Tarkan Ecabalın, 15 Temmuz'da Saraçhane'deki İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde şehit olan o gece yaşandıklarını, oğlu için oluşturduğu müzeyi ve oğluna duyduğu özlemi gözyaşları içinde anlattı. 

Tarkan Ecabalın, "Tolga işten eve geldiği zaman ellerini yıkardı, yemek yerdi. O gün yemek yemedi, 'ben bir banyo yapayım' dedi. Banyosunu yaptı, 'ben bir dışarı çıkıyorum' dedi. Nereye gittiğini sorduğumda, 'dolaşayım biraz' dedi, dışarı çıktı. Sonra Cumhurbaşkanımızın, çağrısıyla beraber ben de evden çıktım ama Tolga yoktu. Biz 7-8 arkadaş Fatih'e doğru yürümeye başladık. Biz yürürken arkamıza baktık 100'ler olmuş. Büyükşehir'imizin önüne gittik biz. Büyükşehir'in önünde çetin bir savaş vardı sanki. Bir grup var kalplerinde iman, ellerinde vatanın bayrağı var. Bir grup var, 'o da bizim' diyoruz, üstlerinde asker elbisesi var ama sadece üstlerindeki elbise var, içlerindeki hainmiş. Ateş ediyorlar. Kimisi düşüyor, onu kaldırıyoruz hastaneye götürüyoruz, o esnada Tolga aradı beni, nerede olduğumu sordu, 'Saraçhane'deyiz' dedim, 'Geliyorum ben' dedi. Ben baba yüreğiyle 'gelme' diyeceğim ona ama çok çetin bir savaş, mücadele… Aradım Tolga telefonlara cevap vermedi, sonra geldi. Meğerse Tolga evden çıktığında banyosunu Eyüp Sultan Hazretlerine gitmiş. Eyüp Sultan Hazretlerini koruyacakmış o. Nişanlısı anlattı bana, anlam veremiyorsun tabi. Yanımıza geldi, 'niye geldin' dedim bende ona, 'baba bu iş başka bir iş eğer büyüklerimiz, Sayın Cumhurbaşkanımız bize çıkın dediyse Allah bize şehitliği nasip eder belki' dedi. O zaman söz bitmişti zaten. Sonra biz Tolga'yla girdik o savaşın içine" dedi. 

"Baktım yerde beyaz pantolonlu bir çocuk gördüm, 'Eyvah' dedim, Tolga'ydı yerdeki"

Baba Ecebalın, "Daha sonra polisler geldi. Bizi 'biraz geri çıkın' dediler. O ana kadar polis yoktu, biz sadece halk olarak oradaydık. Biraz geri çıktık, bir kenarda dururken bir arkadaşım, 'kardeşin ateş hattının altında kaldı, çıkamıyor' dedi. Kardeşimde oradaydı. Ben Tolga'ya 'sen burada dur, ben amcanı alıp geliyorum' dedim. Ben gittim, amcasını aldım, 2-3 adım attık, arkamızı döndük çok ateş etmeye başladılar. Belki en yoğun ateşini açmaya başladılar. Biz arabaların altına yattık, herkes yattı. Biraz ateş kesildi, kalktık, 4-5 adım attığımda bir çığlık sesi duydum, 'Tolga, Tolga' diye nişanlısı yanındaydı. Baktım yerde beyaz pantolonlu bir çocuk gördüm, 'eyvah' dedim, Tolga'ydı yerdeki. Sağ gözünün altından bir mermi almıştı. O hainler, o vatan hainleri, sanki hedef seçe seçe ateş ediyorlardı. Bir ara rastgele ediyorlardı, bazı da seçe seçe ateş ediyorlardı. İşte oradaki insanlarla beraber Tolga'yı kaldırdık ambulansa koyduk, hastaneye kaldırdık" diye konuştu. 

"O zaman ben, ben değildim, bedenime sanki başka birisi girdi"

Ecebalın, "Hastane yaralılarla dolu, kanla dolu, kan içinde her taraf. Tolga'yı içeri götürdüler. Biz 20-25 dakika hiç haber alamadık. Sonra ben bir doktora, 'ne olursun benim oğlum yaşıyor mu yoksa öldü mü?' diye sordum, 'amca senin oğlunu göze yolladık biz' dediler. Benim oradaki amacım bir şey olduysa ben bende değildim o zaman, doktorlar o kadar koşuyor ki hastanenin içinde, her taraf kan içinde, ambulansların biri gidiyor, biri geliyor. Orada nişanlısı ile beraberim. Biraz sonra annesi gelecek, kız kardeşi gelecek, orası kopacak. Sonra doktor yanımıza birini verdi, göze gittik, Tolga yok. Ameliyathaneye baktık, yoğun bakıma bakıyoruz yok. Tolga hastanenin içinde yok sanki. Sonra koridordan geçerken baktım bir odada 4 kişi vardı, üstü örtülmüş, kapısında da birisi vardı. Baktım 'bu Tolga' dedim. Bana 'amca ne Tolgası' dediler. Ben bakmak istedim, 'yasak' dediler, ittim o anda çocuğu memurdu galiba. Yüzünü açtım, baktım Tolga'ydı pırıl pırıl saçlarıyla. Gülümsüyordu bana, baktım şehit olmuştu vatan için. Çok istediği şey olmuştu yani. Hep şehitlik isterdi. Ne hissettiğimi hangi kelimeyle anlatayım? Var mı öyle bir kelime? Yok öyle bir kelime. İnsan kendini bilir ya, o zaman ben ben değildim, bedenime sanki başka birisi girdi" dedi. 

"Burayı öğrenciler ziyaret etsin istiyoruz"

Baba Ecebalın, müzeye dönüştürdüğü ev ile ilgili olarak ise, "İstedik ki Tolgaları, Ömer Halis Demirleri, Çanakkale şehitlerini herkes dinlesin. Borçluyuz biz bu şehitlere, borcumuz var. Ben de denizde bir damla olayın dedim. Burada Tolga'yı anlatalım, resimlerini koyalım, ben bu eşyaları atamazdım. Giydiği elbiseleri ne yapabilirdim? Bir oda yapacaktım, kilitleyecektim, temizliğini de yapacaktım. Ara sıra oğlu büyüdüğü zaman onunla girecektim içeri, babasını anlatacaktım torunuma. Sonra baktım Tolga bir odaya sığmıyor, bir odaya hapis edemezdim. İki oda derken, evi müze yaptık. Burayı öğrenciler ziyaret etsin istiyoruz" şeklinde konuştu.