İstiklal Caddesi'nin meşhur Terkos Pasajı, aynı zamanda uygun fiyatlı giyimin de adresi olarak bilinir. Pasaj 1800'lü yıllarda su idaresi binasıdır. İstanbul'a suyunu veren Terkos Gölü'nün adı o zamandan bu zamana kadar bu binayla birlikte yaşıyor.
Güneşli bir sonbahar gününde sıra sıra dizilmiş insanlar tezgahlardan beğendikleri kıyafetleri seçiyor. Kıyafet satıcılarının sesi kalabalığın sesi sesine karışıyor: "Sezonun en moda parçaları burada!", "Gömlekler, pantolonlar, kazaklar her şey 30 lira!"
Müşteriler adeta birbirleriyle yarışıyor; her biri kendisi için en uygun kıyafeti bulma peşinde. Beğendikleri birkaç parça kıyafeti omuzlarına atıp, telaşlı bir şekilde arayışlarına devam ediyorlar.
UYGUN FİYATLAR
Her kesimden insanın uğradığı pasajda turistlere de rastlamak mümkün. Tezgâh sahipleri yoğunluktan memnun görünüyorlar. Pasajın girişindeki tezgâhın sahibi 45 yaşındaki Rıfat Bagatır, 22 yıldır ekmeğini buradan kazanıyor. Rıfat Bagatır, Terkos Pasajı bambaşka bir dünyadır Öğrencisi de gelir sanatçısı da" dedikten sonra ilerideki bir tezgahı göstererek "Pasajda erkek kıyafetleri de var" diyor. İşaret ettiği yerde koyu renk takım elbiseli bir adam, bir yandan telefona konuşuyor, diğer yandan aceleyle beyaz bir gömlek satın alıp kalabalığın arasına karışıyor. Bu sırada genç bir kadın oracıkta üzerine geçirdiği kazağın fiyatını ödüyor. Burada her tarzdan insana rastlamak mümkün...
İHRAÇ FAZLASI MALLAR
Terkos Pasajı'nın diğer uygun fiyatlı kıyafet satan yerlerden ne farkı var?" diye soruyorum.
"Sezonun son moda parçalarını ve ünlü markaların ihracat fazlası ürünlerini çok uygun fiyata satıyoruz. İnsanlar mağazadan 100-150 liraya alacakları elbiseyi burada 40 liraya bulabiliyorlar" diyor. Son dönemdeki zamlardan Terkos Pasajı pek fazla etkilenmemiş.
Burada bir düzen yok gibi görünse de aslında her şey çok basit. Her tezgâhta bulunan üst üste yığılı kıyafetlerin çoğunun fiyatı aynı.
EL YAPIMI TAKI VE AKSESUAR
Terkos Pasajı'nda sadece kıyafet bulunmuyor. Birinden farklı şapkalardan çantalara, el yapımı takılardan şallara kadar çeşit çeşit aksesuarlar da var.
Kalabalığın ortasında takı tezgahının yanına oturmuş elindeki kolyeye gözünü dikmiş orta yaşlı bir kadın dikkatimi çekiyor. Hemen yanına gidiyorum. Konuşmaya istekli Aysel Begtaş, büyük bir gururla anlatmaya başlıyor takılarını:
"Tezgahtaki bütün takılar el emeğidir. Küpe, kolye, bilezik, yüzük hepsinin el işçiliği farklıdır." Elindeki kolyeyi göstererek "Telkâri kolyedir bu. Telkâri, Mardin yöresine ait bir gümüş işleme sanatıdır. İnce gümüş tellerin birleştirilmesiyle yapılır."
Tezgahta telkâri kolyelerin dışında günlük metal takılar ve antik bakır kolyelerde bulunuyor. Birbirinden özgün küpe, bileklik, yüzük ve kolyelerin fiyatları ise 20 lirayı geçmiyor. Aysel teyze, tezgahının yanına oturup el emeği takılarını yapmaya devam ediyor. Pasaj giderek kalabalıklaşırken, İstiklal Caddesi'ne közlenmiş kestane kokusu ile tramvay sesiyle karışan sokak müzisyenlerinin sesi yayılıyor.
Elif BAYRAM (İAHA)