Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan, “Bu camiler yığma yapılar olduğu için taşıyıcıları duvarlardır. Duvarın basıncıyla ayakta kalırlar. Ancak burada çekme gerilmeleri oluşur. Çekme gerilmelerini alan elemanlar vardır. Bunlar ya demirden yapılır ve duvarlara koyulur ya da ahşaptan yapılır. Ama tabii demir paslanabilir, ahşap çürüyebilir ve ikisi de işlevini yitirebilir. Bu sebeplerden dolayı çatlaklar oluşur ve mutlaka kontrol edilmesi gerekir” dedi. Mimari Restoran Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Fatma Sedes ise, “Projeyi statikçi mühendislerin de incelemesini öneriyorum. Çünkü restorasyon ve bu tip müdahaleler, interdisipliner bir çalışmayı gerektirir. Gerektiğinde jeoteknik mühendisleriyle de konuşmak lazım. Yani denizin altında neler oluyor, caminin oturduğu zemin ne durumda gibi konuların da irdelenmesi gerekiyor” diye konuştu.

Şemsi Ahmet Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan, yalı cami özelliği taşıyan ve ‘Kuşkonmaz Camii’ olarak bilinen 441 yıllık Şemsi Ahmet Paşa Cami'nin önüne 4 yıl önce önüne deniz üstüne kazıklı yol yapılmaya başlanmış ancak bu çalışma tarihi camiyi çatlatmıştı. O dönemde tepkiler üzerine proje iptal edilmişti. Buna rağmen İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından caminin önüne yürüyüş yolu yapılması için çalışma başlatılması tartışmalara neden oldu. Proje hem tarihçiler hem restorasyon uzmanları hem de deprem uzmanları tarafından eleştirildi.

İstanbul Aydın Üniversitesi Anadolu BİL Meslek Yüksekokulu Mimari Restorasyon Program Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Fatma Sedes, Şemsi Ahmet Paşa Camii’nin önüne yürüyüş yolu yapılması projesine 15 sene önce başlandığını ancak tespit edilen hasar üzerine iptal edildiğinin altını çizerek, “Bu proje, Üsküdar Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ortak çalışmasıyla, ‘Üsküdar Meydanı Çevre Düzenleme Projesi’ adı altında 2006 yılında başlamış. Gerekli yerlerden izinlerin alınması şart. Çünkü Üsküdar Meydanı, sadece Şemsi Ahmet Paşa Camii’ni barındırmıyor. Türbeler, çeşmeler gibi pek çok tarihi anıtın bulunduğu önemli bir meydan. Dolayısıyla 6 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’ndan izin alınmış. Yalnız kurul kararında ‘Uygulamalar sırasında tarihi yapılara zarar verilmemesi’ gibi esnek bir cümle kullanmış. Kazıklar çakılmaya başlandığında ise caminin dış duvarında bir çatlak tespit edildiği ve çatlağın bu kazıkların çakılmasından kaynaklandığı öne sürüldü. Nitekim bu durum, sivil toplum örgütleri ve halk tarafından da tepki görmüştü” dedi.

Revize bir proje hazırlanılması ve uygulamanın durdurulması gerekirdi”

Caminin eski bir fotoğrafını bulduğunu ve önünde bir yürüyüş alanı olmadığına dikkat çeken Sedes, “Ben 1900’lü yılların başında çekilmiş bir fotoğrafını buldum caminin. Burada öyle bir yürüyüş alanı yok. Sadece balıkçıların, sandalla gelenlerin inebilecekleri küçük bir set var. Dolayısıyla yıllarca böyle bir setle yaşamış olan camiye, ilave de olsa, denizden bir müdahale yapmak ne kadar doğru? Bu çatlak görüldükten sonra proje durdurulmuş. Koruma kurulu da bir revizyon proje istemiştir diye tahmin ediyorum. Çünkü bu bölümde caminin hasar görmesi nedeniyle bir revize projenin hazırlanması ve bu uygulamanın durdurulması gerekirdi. Ama biz bu süreci takip edemedik ne yazık ki” diye konuştu.

Sedes, sözlerine şöyle devam etti:

“Eylül ayında İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Üsküdar Kent Meydanı ile ilgili bir meydan düzenlemesi yarışması açtı. Belli ki Mimar Sinan’ın da yapıtlarını kapsayan bir yarışma düzenledi. Ne tesadüftür ki 13 Ocak 2021, bu projelerin son teslim tarihiydi. Yani hem yeni bir proje açılmışken hem koruma kurulunun bu konularda hassas davranılması gerektiği konusunda bir uyarısı varken bu çalışmanın neden sürdürüldüğünü bilemiyorum. Zaten yeni bir yarışma açılmış. Yeni bir proje de elde edilecek muhtemelen. Buna rağmen ‘yürüyüş yolu’ projesinin sürdürülmesi bana biraz garip geldi. Evet Venedik Tüzüğü, ki restorasyon uzmanlarının anayasası olarak kabul edilir, böyle durumlarda ‘iş durdurulur’ der. Böyle bir durumda iş devam etmez, durdurulur. Revize bir proje hazırlanır ve onun üzerinden devam eder.”

Statikçi mühendisler de incelemeli”

Caminin bulunduğu zeminin uzmanlar tarafından incelenmesi gerektiğini söyleyen Sedes, “Ben bu durumda, projeyi statikçilerin de incelemesini öneriyorum. Çünkü restorasyon ve bu tip müdahaleler, interdisipliner bir çalışmayı gerektirir. Gerektiğinde jeoteknik mühendisleriyle de konuşmak lazım. Yani denizin altında neler oluyor, caminin oturduğu zemin ne durumda gibi konuların da irdelenmesi gerekiyor. Ayrıca kentsel koruma anlamında, meydan düzenlemesi yarışmasında elde edilecek olan proje mutlaka makul bir projedir. Sadece kentsel ve anıtsal koruma değil; ‘Türkiye coğrafyasını korumak’ diye yeni duyulmaya başlanan bir kavram ortaya çıktı. Küresel ısınmadan dolayı çevre şartları da büyük oranda değişti. Dağları, ovaları, nehirleri ve kıyıları korumak zorundayız. Çok enteresandır, Boğaziçi dediğimiz meşhur su yolu son senelerde yapılan dolgularla en az 4 metre, en çok 27 metre daraldı. Kıyıları bozmakla, doldurmakla alan elde edemeyiz” diyerek kıyı yasasına da uyulması gerektiğini belirtti.

Cami etrafına güçlendirme yapılmalı

1864’te meydana gelen depremde caminin duvarlarında çatlaklar oluştuğu görülen fotoğrafların gündeme gelmesi, bir depremin meydana gelmesi durumunda caminin ne kadar etkilenileceği sorusunu da akıllara getirdi. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Afet Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi (AFAM) Müdürü Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan, “Şu anda bu cami için tamamen güçlendirme çalışması yapılması gerekiyor. Çünkü görüldüğü üzere çatlaklar oluşmuş. Duvarında da çatlaklar olduğu söyleniyor. İçerideki sütunlarda da oynamalar olduğu yönünde açıklamalar yapılıyor. Bu camiler yığma yapılar olduğu için taşıyıcıları duvarlardır. Duvarın basıncıyla ayakta kalırlar. Ancak burada çekme gerilmeleri oluşur. Çekme gerilmelerini alan elemanlar vardır. Bunlar ya demirden yapılır ve duvarlara koyulur ya da ahşaptan yapılır. Ama tabii demir paslanabilir, ahşap çürüyebilir ve ikisi de işlevini yitirebilir. Bu sebeplerden dolayı çatlaklar oluşur ve mutlaka kontrol edilmesi gerekir. Kenardaki deformasyon da yalı cami özelliği taşıdığı için oluşmuştur diye düşünüyorum” diye konuştu.

Cami deprem gelmeden bile deformasyona uğruyor”

Mimar Sinan’ın camiyi yaparken birçok detayı da düşünmüş olabileceğini söyleyen Prof. Dr. Altan, “Şemsi Ahmet Paşa Camii, Mimar Sinan’ın çok güzel bir eseri. Bu eseri denizin kenarına inşa ettiyse, her detayı düşünerek yapmıştır. Tabi cami yalıda olduğu için dalgalar gelir. İncelendiğinde bu caminin altında galeri dediğimiz boşluklar olduğu görülür. Galerilerin ise çıkış noktaları vardır ve o noktalardan basıncı alır” dedi.

Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan, sözlerine şöyle devam etti:

“Dikkat edilmesi gereken nokta şu, deprem gelmeden bile cami deformasyona uğruyor. Bunun farkına varılması lazım. İlla bir deprem gelmesi şart değil. Dolayısıyla önce caminin etrafı sağlam bir hale getirilmeli. Onun sonrasında ne çalışma yapılacaksa yapılabilir. Eğer öncelik camiyi korumaksa çevresindeki çalışmalara dikkat edilmeli, bu kültürel mirasları kaybetmemeliyiz” diyerek kültürel ve tarihi mirasların korunması gerektiğini vurguladı.