28 yıl önce toprağa verdiğimiz bir bayan gazeteci, yazardan söz edeceğim. O, kendi deyimiyle "Tek At Tek Mızrak" yaşayarak 60 yılı aşan ömrüne 41 kitap, sütunlar dolusu yazı, iki eş, üç çocuk, iki torun, dört yabancı dil, her kesimden dostlar ve çetin düşmanlar sığdırdı.

Çerkez kökenli yazar, çevirmen ve gazeteci Nimet Arzık’tan söz ediyorum. Babası Hâlid Carım uzun süre Fransa ve İsviçre'de yaşamış, gazetecilik yapmıştı. Annesi ise Polonyalıydı. O zamanki soyadıyla Nimet Carım, İzmit’te doğdu. Babasını küçük yaşta kaybetmişti. Amcası Fuat Carım tarafından büyütüldü. 

Fuad Carım, Mülkiye'yi bitirmiş, Kuvâ-yı Milliye'ye katılmış, milletvekilliği ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığı yapmış, elçiliklerde bulunmuştu. O da zamanının ileri entelektüellerindendi. Bir hayli kitap yazmıştı. Nimet Carım, İstanbul'da "Notre Dame de Sion" lisesini bitirdi. 1937-1942 yılları arasında altı yıl Polonya’da annesinin ailesi ile yaşadı. 

Dünya savaşının başladığı yıllarda Milano Konsolosu olan amcası Fuat Carım yanında kalan Nimet, daha sonra Türkiye'ye dönünce Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nde görev aldı.  Türk edebiyatı ve folkloruna ilişkin pek çok eseri Fransızcaya çevirdi. Dünya ve Fransız edebiyatından bazı eserleri de Türkçe ‘ye kazandırdı. 1950'li yıllarda "Renk" adlı aktüalite dergisi çıkardı. "Son Baskı", "Yeni Sabah", "Yedi Gün', "Akbaba", "Aydınlık" vb. birçok dergi ve gazetede makaleleri, araştırma, röportaj ve fıkra yazıları yayımlandı. 

Anadolu Ajansı Genel Müdürlerinden olan Şerif Arzık ile evlendi. Şerif Arzık, dönemin Başbakanı Adnan Menderes ile aynı heyette 17 Şubat 1959 tarihinde İngiltere'nin başkenti Londra'da yapılacak Kıbrıs görüşmelerine katılmak için Ankara Esenboğa Havalimanı'ndan yola çıktı. Sis nedeniyle düşen uçakta Başbakan Adnan Menderes kazadan hafif yaralanarak sağ kurtuldu. Ancak ölenler arasında Şerif Arzık vardı. 
Nimet Arzık’ın ağabeyi Taha Carım Türkiye'nin Vatikan büyükelçiliği sırasında 1977'nin 9 Haziran'ında, Ermeniler tarafından öldürüldü. Katilleri bulunamadı. 

27 Temmuz 1989’da aramızdan ayrılan Nimet Arzık, 1983'te yayınladığı hatıralarında, kocasını kaybedişinin 56. Gününde, kendisine 1957'de MİT başkanı olan Hüseyin Avni Göktürk'ün tecavüze kalkıştığını bir şiirinde yazmıştı. İşte o şiir: 

56. Gün

Hayatta olsaydın ne çok gülerdin, beraber gülerdik
Sonra, sunturlu bir küfür ederdin, kendi stilince
Bugün tarihi bir gün tarihimde
Az kalsın tecavüze uğruyordum
Evet, tecavüze
Eğer karşımdaki bu kadar
tavşan yürekli olmasaydı
İftira ediyoruz zavallı hayvancıklara
Olsaydı kulağın, uslardın adını, şanını, unvanını
Dekor: Cimri bekar yatak odası
Yatak: Baklavalı bir örtüyle örtülü
Baklavadan nefret ettim o örtüden ötürü
Bir işkence sandalyası, ukalalık kadar dik
Karşımdakinin vicdanı kadar kuru
Dinle bu tiyatro değil, tiyatroda düzmezler dekoru
Bu kadar uygun kendi kişiliğine
O ne kelimelerdi ne, iki gönül bir olunca, diyordu hazret
Yerin önemi ne ki
Hazret seninle, seyranın samanlıklaşacağına
Kanaatım büyük, aklım yatık
Fakat samanlığın seyranlaşacağını
Kuramam en cesur hayallerimde
Kusura bakma üstat
Neyse yakayı sıyırdım gözüm
Tavşan yürekliden korkabilsem korkardım
İltifatı kabul edilmedi diye
İftiraya geçecek, nasıl geçmesin
Harpte ilk patlayan tüfek ödü patlayanınkiymiş
Patlasın bakalım, mermisi neymiş.


Nimet Arzık’ın kitaplarından basıları şunlardı: Menderes'i İpe Götürenler (1966), Bitmeyen Kavga: İsmet İnönü (1966) , Çetin Altan'dan Demirel'e Eş Kişiler Zinciri (1969), Osmanlı Sarayında Yabancı Kadın Sultanlar (1969), Uç Beyleri (1972), Ak Altının Ağası (1975), Türkiyem Türkiyem (1973), Tek At Tek Mızrak (anılar, 3 cilt, 1984-1985), Demirel'in İçi-Dışı (1985)