Her insanın çevresinde günün, haftanın, ayın hatta yılların dostları vardır. Yılların dostlukları da gün gelir biter. Ama asıl olan gönül dostluğudur ki yaşam boyu ve ötesinde sürer. 

Günün dostlarına karşı hazırlıklı olmuşumdur. Ne minnet, ne mihnet etmemişimdir. Bilirim ki onlar sinek vızıltısı gibidir. Buradan gider, bir başkasının bir yerine konarlar. Ama gönül dostlarına tutunmak gerekir. Bana "Kalpler vardır sevgiyi paylaşmak için, insanlar vardır yalnız kalmamak için, bayramlar vardır dostluğu yaşamak için..." diye yazan eski sevgili,  bildiğim bir dersi yineliyor. Halbuki ben o sınıfı çoktan  geçtim! 
Geçen bayram, Bektaşî fıkraları ile günü kurtarmıştım. Madem ki eski sevgili "Kalpler vardır sevgiyi paylaşmak için" diye yazmış. Bu bayram arifesinde kalplerden söz edeyim. Size bir konser vereyim. Bir an için koltuklarınıza gömülünüz. Gözlerinizi kapayıp, o yıllara ve o yere gidiniz. Ama gençseniz ve sevgiliniz yanı başınızdaysa, ellerinizi ve gözlerinizi birbirinden ayırmayınız.
Hicazdan başlayalım. İlk şarkımızı Ferit Sıdal'dan alalım: 

"Kalbimin her köşesi bin bir hatıra saklar, 
Geçti baharı ömrün, saçıma düştü aklar, ..."

İkinci şarkımızı Mehmet Gökkaya'nın güftesinden Erol Sayan nihavent makamında bestelemiş. Benim yaşta olanların yüreğinin paslanmaya yüz tutmuş tellerine şöyle bir dokunuveriyor: 

"Kalbe dolan o ilk bakış  / Unutulmaz unutulmaz  / Sevda ile ilk uyanış  / Unutulmaz unutulmaz ..." 
Unutulmaz elbet. Eğer günübirlik gönül eğlendirdiğin biri değilse unutulmaz.  Sevgili de, dost ta unutulmaz. Her Gün gazetesinde çalıştığım yıllarda, yazarlarımız arasında Ertuğrul Şevket Avaroğlu da vardı. "Sapan taşı" klişesi altında kısa fıkralar yazardı. Bir de "Gönül Abla" sütununu hazırlardı. Bütün okuyucular "Gönül Ablacığım," diye mektuplarını ona yazarlardı. O da bir bayan gibi okuyuculara akıl öğretir, sorunlarına yardımcı olurdu. 

Ertuğrul Şevket Avaroğlu'nun şiirini Osman Nihat Akın Nihavent makamında bestelemiş: 

"Kalbimdeki son aşka inerken kara perde 
Bir ağlayacak göz aradım bendeki derde  ...."
Bugün hüzün zamanı değil ama, "Ah bu şarkıların gözü kör olsun."

Şayeste Hanım şiirini böyle yazdı, Muzaffer İlkar da "Hüzzam" makamında bestelediyse ben ne yapayım: ""Kalbime koy başını doktor, nabzımı bırak  / Gülen gözüme değil ağlayan gönlüme bak ..."
Bir hüzünlü şarkı da benden. Şöyle Selâhattin Pınar'ı, Yahya Kemal'ı rahmetle andırmak için:
"Kalbim yine üzgün seni andım da derinden 
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden .."
 "Kalbimde açılmış dağılan bir güldün," diyen İzak Varon'dan, "Kalbime yuva yaptın sonra yıktın" diyen Arif Sami Toker'den, "Kalbime hasretin zehri döküldü," diyen Mustafa Nafiz Irmak'tan; her dinlediğimde beni ağlatan, dinleye dinleye sişeler dolusu rakı içtiğim  Şükrü Tunar'ın "Kalbimi bezlederim minneti zevkle dilesen / Bir muhabbet kuşu da ben olurum sev diye sen" den  söz etmeyeceğim.
El ele, göz göze, toz pembe yıllarını yaşayanlar için bu şarkılar: İlkini, Muazzez Kürdan'ın güftesinden Şekip Ayhan Özışık bestelemiş: 
"Kalbimin sahibi sensin orda yalnız sen varsın 
Benim için sen her şeysin,neş'esin hayatsın ..."

Vecdi Bingöl'le, Sadettin Kaynak ne güzel ikilidir Türk sanat müziğimizde.  Biri yazmış, diğeri bestelemiş onca şarkıyı. Bu şarkı da öyle. Dinlesin gençler diye:

"Kalplerden dudaklara yükselen sesi dinle. 
Bu içten duyuşlarla başbaşayız seninle 
Çifte kumrular gibi. 
Gölgeli derelerde çağlayan sular gibi, ...."

Son şarkımız da nihavent ve Turan Taşan'ın bestesi olsun. Birlikte söyleyelim: 

"Kalplerimiz bir olsa / Dünyamız başka başka  / Olsun varsın diyorsan  / Kim karışır bu aşka .."
Evet bir bayramı daha geride bıraktıkBen yine de kalplerimizin coşkusuna, güzel duygularla doluşuna, şarkılardan da bir tat katmak istedim. Sözü telefonuma düşen son mesaja içtenliğimi ekleyerek herkese yansıtayım: "Dostluğu, sevgiyi, geleceği... Aşımızı, ekmeğimizi, soframızı... Hüznümüzü, acımızı, yalnızlığımızı paylaştığımız; birlik ve beraberliğimizi, kardeşlik ve dostluğumuzu en sıcak şekilde hissedeceğimiz nice bayramlara..."