İşin en can sıkıcı noktası ülkelerin ithalata bağımlı hale gelmesidir. Özellikle tarım ithalatına bağımlı kalmak, öyle sanıyoruz ki işin daha da düşündürücü yanını ortaya koyar.

Yayınlanan raporlar ve ortaya çıkan rakamlar Türkiye'nin de giderek ithalata bağımlı hale geldiğini gösteriyor. Son yıllarda tarımdaki ithalat artışını da bunlara eklediğimizde "ithalata doymuyoruz" gerçeği ile karşılaşıyoruz.

Hiç kuşkusuz ithalatın artması, dövizin daha çok dışarıya çıkması demektir. Cari açığın artması anlamına gelir. Yerli üreticinin sıkıntısını artırır, yerli üretimde düşüşlere neden olur.

Son verilere göre 16 yılda ithalata 15 milyar dolar gitti. Küçümsenmemesi gereken bir rakam.

Et ithalatında yaşanan kriz, şimdi de ayçiçeğinde kapımıza dayandı. Özellikle Trakya bölgemizdeki ayçiçeği tarlalarının yok olmaya yüz tutması, buraların betona teslim olması ve üreticilerin üretimi bırakması sıkıntıyı daha da artırıyor.

Ziraat Mühendisleri Odası 2018 yılının Ayçiçeği Raporu'nu yayınladı. BU raporun detaylarında ayçiçeği konusundaki sıkıntıların nasıl aşılabileceği açıklanıyor.

Rapora göre, ülkemizde ekimi ve üretimi en fazla yapılan yağlı tohum bitkisi ayçiçeği konusunda Türkiye net ithalatçı durumunda. Ayçiçeği çok önemli bir bitki, çünkü ayçiçeğinden yüzde 40-45 oranında elde edilen küspesi hayvancılıkta en değerli yem olarak kullanılıyor.

Aynı zamanda yağ, sabun ve boya sanayinde kullanılan ayçiçeğinin sapları da yakacak olarak kullanılmaktadır.

Ayrıca ayçiçeği çerez olarak da tüketiliyor. Dünya genelinde ayçiçeği üretiminin yüzde 2,6'sı çerezlik olarak tüketilirken, Türkiye'nin 2017 yılındaki ayçiçeği üretiminin yaklaşık yüzde 10'u çerezlik olarak ayrıldı. Yani kökünden tepesine kadar hemen her şeyi değerli bir bitki ayçiçeği.

Bu yüzdendir ki dünya genelinde ayçiçeği üretimi hızla artıyor. ZMO raporunda paylaşılan verilere göre; Türkiye'de en fazla ayçiçeği üretimi Tekirdağ'da gerçekleştiriliyor.

Bu ili sırasıyla Konya, Edirne, Adana, Kırklareli, Çorum, Tokat, Eskişehir, Samsun, Balıkesir, Bursa, Denizli, Karaman ve Kayseri izliyor. Diğer illerde de üretim yapılıyor, ancak çok yüksek bir üretim değil.

ZMO Ayçiçeği-2018 raporunda dikkat çekilen Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre Türkiye ayçiçeği üretiminde Ukrayna, Rusya, Arjantin, Çin, Romanya ve Bulgaristan'dan sonra 7. sırada geliyor.

Dünya ayçiçeği üretiminin yüzde 52'sini Ukrayna ve Rusya gerçekleştiriyor. 2000-2016 yılları arasında bu iki ülke ayçiçeği üretimini ayçiçeği üretimini baş döndürücü bir hızla arttırdı. 2000 yılında 3.5 milyon ton ayçiçeği üreten Ukrayna üretimini, 2010'da 6.8 milyon tona, 2015'te 11.2 milyon tona, 2016'da ise 13.6 milyon tona taşıdı.

Rusya ise 2000 yılında 3.9 milyon ton olan ayçiçeği üretimini 2010'da 5.3 milyon tona, 2015'te 9.3 milyon tona, 2016'da ise 11 milyon tona yükseltti. Türkiye'nin bu dönemdeki ayçiçeği üretimi ise 800 bin tondan 1.7 milyon tona yükseldi.

FAO verilerine göre 2016 yılında Türkiye, İspanya, Fransa'nın ardından en fazla ayçiçeği ithal eden 3. ülke oldu. 2017 yılında 595.5 bin ton ayçiçeği ihracatı gerçekleştiren Türkiye'nin ithalatı ise yaklaşık 2.3 milyon tonu aştı.

2002-2018 yıllarında Türkiye'nin ayçiçeği ithalatı, yüzde 500 gibi rekor bir oranda arttı. Türkiye bu dönem zarfında bu ithalat karşılığında başka ülkelerin çiftçilerinin refahı için 15,7 milyar dolar ödeme yaptı.

Türkiye 2017 yılında 57 bin ton ayçiçeği tohumu ihracatı gerçekleştirirken, yüzde 85'lik kısmı Rusya, Moldova ve Bulgaristan'dan yapılan ayçiçeği tohumu ithalatımız ise 640 bin ton oldu.

Ayçiçeği formları içinde en fazla miktarda ithalat yapılan kısım ise ayçiçeği küspe ve katı atıkları oldu. 2017 yılında 681 ton ayçiçeği küspe ve katı atıkları ihracatına karşılık 965 bin ton ithalat yapıldı.

Ayçiçeği tarımında yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerinin de ortaya konulduğu ZMO raporuna göre; ithalata bağımlı bitkisel yağ sektörü, dünya pazarındaki dalgalanmalardan da negatif etkileniyor.

Türkiye'nin bitkisel yağ sanayinin temel sorununun hammaddede dışa bağımlılık olduğuna dikkatleri çeken raporda, son yıllarda gıda sektörü dışında biyodizel üretiminde de kullanılmaya başlayan bitkisel yağlar artık enerji sektörünün de bir hammaddesi haline geldiği vurgulandı.
Yağlı tohumlarda alım politikalarında lisanslı depoculuk sisteminin devreye sokulması ve ürün değerinin bulması için borsaların da etkin hale getirilmesi gerektiğini açıklayan ZMO raporunun sonuç bölümünde şu tavsiyelerde bulunuyor: 

"Yağlı tohumlarda tamamen dışa bağımlı konumda olan Türkiye, üretimini artırmak zorundadır. Üretim, tüketim, ithalat ve ihracat verileri üzerine oturan bir üretim planlaması yapılmalı, üreticiye verilen destekler artırılmalı, yağ bitkilerinde müdahale alım fiyatı belirlenmeli; üretimi artıracak, dışa bağımlılığı azaltacak politikalar uygulanmalıdır."

Sonuç:

Üretimimizi hızlandırmak, yerli üretime yüzümüzü dönmek durumundayız.