Her insanın bir masalı vardır ve benim masalım 28 yıl önce Fenerbahçe Parkı’nda başladı. İşte bu sözler ile başladı röportajımız Pelin Çalışkanoğlu ile. Biyolojik ailesi zorlu süreçlerden geçtiği için onu çimlere bırakması ve koruyucu ailesinin onu bulmasından sonra hayatının nasıl değiştiğini anlatan Pelin Çalışkanoğlu, koruyucu annesinin onu bulduğu zaman kanser olduğunu sandığını ve o üzüntü ile kendisini bulduğunu söylüyor. Sonrasında koruyucu annesine yanlış tanı konulduğunu öğrenen Çalışkanoğlu, ailesinin ona bir ödül gibi baktığını söylüyor. 6 yaşında bu gerçeğin kendisine söylendiğini fakat bu durumu çok sonraları kabullenebildiğini söyleyen Çalışkanoğlu, bugün kendi gibi koruyucu aile altında yetişen çocuklar için açmış olduğu Kalben Derneği’nde çalışmalar yürütüyor. Hayatta sevdiği işi yapan şanslı insanlardan olan Çalışkanoğlu, aynı zamanda Elif dizisindeki başarılı oyunculuğu ile evlerimize misafir oluyor. 

Bize hikayenizi anlatır mısınız?

“Hikayem Fenerbahçe Parkı’nda koruyucu ailemin beni bulmasıyla başlıyor. Biyolojik ailem bazı zor süreçlerden geçtikleri için beni parka bırakıyorlar. Koruyucu anneme de o gün yanlış bir tanı sonucu kanser olduğu söyleniyor ve o da biraz hava almak için parkı gezerken beni çimlerin üzerinde buluyor. Hikayemiz de işte burada başlıyor. Ben de 6 aylıktan itibaren koruyucu ailem ile yaşıyorum. Bir süre sonra da annemin kanser olmadığını ve o kitlenin sadece süt bezesi olduğunu öğreniyoruz. Onlara sorarsanız ben onlar için bir hediyeyim bana sorarsanız daha mucizevi bir şey bu. Şu an bambaşka bir hayatın parçası olabilecekken buradayım ve halimden çok memnunum.”

Biyolojik ailenize ne oldu peki?

“Biyolojik babam ben iki yaşındayken hayatını kaybetmiş. Biyolojik annem ile de bazen görüşüyorum.”

HAYATIMIN ACI GERÇEĞİNİ SEVGİ İLE AŞTIM

Hayatınızın bu gerçeğini öğrenme süreci nasıl gelişti?

“Uzmanlara göre, çocuklara gerçekleri söyleme yaşı 6. Koruyucu ailem de bir uzman eşliğinde bana 6 yaşımda iken bu gerçeği açıklamış fakat ben süreci hatırlamıyorum. Sanırım zihnim bunu unutmayı tercih etmiş. Tabi zaman ilerledikçe bir şeylerin farklı olduğunu anlıyorsunuz. Soyadlarınız farklı, anneniz ile aranızda ciddi bir yaş farkı var. Tabi çocuksunuz dünya sizin için çok daha büyük bir yer. Akran şiddeti de günümüzdeki en büyük problemlerden biri ve ben de gerçekleri bu şekilde öğrendim. 5. sınıfta okurken arkadaşımla şakalaşırken bir gün ona maymun dedim. O da döndü ve bana dedi ki ben maymuna benziyorum sen kime benziyorsun peki? Senin gerçek annen baban nerde dedi. Aslında bildiğim bir durumdu fakat ben o an cevap veremedim ve gerçeklerle yüzleştim. Ailemin de bu süreci atlamamda çok büyük emeği oldu. Onların bana verdiği sevgi sayesinde her şeyi başardım.”

Ailenizle aranızdaki bağ çok özel olmalı…

“Herkes ailesini çok sever fakat bizim bağımız çok özel. Aramızda hiçbir kan bağı olmadan, hiçbir dayatma olmadan birbirimizi seviyoruz. Ailenize bakıyorsunuz sizi o kadar çok seviyor ki bu çok güzel bir duygu.”

ÖNEMLİ OLAN EMEK

Bizlere doğuran mı büyüten mi sözünü sorgulatıyorsunuz.

“Evet, mesela biyolojik ailem ile aynı kanı taşıyoruz, fizyolojik olarak da çok benziyor olabiliriz fakat ben onlara karşı hiçbir şey hissetmiyorum. En önemlisi de bu bence. Büyüten mi doğuran mı klişesini çok sorguladım.  Bazen görüyoruz 6 yaşındaki çocuk biyolojik annesine koruyucu annesi gibi sarılmıyor, bakın bu çocuğun hiçbir öğretisi, dürtüsü yok. Temelinde yatan şey sadece emek. İster biyolojik ister koruyucu olsun size emek veren her sevgi koşulsuzdur ve gerçektir.”

Aynı zamanda sizi Elif dizisindeki oyunculuğunuz ile biliyoruz. Oyunculuk serüveniniz nasıl gelişti peki?

“Çocukluk dönemlerimden itibaren oyunculuğa tutkum var. Liseyi bitirdikten sonra konservatuvar sınavlarına girdim ve Haliç Üniversitesi Konservatuvar bölümünü kazandım. Müşfik Kenter’in öğrencilerindenim. O bizlere hem insanlık hem de tiyatro anlamında çok şey kazandırdı. Bizlere, ‘Önce insan olun, o sahneye çıkarken de inerken de insanı oynayın, rolün içine girmeye çalışmayın’ derdi.”

Hangi projelerde rol aldınız?

“Öğrencilik zamanlarımda Fox’ta yayınlanan Kız Takımı isimli dizide yer aldım. Sonra TRT’da Mat, Güneşi Gördüm, Romantik Komedi 1 gibi yapımlarda rol aldım. Şimdilerde de Kanal 7’de yayınlanan Elif isimli dizide rol alıyorum.”

KORUYUCU AİLE MODELİ HALA TABU

Kalben Derneği çalışmaları nasıl gidiyor? Neler yapıyorsunuz?

“Derneğimiz 2016 Kasım ayında benim gibi koruma altında yetişen gençler ve koruyucu ailelerin önderliğinde kuruldu. Derneğimizin en önemli amaçlarından birisi Türkiye’deki koruyucu aile sayısını arttırarak koruma altında yetişen çocuklarımıza daha rahat bir aile ortamı sunabilmek. Koruyucu aile hizmet modelinin bilinilirliğini arttırmak için çalışmalar yürütüyoruz. Kalben’in ilk adımlarını atarken bizler hep şunu söyledik. Evet bizim çocuklarımızın çok daha trajik hikayeleri var. İhmale istismara uğramış çocuklarımız var. Kötü hayat hikayeleri de bizler için kıymetli. Onlar bize yolumuzda pusula oluyor yol gösteriyor ama asla bir malzeme aracı asla olmuyor. Ondan hiçbir zaman hayat hikayemin dernek çalışmalarımızın önüne geçmesini istemem.”

Peki koruyucu aile modelinin ülkemizde tabu olduğunu düşünüyor musunuz?

“Kesinlikle, bir tabu. Biz biraz da tabulardan beslenen bir milletiz. İnsanlar hala böyle durumlar ile karşılaştığında uzaylı görmüş gibi davranıyor.”

Peki siz ne gibi tepkiler ile karşılaştınız?

“İnsanlar ilk duyduklarında çok şaşırıyor nasıl olur da ailenle yaşamazsın sen evlatlık mısın diye sorular soruyorlar. Bu tarz sorular hiç bitmiyor. Şu anda 17 bin çocuk koruma altında. 2017 Ocak ayı itibariyle de 5 bin tane çocuk koruyucu aile hizmet modelinden faydalanıyor. Bu sayının zamanla artmasını ve çocukların aile ortamında yetişmelerini istiyoruz. Çocukların yaşadığı diğer bir sorun da akran ve toplum baskısı. Bizler de bu durumu normalleştirmek için seminerler veriyoruz, farkındalık çalışmaları yürütüyoruz.”

Koruyucu aile ile evlat edinme arasındaki farklar neler?

“Koruyucu ailede ebeveynleri tarafından belli sebeplerden bakımları gerçekleştirilememiş çocuklar devlet tarafından koruma altına alınarak yurt ve yuvalara yerleştiriliyor. Çocukların her türlü ihtiyacı burada gideriliyor fakat bizler için önemli olan çocuğun aile ortamında yetişmesi önemli olduğundan devlet koruyucu aile hizmet modelini öneriyor. Bu modelde çocuğun ailesi var, dilerse ailesi ile de görüşebilir. Öz ailesinin yanında bakımı gerçekleştirilemediğinden yuvaya yerleştiriliyor hatta biyolojik aile durumunu düzelttiği zaman yetkililer tarafından gerekli izinler alındıktan sonra çocuk geri de verilebiliyor.

Ama evlat edinme de çocuğun ailesi yoksa, çocuk reddedilmiş ise, birinci derece akraba ölümü gerçekleşmiş ise, çocuğun biyolojik ailesi ile hiçbir şekilde bağlantı kurulamıyor ise o zaman çocuk evlat edinilebilir ve soyadı da değişir. Sistem ikisinde de aynı ama evlat edinmede yasal varisi oluyorlar koruyucu ailede yetişen çocuklarında vasiliği devlette oluyor.”

BU BİR SEVGİ ZİNCİRİ 

Koruyucu aile olmak isteyen ailelere neler tavsiye edersiniz?

 “Ailelere her zaman bu hayatta iyi bir şeyler yapmanın çok önemli olduğunu ve karar yetkisinin onlarda olduğunu söylüyoruz. Bir şey yapacaksanız mutlaka iyi bir şey yapın. Aileler öncelikle bir çocuğun sorumluluğunu alabilecek yetkinlikte olmalı. Ruh ve bedenen hazırsalar, ebeveynlik becerileri de yerindeyse başkaları ne der siye düşünmesinler. Bu hayat onların. Her zaman diyorum eğer ailem beni o gün almasaydı şu an bambaşka bir hayatın parçası olabilirdim.  Ailem sadece beni değil benden sonraki neslimi de kurtardı. Bu bir sevgi zinciri.”

KADINLAR KORKMAMALI

Ülkemizin kanayan yarası kadına yönelik şiddet ve taciz olayları ile ilgili topluma ne mesaj vermek istersiniz?

“Bu konu ile ilgili ülkemizde çok ciddi yasal boşluklar olduğunu düşünüyorum. Sistemin gözden geçirilmesi ve cezaların daha yaptırımcı olması gerekiyor. Kadına şiddet konusu uzun süredir gündemimizde olan bir konu. Bu hem ataerkillikten kaynaklanıyor hem de biz ne yazık ki ahlaki duruşumuzu kaybetmeye başladık. Şort giydi diye kadınlara saldırır hale geldik. Ne yapalım sokağa mı çıkmayalım, kapılarımızı mı kapatalım. Bu konuya acilen bir çözüm getirilmeli. Kadınlar korkmamalı. Şiddete karşı duyarsız kalmamalı.”

KADIN HER YERE ÇOK YAKIŞIYOR

Kadınların çalışma hayatında daha aktif bir şekilde yer alabilmesi için neler yapılmalı?

Kadınlar birbirlerine destek olmalı, omuz omuza dayanışma içinde çalışmalılar. Her sektörde başarılı kadınlar vardır ve onların artık ortaya çıkmaları gerekiyor. Kadın her yere çok yakışıyor. Kadınlar sessizliklerini bozarak, adımlarını yere daha sert basarak sesini her alanda duyurmalı. Kadın eğer sesini yükseltirse erkeğin o zaman sesi kesiliyor kadınlar yeter ki yere adımlarını sert bassın. Yürüyecek çok yolumuz var ve benim umudum var.”