Alparslan Türkeş… Vefatının üzerinden 22 yıl geçti… Türk siyasi hayatına damga veren ender şahsiyetlerden biridir… Dik duruşu, ilkelerinden taviz vermemesi ve en önemlisi de kendisi ve partisinden önce devletin çıkarlarını öne çıkarması ile bilindi… Önce devlet dedi ve bu tavrını vefatına kadar sürdürdü… Son derece sıkıntılı bir hayat yaşadı. Daha genç bir subay iken Turancılık davasından yargılandı, tabutlukta işkence gördü… 1980 öncesi ölümle burun buruna yaşadı…

12 Eylül sonrası haksız yere yargılandı, hapis yattı… Hiç ceza almadan en uzun süre hapis yatan liderlerden biridir… Bu kadar haksızlığa uğramasına rağmen hiç devlete küsmedi, hiç isyan etmedi, siyasi çizgisinden de hiç taviz vermedi. Özellikle 1990’lı yıllarda fikirleri ve öngörüleri ile Türk siyasetine yön verdi. 28 Şubat sürecinde orta yolu bulan, tarafları sakinleştiren ve uzlaşmacı tavırlarıyla Türkiye’nin önünü açtı… Bütün bu gerçeklere rağmen çok haksızlığa uğradı, çok iftira atıldı… Aradan geçen zaman Türkeş’in haklılığını bir kez daha ortaya çıkardı… Türkeş’in vefatından sonra onun bıraktığı mirasla Türk milliyetçileri bir çıkış yakaladı… Maalesef bu fırsat değerlendirilemedi. Türkeş’in birleştirici, bütünleştirici ve herkesi kucaklayan dili yerine öfke ve ayrıştırıcı bir dil öne çıkarıldı. Sürekli onu bunu suçlayan, kimseyi beğenmeyen, dün söylediklerini bugün inkar eden, dün dost bildiklerini bugün düşman belleyen, dünkü düşmanlarla haşir neşir olan bir zihniyet yüzünden Türk milliyetçileri param parça oldu.

Bugün Alparslan Türkeş’i ve Türkeş’in bütünleştirici birleştirici fikirlerini daha çok özlüyoruz. Sadece sevenleri değil, dün karşısında olan kesim bile Türkeş’i bütünleştirici siyasetini arar hale geldi. Her 4 Nisan’da Türkeş’in mezarına su dökmek, başında dua etmek ve resim çektirmekle Türkeş’in fikirleri yaşatılmıyor. Türk milliyetçileri, Türkeş’in bütünleştirici, birleştirici dili ve siyasetini ilke kabul ederek, bu bölünmüşlükten kurtulmalı… Türkeş’in yaptığı gibi kişi ve parti çıkarları ikinci plana atılmalı… Önce devlet denmeli ama beka gibi kuru sözlerle değil…

BİR KAN HİKAYESİ

1979 yılının Eylül ayı... Bursa’da ülkücü Taner Kalkancı pusuya düşürülür… Sekiz kurşun yarası alır… Hastaneye yetiştirilir… Ameliyata alınır… Ameliyat uzun sürer... Kan yetmez… Acil kana ihtiyaç vardır. İkinci, üçüncü ameliyat gerekmektedir. Gün geceye dönmüştür… Çevre illere telefon edilir… İzmir Ocak Başkanı Mehmet Ali Metin, Bursa’dan Himmet Ağabeyin acil kan yetiştirin imdadına 17 ünite kan hazırlar. Elde taka bir Murat 124… Başka araç yoktur. Bir ağabeylerinin Renault arabasını isterler. Araba geldiğinde çeyrek depo benzin vardır. 75 liraya dolan depoyu tam doldurabilmeleri için 57 liraya ihtiyaç vardır. Ocakta bulunan sekiz on arkadaş ceplerini boşaltır, 38 lira toplarlar. 19 liraya ihtiyaç kalır.
Tam bu sırada başkanın odasına Turan İbrim ağabeyleri girer. Eczacı olan Turan ağabeyleri: - Hayırdır çocuklar, bu ne telaş? - Abi, Bursa’ya kan yetiştirmemiz lazım, arabayı bulduk, benzin parasını denkleştiremedik. 19 liraya ihtiyaç var. - Hadi şanslısınız, bizim eczane bugün nöbetçi, arayalım bakalım kasada kaç lira var? Eczane aranır… Kalfaya Turan ağabeyleri sorar:
- Kasada kaç lira var?
- 27 lira abi.
- Hemen çırakla ocağa gönder…
- Peki abi.
Para gelir. Turan ağabeyleri cebindeki
20 lirayı da ekler.
- Yolda lazım olur. Allah yolunuzu
açık etsin, haydi yola koyulun
bakalım…
Sabaha karşı saat 03.30’da hastaneye yetişirler. Hastanede toplanan kan 117 üniteyi bulur. Ama bu kanlar Taner’e nasip olmaz. 03.05’te ülküdaşları ruhunu teslim etmiş, ülkücü şehitler arasında yerini almıştır. Ramazan ile Yasin bitkin, yorgun ve üzgün, Öğle namazında Ulu Camii’nden cenazesi kaldırılacak olan Taner ülküdaşlarına son görevlerini yapmak için izin almak üzere İzmir Ocak Başkanı Mehmet
Ali Metin’i ararlar. - Başkanım, yetiştik yetiştik ama maalesef… Taner 03.05’te ruhunu teslim etmiş… Müsaade edersen cenazesini kaldırdıktan sonra yola çıkmak istiyoruz. Telefonun diğer ucunda Başkanları titrek bir sesle: - Allah rahmet eylesin. Bursalı ülküdaşlarımız şehidimizin cenazesine yeter. Siz buraya öğlen namazına yetişin, Turan İbrim ağabeyi eczanesinde kurşunladılar… Şehit oldu…

TEBESSÜM
İngilizce

Temel, İngiltere'ye gitmişti. Arkadaşları
Temel'e:
- İngilizce bilmezdin, İngiltere'de
çok sıkıntı çektin mi?
Temel:
- Hayır, sıkıntıyı asıl İngilizler çekti.
GÜNÜN SÖZÜ
Türklük bedenimiz, İslâmiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur. Alparslan Türkeş