Nobel Ödüllü yazarımız Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi adlı romanından yola çıkarak Çukurcuma'da kurulan Masumiyet Müzesi; aşkı, sevgiyi, hasreti ve tüm insani duygularımızı harekete geçirerek, hafızalarda yer ediniyor.
Çukurcuma; dönüşen, tektipleşen İstanbul'a meydan okuyup hala bize eski yılların tadını veriyor. Her ne kadar o yıllara denk gelmemiş olsam da resimlere bakıp bir 'ahh' çekmediğim olmuyor değil tabii. Uzun renksiz binaların aksine rengarenk binalar, gri asfaltlar yerine arnavut kaldırımları insanı ister istemez etkiliyor. Hele sokakların duvarlarında bulunan resimler... Çukurcuma anlatmaktan çok yaşanacak bir semt. Müzenin burada açılmasını semtin buram buram sanat kokmasına bağlıyorum.

AŞKIN ÖLÜMSÜZLEŞTİĞİ YER

2012 baharında açılan müzenin kitabı 2008 yılında yayımlandı. Müzede romanın 83 bölümünü temsil eden 83 vitrin içerisinde sergilenen binden fazla eşya yer alıyor. 1897 yapımı tarihli 3 katlı bir binada bulunan müzenin bir diğer özelliği ise romandan esinlenerek kurulan ilk müze olması. 

1974-2000'lerin başı arasında geçen roman, Kemal ve Füsun'un saf, sevgi dolu aşkını konu alarak bize geçmiş dönem İstanbul'unu da yaşatıyor. Kemal'in Füsun'a olan tutkulu aşkının ölümsüzleştirildiği müzede her eşya romanda tasvir edilmiş durumda. Kitabı okumadan gidenlerden biri olarak hikaye beni çok etkiledi. 
Mesela 3 katlı binanın girişinde sizi sigara izmaritleri karşılıyor. Her izmaritte tarih ve Füsun'un sigarasını içerken ne yaptığı, ne konuştuğu not olarak düşülmüş. Füsun'un Avrupa hayalleri kurduğu, oradaki müzeleri ziyaret etmek istediğini Kemal'e söylerken sanki orada onlarla aynı masada oturuyorum ve Füsun'un gözlerindeki heyecanı görüyorum...

EŞYALARI MÜZEDE

Bir üst kata çıktığımızda kitabın 1-51. bölümleri resmedilmiş. Burada merdivenden çıkar çıkmaz sizi Füsun'un kelebekli tokası başyapıt olarak karşılıyor. Bu kelebeği satın almak isteyenler içinse giriş katta bulunan müze dükkanında satış yapılıyor.

Birinci kat birlikte yaşadıkları hayata ayna tutan tüm detaylarla karşımızda. Fakat beni en çok etkileyen 51.bölüm olan, "Mutluluk İnsanın Sevdiği Kişiye Yakın Olmasıdır Yalnızca" başlığıyla sergilenen eşyalar bizi gerçek aşkın kollarına atıyor. Füsun ve Kemal'in birlikte yediği ilk kağıt helva, Füsun'un sık sık kullandığı çay kaşığı gibi eşyalar bu vitrin içinde yer alıyor. Dakikalarca önünden ayrılamadığım eser önünde 'sevgi işte böyledir, gerçek duygular ayrıntılarda gizlidir' diye düşünmeden edemiyorum.

ROMANI YAŞATIYOR

2.kat 57-79. bölümlerden oluşuyor. Bu kat sevdiği kadının ölümünden sonra tatsızlaşan, tek düze bir yaşantıyı ve özlemi anlattı bana. Zaten duvarda yer alan Aristo'nun 'zaman' düşüncesinden yola çıkarak Kemal'in her anı nasıl hatırladığı; birlikte geçirdikleri vakitleri nasıl değerlendirdiği vurgulanmış. İnsanı insan yapan hisleri değil midir zaten? Bu katta acısını da doya doya yaşayan Kemal'i görüyoruz.

İlk katın renkli eşyalarının ve duygularının aksine burası daha buhran dolu. 

ROMANIN YAZILDIĞI KALEMLER MÜZEDE

Her hikaye tamamlanır ya önünde sonunda işte Füsun ve Kemal'in hikayesi 3.katta bulunan bir oda tasviriyle tamamlanmış. Son merdiveni çıkar çıkmaz işte son diyorsun. Kemal'in payına düşen hüzüne de merhaba demek zorunda kalıyorsun.

Bir yatak, pijama, toplu bir bavul, açık çekmeceler Kemal'in yaşantısını gözler önüne seriyor. Odayı gözlemleyebileceğin bir bank üstünde 'Herkes Bilsin Çok Mutlu Bir Hayat Yaşadım' mottosu yazıyor. Bankın önüne oturup Füsun'un yokluğunda Kemal'in nasıl özlemle yanıp tutuştuğunu başucundaki duvarda asılı resimlerden anlıyoruz. 
Orhan Pamuk'un kalemlere olan aşkını bileniniz vardır, romanlarını hep dolma kalemle yazarmış. 3.katın sonunda bizimle kitabın el yazısı halini ve romanı yazarken bitirdiği kalemleri de paylaşmış. 
Bu müzede eski İstanbul'un belirsiz bir tarihinde bir gün yaşarken Kemal ve Füsun'un eşsiz aşkına denk gelmeniz mümkün.
Orhan Pamuk'a bu müzenin yapımından sonra pek çok kişi tarafından 'Kemal siz misiniz? , Siz bunları gerçekten yaşadınız mı? .' soruları sorulmuş.  Pamuk'ta bu soruların cevabını Saf ve Düşünceli Romancı kitabında  "1- Hayır, ben kahramanım Kemal değilim, 2-Ama romanımı okuyanları Kemal olmadığıma asla inandıramam" diye ucu açık bir şekilde bırakmış durumda. Sanırım bu sorunun cevabı sadece kendisinde.

Beyza Metin (İAHA)