İstanbul Boğazı'nın Avrupa yakasında en uç noktasında bulunan ve geçmişte Karadeniz'den gelecek tehlikelere karşı yapılan Garipçe Kalesi, ilgisizlik ve bakımsızlık nedeniyle yürek sızlatan bir halde bulunuyor. Bir dönem Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın kiraya vermek için ihaleye çıktığı ancak taliplisi çıkmayan kale, bölgeye günübirlik gelen piknikçilerin ateş yaktığı, çöplerini attığı bir alan olarak kaderine terk edilmiş durumda.

CENEVİZ KALESİ

Sarıyer'in dokuz küçük köyünden biri olan Garipçe'nin adı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün yapılmasıyla daha sık duyulur oldu. Köprünün Avrupa yakasındaki ayağının da sınırlarında yer aldığı Garipçe Köyü'nde bulunan ve Cenevizliler tarafından yapılan tarihi kale, asırlardır ayakta kalma mücadelesi veriyor. Osmanlı döneminde Padişah III. Mustafa tarafından Macar asıllı Fransız mimar Baron François de Tott'a restore ettirilen kale, 2. Dünya Savaşı'nda da güvenlik amacıyla görev yapmış. Savaş bittikten sonra ise kale kaderine terk edilmiş.

ASKERİ ALANDAN ÇIKTI

2. Dünya Savaşı'nda Karadeniz'den gelecek tehlikelere karşı makineli tüfek yuvası olarak kullanılan kale, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bölgeyi tahliye etmesinin ardından korumasız kalmış. Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün yapımıyla birlikte, kalenin restorasyonu da gündeme geldi. Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü, Garipçe Kale ve Kulesi'ni 2008 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı'na tahsis etti. Bakanlık da kaleyi "Kültürel Amaçlı Özel Tesis" olarak yerli girişimcilere kullandırmak için 49 yıllığına kiraya verme kararı aldı. Bakanlık ihale düzenledi ancak taliplisi çıkmadı. 

İçerisinde müze, sergi salonları, sanat atölyeleri, kütüphane yanında kafeterya ölçeğinde yeme içme üniteleri de yer alması planlanan proje rafa kaldırıldı.

BELEDİYE DE İSTİYOR

Tarihi kaleye Sarıyer Belediyesi de talip oldu. Belediye, tarihi kalenin restorasyonu için çevresindeki araziyle birlikte kendilerine tahsis edilmesini istedi ancak bakanlık bu talebi reddetti.

Garipçe Köyü'nün hafta sonu tatilcileri için cazibe merkezi haline gelmesinin ardından korumasız durumdaki kalede de tahribat artmaya başladı. Piknikçilerin içerisinde ateş yaktığı, çöp attığı, sprey boyayla duvarlarına yazıların yazıldığı kale harabe haliyle görenleri de üzüyor.
Cenevizliler döneminden kalma, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde de hizmet veren tarihi kalenin onarılmasını isteyen çevre sakinleri "Aslına uygun bir restorasyon köyümüzü daha da cazip hale getirecek. Ancak Şile'de bulunan Ocaklı Ada Kalesi'ndeki gibi bir restorasyon yapılmasından ve ikinci bir Süngerbob faciası yaşanmasından endişe ediyoruz" diyor.

İlayda Deniz
Galatasaray Üniversitesi
İletişim Fakültesi