İstanbul'un Kadıköy semti denildiğinde akla ilk gelen yerlerden biri Akmar Pasajı. Kitapseverlerin sıklıkla uğradığı bu pasajda bir zamanlar kafeler ve müzik marketleri vardı. Yapılan polis baskınları sonucu kaderi değişti ve artık kitapçıların ve sahafların olduğu bir pasaj oldu. İki katlı pasajın iki katında da girişi bulunuyor ve sağlı sollu dükkânlar yer alıyor. Çoğunda test kitapları mevcut dükkânların. Alt katında bir plakçı ve tişörtçü var. Dükkânda çalışanlar sizi içeri çekmek için "Test kitapları, test kitapları!" diye bağırıyorlar. Akmar Pasajı 1999 Marmara depremi öncesine kadar kafelerinde "satanistlerin" takıldığı yer olarak anıldığı için pek de sevilen bir yer değilmiş ama sonrasında büyük bir kimlik değişimine girmiş ve şu anki hâlini almış. Sahaflara girdiğinizde kütüphanedeki kitapların arasında kaybolmaya başlıyor ve yeni bir dünyaya açılıyorsunuz. Pasajda şu anda 70 dükkân bulunuyor. 

ESKİDEN KOLEJDİ

Akmar Pasajı'nın eski sahaflarından Antik-Ruha Kitabevi'ne giriyoruz ve bizi Seyran Zorluer Karşılıyor. Seyran Zorluer babasından ona 12 yıl önce kalan bu sahafı ve Akmar Pasajını anlatıyor. Seyran Zorluer, 1986 yılında Akmar Pasajı'nın bulunduğu bu yerin bir kolej olduğunu aynı zamanda burada soyunma odaları, spor salonu olduğunu ve restore edildiğini söylüyor. "O dönem babam burada çalışıyordu. Babam yaklaşık 30-32 yıldır Akmar'ın eski bir sahafı. Babam emekli oldu. Daha yapmak istemediğini dile getirdi, sonra ben devraldım. 12 yıldır işletiyorum. Ben gelemediğim zamanlarda babam gelmeye devam ediyor.''

15 YILDA DEĞİŞTİ

Zorluer babasından ona kalan bu dükkânın bulunduğu pasajın eskiden çok kötü olduğunu söylüyor ve ekliyor, "İçiciler, bağımlılar birkaç tane serserinin takılması ile bayağı bir ismi lekelendi."  Burasının bir antikacı dükkânı olduğunu sonradan kitabevine dönüştüğünü belirtiyor. "Kitapçı dediğimizde bir iki tane dergi satan yer vardı aslında tam adıyla sahaf dediğimiz yer yoktu. Pasajda terziler, saatçiler vardı. Zaman içerisinde bir kitap akımı oluşmaya başladı. Sonra ders kitaplarına dönüştü Milli Eğitim'in kitapları o dönemler parayla satılıyordu. Daha sonra özel kolejlerin kitapları, lise, üniversite kitabı derken bayağı bir oturdu. Tam olarak kitap satılan bir yer hâlini alması 15 yıl sürdü." 

Savaş Ay'ın programından sonra pasajın değiştiğini kafeteryaların kapatıldığını sadece bir plakçının ve tişört satan dükkânın kaldığını söylüyor. 

30 YILDA 30 BİN KİTAP

Antik-Ruha Kitabevi'nde sadece 30.000 kitap bulunduğunu belirtiyor. Kitapların birikmesi 30 yılı bulmuş. "Öğrenciler getiriyor alım-satım, takas ve hurdacılara gidip alıyoruz. Benim babam yıllarca hurdacılara gidip tozların, çöplerin arasından kitapları kurtarmaya çalıştı. Evlere gittik babasından annesinden yadigâr kalan kitapları kütüphaneleri aldık. 

Çok ilginç bir müşteri profili olduğunu söylüyor. "Kimisi sadece elinde kitap taşımak için, kimisi gerçekten çok aç öğrenmek için, kimisi okula gitmese kitap almayacak tipler. Bir kahveye 15 lira para verirken onun hesabını yapmayan insanlar kitap alırken bu paranın lafını yapıyorlar."
En çok gençlerin geldiğini onların da mecburiyetten geldiğini, gelenlerden çok nadirinin kendi isteği ile geldiğini söylüyor.

SAHAFÇI İLE KİTAPÇI FARKI BİLİNMİYOR

Sahaf ve kitapçıların arasında farkın bilinmediğini kitapçının her türlü yayıneviyle anlaşma yapıp her kitabı sattığını, sahafların ise baskısı olmayan, tükenmiş kitaplar sattığını söylüyor. "Ben her profile hitap etmeye çalışıyorum ayakta kalabilmek için. Ben İngilizce satmak istemiyorum. İngiliz sömürüsü yayınlar satmak istemiyorum kendi kökümü ve geleceğimi bilmek adına eski dilleri öğrenilmesini istiyorum. Bir Yunanca bilinebilir bir Latince bilinebilir bir Arapça, Farsça Osmanlıca bilinebilir. Bunlar bilinse şu anki eski kitaplar çöplerde değil kütüphanelerde olurdu." 

Sahafların keşfedilmesi gerektiğini söylüyor. Sahaf festivallerine katılmadığını, oralarda sahafların olmadığını kitapçıların olduğunu ifade ediyor. "Orada seç al var sahafta böyle bir kültür olamaz. Sahaf oturur düzenlediği dükkânında gezer, koklar, kitaplara bakar. Sahaflar keşfedilmelidir." 

Kitapçılarla karşılaştırdığında onların daha fazla kazandığını müşterinin zoraki gittiğini fakat sahafların daha çok ilgi çektiğini ve müşterinin kendi isteğiyle geldiği yerler olarak değerlendiriyor.

Sinan DAŞPINAR (İAHA)