Yine şehitlerimiz var… Yine içimiz kan ağlıyor…

Yine ocaklara ateş düştü… Yine anaların gözü yaşlı…

Bir türkü düştü aklıma… Türkü deniyor ama aslında ağıt…

Başka bir deyişle Anadolu insanının, erkeğinin, kadınının, kızının yüreğinden kopup gelen feryat…

Yemen’de şehit düşen Mehmet ve Memiş’in kız kardeşinin yaktığı ağıt…

Kara çadır is mi tutar
Martin tüfek pas mı tutar
Ağlayalım anam bacım
Elin kızı yas mı tutar…

“Elin kızı yas mı tutar” derken, şehit eşlerinin acısını küçümsendiği sanılmasın…

Emin olun ki, genç kız ağıt yakarken aynı zamanda bir eş olarak gelinlere laf yetiştirme derdinde değildir… Muhtemelen aslında olmayan bu ifade zamanla değişti…

“Elin kızı yas mı tutar” kısmının aslının “Osmanlılar yas mı tutar” şeklinde olduğunu söyleyenler de var…

Çok uzun olan, günümüzde ancak belli kısmı söylenen ağıtın en çarpıcı kısmı şöyle…

Yemen yolu çukurdandır
Karavanam bakırdandır
Zenginimiz bedel verir
Askerimiz fakirdendir.

Tarlalarda biter kamış
Uzar gider vermez yemiş
Şol Yemen’de can verenler
Biri Mehmet, biri Memiş.

Bu kadar çok şehidin olduğu günlerde niye türkülerden bahsedersin, diye sorabilirsiniz…

Aradan yüz yılı aşkın süre geçti…

Hiçbir şey değişmedi…

O günlerde de Mehmet, Ahmet, Memiş şehit düşüyordu…

Şimdi de onların torunları Mehmet, Ahmet, Memiş şehit oluyor…

O zamanda zenginler bedel verip askerlikten kurtuluyordu…

Şimdi de parası olanlar bedelini bankaya yatırıp askerlik yapmıyor…

Zengin parası ile fakir canı ve kanıyla bedel ödüyor…

O gün ağıt yakan anaların, bacıların; çocukları ve torunları bugün acılarından ağıt yakacak mecal bile bulamıyor…

Şehitler gerçekten canımızı yakıyorsa şu bedelli askerlik kısmını tekrar tekrar düşünelim…

*****

Bir gazinin hatırası

Terörle mücadelede gazi olan bir askerimizin kendi ağzından gerçek hayat hikayesidir…

26.11.1994 tarihinde Manisa Kırkağaç’ta vatani görevimi yerine getirmek üzere 6. alay komutanlığına teslim oldum. Teslim olmadan evvel Kırkağaç’ta bir berbere girip, o güne kadar kestirmeye kıyamadığım saçlarımı kestirdim. Üzülmüştüm ama güzel bir amaç uğruna olduğunu biliyordum…

Teslim olduktan sonra kıyafetlerimizi aldık ve giyindik. Ortam çok komikti, kıyafetler kimine dar, kimine de bol gelmişti. Herkes garip garip etrafına bakınıp duruyordu. Derken o gün öyle geçti ve gece saat 09.00 gibi bizi zorla yatırdılar. Tabi sabah başımıza geleceklerden habersizdik ve yattık.

Sabah saat 04.00 gösteriyordu ki bir düdük sesiyle uyandık. Sersem gibiydik. Alelacele kıyafetlerimizi giyindik ve doğru içtima alanına çıktık. Kimimiz küfür ediyor, kimimiz daha uyanamamıştı. Yerdeki izmaritleri toplamak amacı ile belimizi bükerek mıntıka temizliğini bitirdik…

Sırada spor vardı, güçlü yapılan sporun ardından kahvaltı için yemekhaneye doğru yola çıktık. Yaklaşık 1.5 kilometre yürüdük. Alışkın olmadığımız için dilimiz dışarı çıkmış, felaket derecede yorulmuştuk… Tek tesellimiz süper bir kahvaltı idi.

Yemekhaneye girdik, masaların üzerinde altı adet yayvan tabak ve içlerinde ise benim hiç sevmediğim gül reçeli vardı. Şok olmuştum, hayallerim yıkılmıştı. Bir oturuşta bir çiftli ekmeği bitiren ben, bir dilim ekmek yiyerek masadan kalktım…

Acemi birliğini bitirene kadar resmen erimiştim. Ve heyecanla beklediğimiz o an gelmişti. Meraktan ölüyorduk. Acı gerçekle yüz yüze gelmiştim. Dağıtımlar okundu ve Tunceli'nin Hozat ilçesine düşmüştüm.

Hayatımda ilk defa duyuyordum, bu ilçenin ismini… Derken izin bitti ve Tunceli’ye giderek birliğime katıldım. Silahımı ve mühimmatımı teslim aldım. Daha o günün akşamı tacizler başlamıştı, çok korkmuştum.

Sabah operasyona gittik. 8 ay tabura uğrayamadık. Bir operasyon sırasında dizimden vuruldum. Sevgili şehit kardeşim Enver Yorulmaz beni 6 kilometre sırtında taşıyarak helikoptere bindirdi. Elazığ askeri hastanesine yattım. 1.5 ayda iyileşerek birliğimi geri döndüm. Enver, beni gördüğüne çok sevinmişti, sarıldık, biraz da lafladık. O akşam yine Enver ve diğer silah arkadaşlarım operasyona çıktılar. Timimde olan 18 arkadaşımı son görüşüm oldu.

Sevgili şehit kardeşlerim, bakın bayrağımız hâlâ gönderde, başaramadılar, başaramayacaklar… Siz rahat uyuyun.

*****

TEBESSÜM

Öldürür

Albay askerlerin sigara içmelerine engel olmak için kantinin duvarına “Sigara öldürür” diye bir yazı astırır.

Ertesi gün oradan geçen albay, yazının altına cevap yazıldığını görür:

- Türk askeri ölümden korkmaz!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

İnsan her zaman kahraman olmaz; ama her zaman insan olabilir.

Francis Bacon