Beyoğlu Ayhan Işık Sokak'ta küçücük bir dükkanda, ilk defa gören birisi için "uzay teknolojisi" hissi veren ama yorgunluğu her halinden belli olan aletler, Yeşilçam filmlerine yeniden hayat vermek için kullanılıyor. Bu nostaljik cihazların bulunduğu dükkana girince Erdoğan Bitav'la karşılaşıyoruz.

Babacan bir tavırla dükkanda ne yaptığını şu cümlelerle anlatıyor Bitav; "Sinevizyon makinelerini tamir ediyoruz. Yani elde kalan 16 ve 35 mm'lik kopyaları hurdaya dönmüş durumdaki eski Türk filmlerini yok olmaktan kurtarıp, televizyonlarda yayımlanabilecek kıvama getiriyoruz." Tebessüm ederek "Yani hastalanmış filmleri kurtarıyoruz kızım" diye tamamlıyor cümlesini.

Dükkanın içerisi; eski film şeritleri, değişik film gösterim makineleri, antika film kameraları ve her ne ararsanız bulunan esaslı bir tamirat setiyle dolu. İlk renkli filmler, kömür ışıklı makinelerden lambalı makinelere ilk geçiş, değişik ses sistemleri... Nitekim, üniversitelerin sinema-TV bölümlerinde okuyan gençler de onun hatıralarının Yeşilçam tarihine ışık tuttuğunu keşfetmiş olacaklar ki, haftanın her günü dükkâna yollarını düşürüyor.

TEKNOLOJİNİN HIZI

Bizim kuşağın Bitav'ın anlattığı "film kopyaları"ndan neyi kastettiğini anlaması pek kolay değil elbette. Çünkü teknoloji başdöndürücü bir hızla gelişiyor ve bizler dijital çağın nesliyiz. O yüzden sinema sanatının teknolojik gelişimini de bilmek gerekiyor. Sinema sanatı, 1970'li yıllardan itibaren önce pelikül ortamdan sayısal ortama, daha sonrasında ise sayısal ortamdan dijital ortama aktarıldı. Bu teknolojinin adı "video kaset"ti. Hafif kameralar ve zahmetsiz kayıt özelliği ile özellikle dış çekimler için daha müsait olan bu tür kamera sistemleri, televizyon sektörü için büyük kolaylık sağladı ve üretimin birçok aşamasında bu teknoloji kullanıldı.

MALİYETİ YÜKSEKTİ

Pelikül film yöntemi oldukça zor bir süreçti filmli makineler uzun metraj çekim sistemini tek makara ile sağlayamadıkları için film çekim süreci oldukça maliyetli oluyordu. Sayısal süreçle birlikte kopyalama işlemi kolaylaşıp, veri kaybı azalırken, dijital süreçle veri kaybı tamamen sıfırlandı. Bu gelişme özellikle genç yönetmenlerin kendi filmlerini yapmalarına da olanak sağladı.

İşte Erdoğan Bitav da, bu dijitalleşmenin sonucunda ortaya çıkıyor. Bidav, telecine, sinevizyon ya da kasetten filmleri televizyonda izlenebilecek hale getiriyor. Bunu yaparken sinevizyon makinelerini de çalışır hale getiriyor. Bu sayede  bizler de 1900'lerde yapılan en eski filmleri bile televizyondan ya da bilgisayardan izleyebiliyoruz.

ERDOĞAN BİDAV KİMDİR?

Erdoğan Bidav, Balkan göçmeni bir ailenin çocuğu olarak 1938 yılında Eskişehir'de dünyaya gelmiş. Tüm memur çocukları gibi o da şehir şehir dolaşmış. Adana'da önce Erkek Sanat Enstitüsü'nü, ardından da elektrik-elektronik üzerine diğer bazı destekleyici kursları tamamladıktan sonra, 1960'larda sinema sektörüne yönelmiş. İlk aşamada sinema salonlarının ses sistemlerini kurmakla başlamış daha sonra "sinema makinistliği" ehliyeti almış. 2010 yılı mayıs ayında, mesleğine verdiği 50 küsur yıllık emekleri nedeniyle Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Vakfı tarafından "takdir belgesi" verilmiş kendisine. Eyüpsultan Belediyesi bu yıl Türkiye'nin son analog teknikeri olduğu için Yaşam Boyu Onur Ödülü verecekmiş ama organizasyon iptal edilmiş. 

Elif Zeynep ÖZİPEKÇİ
(Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi)