Bir dönem Türk insanının vazgeçilmez tatları arasında yer alan şerbet, 1900'lü yılların başından itibaren eski canlılığını kaybetmeye başladı. Asitli ve gazlı içeceklerin meşrubat piyasasına girmesi ile birlikte, unutulmaya yüz tutan şerbet, Erenköy'de küllerinin arasından yeniden doğdu. Girişimci Mustafa Pektaş, beş yaşından bu yana hayali olan şerbet dükkanı açma fikrini gerçekleştirdi ve meşrubat dünyasına kafa tutuyor. Dünyanın bütün meyve ve çiçeklerinden yapılan içeceklerin olduğu bir dükkan hayal eden Pektaş, tam 30 yıl sonra hayallerini gerçekleştirmenin haklı mutluluğunu yaşıyor.

ATANAMADI, ŞERBETÇİ OLDU

Üniversitede Elektrik Öğretmenliği okuyan Pektaş, atanamayan bir öğretmen aslında. Çocukluk dönemlerinden itibaren hikaye yazma denemeleri olan, dergilerde yazıları yayınlanan Pektaş, bir senaryo yazmak için çıktığı yolda şerbet ile tanışmış. İstanbul'un işgal yılları altındaki dönemi ile ilgili bir roman yazarken, dönemin çarşı, pazar ve sokak kültürünü de araştıran Pektaş, şerbet ile tanışmış ve o günden sonra hayatınım başrolünü şerbet oynamaya başlamış. Evinde de ekmek, yoğurt denemeleri yapan, mutfağı seven Pektaş, ilk olarak Demirhindi şerbetini yaptığını ve sonraki bir ay boyunca o tadı yakalamaya çalıştığını söylüyor.

45 ÇEŞİT ŞERBET ÜRETİYOR

Eline geçen her meyve ve çiçekten farklı tatlar harmanlayarak şerbet üreten Pektaş'ın dükkanında mevsim şerbetleri de bulunuyor. İlk başlarda eş dosta ikram ederek başladığı şerbet hikayesini bugün 45 çeşit şerbet ve 5 çeşit gazoz ile taçlandıran Pektaş, menülerinde yeni tatlar denemeye cesareti olan her işletmeciyi Erenköy'deki dükkanına bekliyor. Tamamen doğal ve geleneksel yöntemler ile yapılan şerbetlerin demirhindi, acıbadem, biberiye, çilek, su, tükenmez gibi pek çok çeşitleri de ziyaretçilerini sabırsızlıkla bekliyor.

Asitli ve gazlı içeceklerin tahtını sallama hedefinde olduklarını belirten Pektaş, "Eşit şartlara gelemesek de şerbette onlar ile aynı rafa girdiğinde vatandaşlar sağlıklı olduğu için şerbeti tercih edeceklerdir. Bazen dükkanımıza merakla giren kişi, elinde şerbetler ile çıkıp gidiyor, insanlar bizi merak ediyor. Şerbet kültürümüzün de unutulmasını istemiyorum. Bu bir marka ve ben içini kendim doldurmak istiyorum" diyor.

Sibel GÜLERSÖYLER