Devlet adamlığı ve siyaset ustalığı kriz anlarında kendisini gösterir. "Usta" krizi çözemiyorsa yıkıcı etkisini minimuma indiren kişidir. "Beştepe'ye gizlice giderek Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşen CHP'li" iddiasının doğurduğu krizi, ne partinin tepe kadrosu yönetebildi ne de adı ortaya atılan Muharrem İnce. Böylelikle kriz de yönetilemedi ve CHP'ye yarası büyük oldu. Siyaset arenasında bir haftadır tozu dumana katan bu krizden gazetecilik mesleği de ağır yaralı olarak çıktı. Çünkü iddiayı gündeme getiren bir siyasetçi değil gazeteci. Onun kaynağı da gazeteci. Hatta aynı haberi başka gazetecilere de paslamak için çırpınan bir gazeteci. "Kaynağım CHP'li ama derimi de yüzseniz açıklamam" dediği için orada düğümleniyor olay ve gazetecilik bir "kumpas aparatı" damgası daha yedi. Siyasette ise şimdilik ne Kılıçdaroğlu'na yaradı ne de İnce'ye. Hatta AK Parti'ye bile yaramadı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, krizin doğduğu günün ertesinde sabah haberlerine konuk olduğu TV'de "Evet, böyle bir olay var. İsim veremem" demeyi tercih etti nedense. Bunun yerine, "CHP'yi dizayn etmeye çalışanlar var ama hiç bir CHP'li kendisine makam kazanmak için böyle bir işe girmez" deseydi krizin tsunami etkisini önlemiş olacaktı. Ama CHP lideri uzun süredir partinin dizayn edilmesi için devletin önemli kurumlarının bile seferber edildiği iddiasını dillendiriyor. Bu iddiasına dayanak yapma fırsatını yakaladığını düşünürken, tamiri zor yaralar açtı gemide.

24 Haziran 2018 gecesi bir ekran yüzüne attığı "Adam kazandı" mesajı ile kendisine oy verenlerin tüm şimşeklerini üzerine çeken Muharrem İnce de iyi yönetemedi krizi. O günden bu yana "Kan tükürsem de kızılcık şerbeti içtim derim" tavrında olan İnce'nin sabrı öyle taşmış ki, eteklerindeki tüm taşları bir anda dökme çabasına girdi. Özellikle 24 Haziran 2018 gecesine dikkat çekti İnce. Ama yine de derdini anlatamadı. Çünkü o geceyi konuşmak için çok geçti. Hakkında "gecenin kayıp adamı" olarak bir yargı oluşmuş hatta kökleşmişti.

İnce, saman alevi gibi büyüyen ve "asparagas" olmadığı bugüne kadar ispat edilemeyen haberin kendisine dönük bir operasyon olduğunu ilk andan itibaren haykırmaya başladı. Feveran ederken "CHP içindeki çete" diyecek kadar sertleştirdi dilini. CHP'lilerin "yandaş" dedikleri isimlerin desteği ise İnce'nin aleyhine oldu. Öyle bir ses bombası patladı ki, kulaklar sağır oldu ve kimse kimseyi duymuyor artık. Bugün "Şu yayın organlarının ve falanca gazetecilerin desteklediği CHP'liye oy verir misiniz?" diye sorun bir CHP seçmenine. "Hayır" cevabını alıyorsanız eğer, operasyonun bir bölümü başarıya ulaşmış demektir.

Peki; İnce'nin "çete" diye tarif ettiği, bizans entrikalarıyla partiye ve siyasete etki eden bir grup var mı CHP'nin içinde? Bakmayın siz parti yöneticilerinin açıklamalarına. CHP seçmeni bile bu soruya artık "hayır yok" diyemiyor.

Nasıl desinler. Kemal Kılıçdaroğlu'nun Ekmeleddin İhsanoğlu'nu MHP ile birlikte Cumhurbaşkanı adayı yapmasını hatırlıyor bu seçmen. 24 Haziran 2018 seçimleri öncesi Kemal bey "Adayımız Abdullah Gül kardeşimdir" diyecekti neredeyse. Meral Akşener pişmek üzere olan aşa su katınca İnce'nin adı zoraki açıklanmıştı. Gül'ün adaylığına Kılıçdaroğlu'nu "İstanbul dükalığı" ya da Beykoz Konakları'nın eski siyasetçi sakinleri ikna etmişti. Yani; Deniz Baykal'ın Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi yasağının kalkmasını sağlayan Anayasa değişikliğine ikna edildiği yerde...

İnce'nin, 24 Haziran 2018 sonrasında olağanüstü kurultay için kolları sıvadığı dönemi hatırlayın. Bin 200 kusür delegenin 700'den fazlasının olağanüstü kurultay için imza verdiği anlaşılınca devreye girip, çok sayıda delegeye imzasını geri çektirenler kimlerdi peki?

31 Mart seçimleri öncesinde adaylar belirlenirken İnce'yle birlikte hareket eden tüm isimlerin üstünü tek tek çizen kimdi? Örneğin Kırklareli'nde seçileceği net bir şekilde ortada olan Mehmet Siyam Kesimoğlu sıkıntısını kim yaşatmıştı CHP'ye? "Aday resti" çekip istifa eden Canan Kaftancıoğlu'nu (Kılıçdaroğlu "hemen kabul edin istifasını" dediği halde) gece yarısı ikna edip geri döndüren kimlerdi?

Seçimi kaybedeceğini sokaktaki 10 yaşındaki çocuğun bile tahmin edebildiği İnce'nin dünürü Özcan Işıklar'ı Silivri'de tekrar aday göstererek diğer tırpanlamalara perde çekileceği mi düşünüldü?

Nisan ayında büyük kurultayını toplayacak CHP'nin mahalle delegelerinin seçilmesi aşamasında çıkarılan bu kriz, sadece ana muhalefet partisini değil, yeni partilerin ortaya çıkacağı bir dönemde siyaseti baştan aşağı dizayn etmek isteyenlerin eseridir. Beykoz Konakları'nda birlikte tavla oynayanların, siyasi figürleri satranç tahtasına dizip 3-5 hamle sonrasını planladığı bir  dönemdir yaşanan. 

Ayrıca şu husus da dikkat çekici: Kurtuluş Savaşı'nda İngilizlerin tüm planlarını bozan Atatürk'ün partisinde Sevr'i yazan Chatham House'a gitmeyi "normal" karşılayanların, Beştepe'ye gittiği iddia edilen bir "hain" avına çıkması sizce de garip değil mi?