Eski İstanbul'dan günümüze miras kalan ruhu olan bir yer; Tarihi Kadıköy Çarşısı... Anadolu Yakasının en canlı çarşılarından. Günümüzde sayıları git gide artan kapalı AVM'lerden sıkılanlar için çarşı, eşsiz bir alternatif sunuyor ziyaretçilerine. Açık havasıyla enerji bulup, cıvıl cıvıl kuş sesleri eşliğinde kalabalıkla bütünleşiyorsunuz burada.

Aynı zamanda deniz yoluyla bağlantısı olan bu çarşıya gelirken güzel bir Boğaz turu sefası yapabilir, gününüzü iki kere taçlandırabilirsiniz... Geniş Türk mutfağının eşsiz lezzetlerinden her birine ulaşmanız mümkün burada.  Sabah kahvaltısından güzel bir akşam yemeğine kadar günün tüm öğünlerini burada yiyebilirsiniz.

Çarşıya adım attığınız anda özlem duyduğunuz geçmişle kucaklaşıyorsunuz. Yıllardır görmediğiniz, sohbetine hasret kaldığınız bir ahbabınızla karşılaşmışsınız hissi kaplıyor içinizi. 
Şehrin insanı oradan oraya sürükleyen aceleci tavrından eser yok. Yan yana dizilmiş şirin dükkânlar beton yığınından pas tutmuş gözlerinize şölen yaşatıyor adeta. İnsanları samimi bir kere. 

PAROLA: SAMİMİYET

Yüzünüzü hangi esnafa dönseniz sıcacık gülümsüyor size. Sanki gülümsemek bu çarşının çiğnenmez bir kuralıymış gibi. "Samimiyet..."  Bu güzel çarşıyı tek kelimeyle özetleyecek olsam kesinlikle bu kelimeyi seçerdim. 
Tahammülsüz, sabırsız, sevgisiz hiç kimse yok gibi çarşıda. Kapı önlerinde oturan esnaflar ince belli bardaklardaki tavşankanı çayların eşlik ettiği hasret kalınan sohbet sesleri var sokaklarında. 
Çarşının fotoğraflarını çekerken birden bir ses çalındı kulağıma; "Çek çek, hem fotoğraflarını hem de kokusunu bol bol çek içine. Kalmadı böyle yerler. Kıymet bilmek, vakit geçirmek, hissedebildiğin kadar hissetmek gerek." Yüzümü bu dost canlısı bu güzel sese çevirdiğimde kırklı yaşlarda, yüzünde sıcacık bir gülümseme, elinde çayı ile balıkçı 

SOHBETLİ ÇAYIN TADI

Kısa bir tanışma faslından sonra bir bardak çay ikram etti ve keyifli bir sohbete daldık. Osman Ağabeyin samimi sohbetinden midir, bu güzel atmosferin dokusundan mıdır bilmem öyle lezzetli geldi ki o çayın tadı. Anladım ki çaya tadını veren deminden ziyade huzur bulduğun, robot değil de insan olduğunu hatırladığın bir yer ve dostça bir sohbetmiş. 

"Güzelim insanlar bu şehrin kendilerini hırpalamalarına, yormalarına neden izin veriyorlar anlamıyorum, hem de gönüllü bir şekilde. Tamam hayatımızı kazanmak zorundayız ama kazanırken kaybettiklerimizi de sorgulamamız gerekmez mi? Bak burada da insanlar işinde gücünde. Ama biz ruhumuzu okşamayı da biliyoruz. İki güzel lakırdıya ayıracak vakti de buluyoruz."  
Bu cümleler dökülürken Osman Ağabeyin ağzından işte bu dedim! Çarşının özelliği bu; "Ama biz ruhumuzu okşamayı da biliyoruz..." Sadece ticaretin yapıldığı basite indirgenebilecek bir çarşı değil. İnsanların, esnafların bir ruhunun da olduğunun farkındalığını taşıyan bir çarşı...

HER KÖŞEDE AYRI GÜZELLİK

Sahafları, balıkçıları, restoranları, kafeleri, takıcıları, kuruyemişçileri, manavları, kebapçıları... Kısacası ne ararsanız var bu güzel yaşam alanında. Tüm esnaf yan yana, omuz omuza... Betonlaşmaya, hissizleşmeye, ruhsuzlaşmaya meydan okur gibi; "Biz değişmedik, burada hâlâ hasret kaldığınız bir şeyler var" diyorlar adeta.

Tüm bunların yanında dükkân önlerindeki seyyar dondurmacılar, antikacılar, kilise ve cami yapıları, sokak duvarlarının kenarlarını süsleyen çiçekçileriyle nostaljik geziniz daha da güzelleşiyor. 

İstanbul'un yerlisine de turistine de keyif dolu bir gün için kapılarını aralıyor. Adı çarşı ama bir çarşıda olandan çok daha fazlasını barındırıyor içinde. Dostluk, yardımseverlik, neşe, sohbet taşıyor sokaklarından. Hasret kalındığından mıdır, kaybetme korkusundan mıdır bilinmez bu çarşıyı dolaşırken tatlı bir hüzün çöküyor üstünüze.

Siz de taze çekilmiş Türk kahvesi kokan bir sokağa kıvrılıp, samimi havanın tadını çıkarabilir; kahvenizi yudumlarken akıp giden zamanın birkaç adım gerisinde durup yanınızdan gelip geçen kalabalığı seyredebilirsiniz. Bu tarihi sokaklarda yürümek bile üzerinizdeki yorgunluğu ve stresi almaya yetecektir.

Gizem Tarım (İAHA)
Fotoğraflar: Kayıhan Güven (İAHA)