Fikret Orman'ın istifa edeceğini açıklaması ve dün yapılan Divan Kurulu toplantısında bunu resmen duyurması gündeme bomba gibi düştü. Orman'ın "bırakacağım" demesinin ardından sosyal medyada bir yığın senaryo dolaşmaya başladı.

Kendisine toz kondurmadan taraftarına sitem eden ve "hakkımı helal etmiyorum" diyen Orman, egosunu burada da gösterdi ve "Stadı da ben yaptım, şunu da ben yaptım" diyerek sürdürdü konuşmasını. Sanki kulübü feda döneminde tek başına ayağa kaldırmış, bugün hâlâ saygıyla anılan geçmiş yöneticiler hiç bir şey yapmamış gibi...

* * *

Bu söylemin ardından Fikret Orman'ın kulübe ve stada cebinden kaç parasının geçtiğini, Şampiyonlar Ligi gelirleri kasaya girdiğinde ilk önce kendi alacağını tahsil edip etmediğini açıklaması gerekir. Dünya vizyonu, Süper Lig vizyonuna dahi ulaşamayınca istifa edip kaçmak, sorumluluktan kurtulmak için en kısa yoldu zaten.

Ancak son iki sezonda kaybedilen şampiyonluğun tüm sorumluluğu omuzlarında duruyor Orman'ın. Eğer şampiyon olan takımı lime lime etmeseydi, Talisca, Babel, Cenk, Negredo, Marcello, Tosic, Pepe ve daha onlarca futbolcuyu harcayıp takımın Necip'e kalması, başkanın kaçışını da hızlandırdı.

* * *

Orman'ın sözleşmesini uzatırken Şenol hocaya verdiği sözleri tutmayıp sosyal medya mesajlarıyla taraftarın önüne attı. Başkan seçilirken kulübü borç batağına sokan Yıldırım Demirören'den hesap soracağını ve alaağını ödemeyeceğini vaadetti. Ancak kapalı kapılar arkasında kurulan alış-verişlerle bu vaadler de geride kaldı.

Beşiktaş'ın stadını, seyircisiz oynanan maça bilet alan, tüm zor koşullara rağmen emanet sahada oynanan maçlarda trübünleri dolduran, bütçesini zorlayarak kapış kapış forma alan taraftar yaptı.

Feda sezonunun çilesini, ekmeğinden kısan vatandaş çekti, sefasını süren, kaymağını yiyen ise Fikret Orman oldu.

Eğer devlet köklü kulüplerin durumunu gözönüne alarak bankalarla bir konsensus sağlamasa ve borçları yapılandırmasa, bugün Beşiktaş belki de kayyum tarafından yönetiliyordu.

Durumun vehameti, Mali Kongre'de açıklanmıştı ve önüne gelecek tabloyu gayet iyi bildiği için istifa adeta tek seçenekti. İstifasına taraftarın haklı isyanına ve tribünlerin feryadına bağlayan Orman, eğer 5 haftada 5 puan kaybedilmese, takım gelecek için umut verse halen koltuğunda oturuyor olacaktı.

Bugün sahada hücum etmek yerine rakibe direnerek top oynayan takımı taraftar değil, Fikret Orman kurdu.

* * *

Başkanın sorumluluktan kaçmak için istifayı seçmesi, Beşiktaş için yeni bir başlangıç şansı olacak. Kan değişikliği döneminde daha önce başkan adayı olan isimlerin tek bir ismin etrafında birleşerek takımı motive etmesi ve devre arası dönemde gerekli takviyeleri yapması şart. Orman'ın gidişiyle birlikte Abdullah Avcı'nın da geleceği belirsizliğe girmiştir.

Kongrede eğer daha önce denenmiş ve kulüp tarihinin en karanlık dönemine imza atmış isimlerin gölge başkanlığı bugünkü durumu "feda" ile de kurtarılamaz hale getirir. Neyi kastettiğimizi anlayan anlamıştır...

Beşiktaş bir değerdir, bir yaşam şeklidir, duruştur. Şampiyon olursun olamazsın ama Beşiktaş duruşu diye bir şey gün gibi ortadadır. Rahmetli Süleyman Seba dönemi, Türk sporuna "miras yeme" değil "çalışıp üretme"yi getirmiştir. Başkanlığa soyunan kişilerin bunu bir an olsun unutmaması ve Beşiktaş Jimnastik Kulübü (BJK) için elini taşın altına koyarak çalışacak, taraftar bütünlüğünü tekrar sağlayacak bir ekip çalışmasına girmeleri gerekir.

Beşiktaş'a gönül veren milyonların ve bizim gelecek günlerin neler getireceğini beklemekten ve umut etmekten başka çaremiz yok...