeyi kazınmaktadır. Bunun arkasından kalıplar kullanılarak görüntüler çizilmekte, "Nevreken" adlı sivri uçlu bıçakla bu çizgilerden kesilmektedir.  Derinin delikler diğer yüzden yüzden yapıl makta,  kararan yerler bıçakla temizlenip zımparalanmaktadır. Renklendirme için kök boyalar ya da renkli çini mürekkepleri kullanılmakta, eklemeli parçalar birbirine kiriş, kursak, tel veya naylon iple bağlanırken, değneklerin geçeceği delikler yuvarlak ikinci bir deri parçası dikilerek kalınca bir yuva haline getirilmektedir.

Türk Karagöz'ü yatay çubuklarla oynatıldığından, görüntüler tek yönlü hareket etmektedir. Görüntülerin sırtına deriden ufak bir yuva yapılıp buraya aşağıdan sokulan bir sopa ile görüntünün sağa sola dönmesi sağlanabilmektedir.  Oynatma değnekleri 60 cm uzunluğunda ve gürgendendir.

Karagöz sanatçısı, bir yandan görüntüleri hareket ettirken, hem de tiplere uygun olarak sesini değiştire değiştire konuşmaktadır. Karagözcülerin, perdeyi hazırlayan, görüntüleri oyundaki sıraya göre dizen, tef çalan, şarkı söyleyen yardımcıları olabilir. Ama asıl oyunu götüren "Hayali" veya "Hayalbaz" adlarıyla anılan sanatçılardır.  Kimi Karagöz ustalarının yardımcılarının da "Sandıkkar" adında yardımcıları bulunmaktadır. Oyunlarda şarkıları, türküleri okuyanlara "Yardak" denilirken, tef çalan yardımcıya da " Dayrezen" denilmiştir. Karagözcülükte tefe "Dayrezen", zile "Hatem" adı verilmiştir.