Küresel koronavirüs salgınında daha fazla can kaybını önlemek ve risk grubundakileri korumak için geniş çaplı önlemler alınıyor. En çok risk altında olanlar 65 yaş ve üzerindekiler olmasına rağmen Türkiye; yaşlılarını evde tutmakta zorlanıyor. Sosyal mesafe kuralı ve ‘Evde Kal’ çağrılarına uymayan yaşlılar; İçişleri Bakanlığı 81 ile gönderdiği genelge ile uygulamaya başladığı sokağa çıkma yasağını da dinlemiyor. Sokaklar, parklar yaşlılarla dolup taşıyor. Yaşlıların içinde bulundukları ruh halini ve evde kalmalarını nasıl sağlamak gerektiğini aktaran Maltepe Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. E. Figen Karadayı; “Yaşlı, kimsesiz, okuyarak veya çalışarak vakit geçirme olanağından yoksun kimselerin dışarıya çıkmakta ısrar etmelerinin en önemli sebebi; yalnızlıkları” ifadelerini kullandı.

Evde oyalanacak etkinlik bulamıyorlar”

Özellikle eğitim düzeyi düşük yaşlıların toplulukçu bir kültürün bireyleri olarak daha çok birbirleri ile konuşarak ve dışarıda dolaşarak vakit geçirme alışkanlıklarının olması ve evde başka oyalanacak etkinliklerinin bulunmamasının en önemli neden olduğunu söyleyen Karadayı, “Eğitim düzeyi yüksek olanlar evde internet ortamında ve sosyal medya ile oyalanıp güzel vakit geçirebilirken bu grup böyle olanaklara sahip değil” dedi.

Yalnız ve tek bir birey olarak yaşamın hakim olduğu batı toplumlarında evde tek başına oturup oyalanmanın daha kolay olduğunu dile getiren Karadayı, Türkiye gibi toplu yaşamayı seven kültürlerde bunun daha zor olduğuna dikkat çekti ve evlerdeki yaşamın onlar için nasıl daha eğlenceli hale getirilebileceği üzerine düşünmek gerektiğini söyledi.

Tehlikenin farkında değiller”

Doç. Dr. Karadayı’ya, “Sokağa çıkmanın önlenememesinin en önemli sebeplerinden birisi de yaşlıların yaşamlarının tehdit altında olmadığını düşünmeleri” dedi ve şunları söyledi:

“Sorunun ciddiyetine içten inanmıyorlar. Mesajların, bu kesimin özellikle dikkate aldığı kişiler tarafından, yüz yüze verilmesi gerekiyor. Kimden geldiğine göre kuralı kabul eder veya etmez. Etkin olan, sözü dinlenen kişiler çevresindeki yaşlıları ikna etmeli. Yaşlıların büyük kesimi internet kültürüne alışmadı. Yüz yüze etkileşim çok önemli. Telefon ya da internetten mesajla çağrıya yanıt vermeyebilirler ama akraba, tanıdık vasıtasıyla aldıkları bilgiyi doğru kabul edebilirler. Bu nedenle 65 yaş üzeri yaşlılarımıza; yakınları, akrabaları, arkadaşları yoluyla yaklaşmak ve ikna etmek daha başarılı sonuçlar verebilecektir. Özellikle çocuklar, dışarı çıkmakta ısrar eden anne-babalarına salgının kendileri ve temasta bulunacağı kişiler için nasıl bir tehlike yaratabileceğini açık ve net şekilde anlatmalılar, yaşlıları takip etmeliler.”

Bana bir şey olmaz’’

Belirli bir yaşa gelmiş bazı yaşlıların ayrıca bir yaşam değeri olarak kaderciliğe inanması ya da ‘bana bir şey olmaz’ inancının da önemli rol oynadığını söyleyen Doç. Karadayı, “Evde mutsuz olmaktansa dışarıda risk almayı seçiyor. Zaten risk olduğuna da inanmıyor” dedi.

Her alt kültürel grubun farklı nedenleri olduğunu da vurgulayan Doç. Karadayı, “Bana bir şey olmaz kaderci anlayışı sadece yaşlılarda değil, gençlerde de var. Gençler de umursamaz davranıyor. Ama burada önemli olan ‘başkasına vereceği zararı önemsememe’ duygusudur. Bir farkındalık oluşmamış” ifadelerini kullandı.

Sokağa çıkmalarının önüne geçin”

65 yaş üzeri yaşlıların büyük çoğunluğunun teknolojiyi kullanma konusunda yetkin olmadığını söyleyen Karadayı, “Temel ihtiyaçları karşılama açısından evde kalabiliyorlar ama özel ihtiyaçlarına sıra gelince uymayabiliyorlar. Fatura, kredi kartı ödeme gibi özel işlemleri için de bankaya gitmek gerekiyor. Her evde bu işleri yapacak gençler de yok! Alışveriş yapmak başta olmak üzere birçok ihtiyaçları var. Daha bilinçli önlem alan yaşlılar için daha bilinçli uygulamalara fırsat tanınması gerekmektedir. Bunları çözecek bir dayanışma olmalı ki sokağa çıkmalarının bu anlamda da önüne geçilsin” dedi.