Kızıldeniz'de bir hayalet Türk Tersanesi

Sudan'da Osmanlı izlerini taşıyan kalıntıların başında hiç kuşkusuz, Port Sudan'a 60 kilometre güneyde bulunan Kızıldeniz'de eski bir Osmanlı Tersanesi olan Suakın Adası gelir. Kızıldeniz içinde bulunan bu hayalet adasının yakınında bulunan Suakın kasabası da eski Osmanlı adasından farklı değil. Orasıda bakımsız ve evler yıkılıyor. Kasabanın en sağlam yapısı ise, yeşil minareli cami ve küllüyesi. Ülkedeki olağanüstü hal uygulamasının yanı sıra, adaya giriş, resim çekme ve gezmek için de ayrıca adanın sahil güvenlik görevlilerinden izin almanız gerekli. Güvenlik elamanlarının ve ada girişinde görevli müze bekçileriyle dolaşmanıza izin veriliyor. Fotoğraf çekme izin belgeniz olsa bile burada o izin geçerli değil. Adaya bir köprü ile kara bağlantısı yapılmış. Uzaktan bakıldığında adaya, atom bombası atılmış ya da çok şiddetli bir deprem sonrasını andırıyor. Oldukça ürkütücü ve üzücü. Ada, yüz yılı aşkın bir zamandır terkedilmiş ve kendi haline bırakılmış. Zamana bırakılmış her şey. Yıkılan, dökülen ve çürüyüp düşen hiç bir şeye el değmemiş. Değerli eşya ve mobilyaların yağmalandığı gözden kaçmıyor. Sanki lanetli bir hayalet şehri. Uğursuz baykuşların ve balıkçıların barınağı...

Çift açılır büyük ahşap kapının iki yanındaki top arabaları bile çürümeye yüz tutmuş. İçeri girdiğinizde fosilleşmiş taşlar ve çürümüş ahşap kısım ürkütücü. Bu Osmanlı şehrinin ayakta kalmayı başarabilen, orta yerdeki cami minaresi, tersane, yıkık vali konağı, iskele, bazı kıyı barınakları ve girişteki bekçi odası dışında herşey yerle bir... Vali Konağının girişi dikkatimi çekti. İstanbul 'daki Çırağan Sarayı'nın deniz tarafındaki eski girişine benziyor. Çift açılır ahşap kapı, yanlardan mermer merdivenler yukarıda giriş balkonunda birleşip, büyük salona giriyor. Bunun tek farkı ise, döşemelerin büyük ağaç kalaslar üzerine dizilmiş ahşap kaplama olması. Balkon, pencere, dolap, taka, raf ve yüklüklerdeki ahşap işçilik, boyama ve süslemeler tipik bir Osmanlı mimarisi özellikleri taşıyor. Özellikle deniz tarafındaki seyirlik balkon korkulukları ve pencere pervazlarındaki ince ve özenli işçilik dikkati çekiyor. Duvarlardaki ve ahşap üzerindeki boyalar ise hala duruyor. Konağın dış kapı girişi üzerindeki aslan başlı ahşap figür ve tura ayakta kalmış değerli şeylerden bazıları. Vali Konağının, girişinde sol merdiven başında duvara gömülü bir mermer üzerindeki "1874" (Latince ve Arapça) yazılı tarih, bize Osmanlı'nın Sudan'daki son yıllarında yapıldığını belgeliyor. Kasabanın girişindeki özel bir müzede, bu adaya özgü pek çok kitap, harita, silah, ev ve ofis araç gereçleri sergileniyor. Özellikle ada hakkında yazılmış şiirler ve adanın tarihçesi siyah büyük mermerler üzerine kazınmış. Müzenin bahçesinde eski tarihli bir dökük şiir sutunu dikili duruyor. Tıpkı, Kızıldeniz'de 60 yılın ardında Osmanlı'dan kalan hayalet şehri Suakın gibi... Suakın'da şiirin rengi Osmanlı...

Hartum'da Musa Paşa Türbesi ilgi bekliyor

Başkent Hartum'da Osmanlı Paşalarından Kavalalı M.Ali Paşa'nın oğlu Sudan Fatihi İsmail Paşa, sevgiyle anılıyor. Ayrıca, Ahmet ve Musa Hamdi Paşaların Hartum 'daki türbe ve gömütlüklükleri bakımsızlıktan dökülüyor. Çevresi çok kirli ve onarım gerekli. Türkiye'deki, Antalya-Manavgat Sarılar Köyü'ndeki Sudanlılar üzülüyor bu işe... Osmanlı'nın Sudan'daki 60 yıllık yönetimi sırasında, ülke tarihinin en istikrarlı dönemi yasanmıştır. İngiliz sömürgecilerin denetimindeki köle, altın ve fildişi ticareti yapan silahlı çeteler, bu dönemde zararsız hale getirilmişlerdir. Osmanlı döneminde, Sudan'da İslamlaşma hareketi en ileri düzeydedir. Kuş Kırallığı (M.Ö.750)'den Bu güne dek, Kara Afrika'nın kara yazgısında hep yabancılar belirleyici olmuş. Oysa, 1 Ocak 1956 Bağımsızlık hareketiyle İngiliz işgaline son veren Sudan Yurtseverleri, kendi kaynaklarına sahip çıkarak; Afrika'nın en büyük ülkesi olmanın bilinci ve övüncünü yaşıyor. Sudan-Türkiye dayanışması içinde. 

 

Devamı yarın…